“Bu gün bizim ise, yarın da bütün varlıkları ve bütün saadetleri ile yalnız çocuklarımızındır. Onları en iyi şekilde yetiştirmek bir borçtur”.
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Lizbon Anlaşmasının kabul edilmesi sonrasında Avrupa Parlamentosu ile Avrupa Konseyi, yetki konusunda eşit duruma getirilmiştir. Bu parlamento geçtiğimiz Şubat ayında Türk askerlerinin adadan ‘derhal’ geri çekilmesi gerektiğini açıklamıştı. Türk askeri, adaya onların izni ile gelmediğine göre, şimdilerde ortalık yere çıkarak emir vermelerine gerek yok mudur ne…
Euro bölgesindeki ülkelerin bütçe açıklarının daha önce belirlenen düzeyin üzerine çıkması, sıkıntılarının birincil kaynağıdır. Bu sıkıntılarını unutturmak için Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak istiyorlar. Önceleri Yunanistan kaynaklı olarak yapılan saldırılar, şimdilerde bütün AB ülkeleri tarafından yapılmaktadır.
Ekonomide yaşadıkları kendi başarısızlıklarını sıkılmasalar Türkiye’nin üzerine yıkacaklar… Bu yaklaşımları onulmaz bir Türkiye hastalığına yakalanmış olmalarının göstergesi olmaktadır. Bu onulmaz hastalığın tedavisinin şimdilerde ilacının da bulunmadığını da bilmeleri gerekmektedir.
Avrupa Parlamentosu kararının ardından AB Bölgeler Komitesi de “AB ve Genişleme Politikaları” başlıklı raporunu yayınladı. Anılan rapor, Yunanlı ve sağ görüşlü parlamenterlerin katkıları ile hazırlanmıştır. Onlar da Türk askerinin bu yılın sonuna dek çekilmesi gerektiğinin çağrısını yapıyorlar.
Son dönemde ortalık yere konulan açılım ve sıfır sorun politikalarına devam edilmesi gerektiğine Ekonomist dergisinde vurgu yapılıyor. Dergi, “Sıfır Problem” politikasının önündeki engellerin kısa sürede ortadan kaldırılamayacağı belirtiliyor. “Türkiye ve Ermenistan: Sıfır İlerleme” başlıklı yazıda ise, “… Anlaşma başarısız olursa, Amerikan Kongresi’nin 1915 olaylarını ‘soykırım’ olarak tanınmasının yolu açık bırakılmış olur” diye yazıyordu.
Dişi Clinton da Kongre’de karar alınmadan önce üyeleri uyarırken gerçek niyetlerini de söylüyordu. Süreci saptırmayın uyarısından sonra, “Geçen yıl Ermeni Anma Günü’nde Başkan Obama, tarihi olaylara ilişkin gerçeklerin adil, dürüst ve tam olarak tanınmasının bizim çıkarlarımıza olduğunu söyledi” diyordu.
Ermenistan hükümeti son olarak Ekim ayında imzalanan protokolün veya benzeri uluslararası anlaşmaların iptali için cumhurbaşkanına yetki verdi. Ermenistan Parlamentosunun bu kararını anlaşmadan kaçış olarak okumak gerekiyor mu ne…
Türkiye’yi zora sokacak konuları içermesine karşın protokolün iptalini istemek, Rumların Kıbrıs sorununu çözümsüzlüğe itmeleri yaklaşımı ile koşut bir yaklaşımdır. Böylelikle de konuyu sürekli olarak gündemde tutmak istiyorlar. Bu ortak özelliklerini Ortodoks birlikteliğinin bir gereği olarak okumak gerekiyor.
Rum Temsilciler Meclisinin Garanti ve İttifak Anlaşmalarını yok sayan kararına Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin devam etmesi gerektiğini vurgulayan kararı ile duruşunu gösterdi. Aynı duyarlılığının TBMM’nce de gösterileceğine inanıyoruz.
Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuran Garanti ve İttifak anlaşmalarına ilişkin hükümlerin hiçbir şekilde tartışılmaması gerekirken, 18 aydır sürdürülen çözüme ilişkin görüşmelerde konu gündemden hiç düşmemektedir. Tartışılmaması gereken bu hakların gündemde tartışılıyor olması anlaşılır olmaktan çıkmıştır.
60 yıla yaklaşan zaman diliminde değişik adlar altında yapılan çözüm görüşmelerinden ve BM Genel Sekreterlerinin adları ile anılan önerilerden de bir sonucun çıkmadığı biliniyor. Son olarak Rumların aldıkları karar, Rumların çözümden ne kadar uzak olduklarının tipik bir göstergesidir. Bu karar açıklandıktan sonra halen görüşmelerin sürdürülmek istenmesinin nedenlerini bilen varsa bizlere de söylesinler ve öğrenelim… Görüşmelerden başka bir amaç veya amaçlar olabilir mi ne…
Rumların AB’ne üyelik sürecinde olumlu yaklaşım sergileyen İngiltere ile Yunanistan, garantörlük haklarını kötüye kullanmanın ötesine geçerek insanlık suçu işlemişlerdir. Bu nedenle şimdilerde AB’nden çözüm beklememek gerekmektedir.
Rum Meclisinin bu kararını, “tereddüdün ve iyi niyetin eksikliği” olarak görmenin veya algılamanın da son derece yanlış olduğunun bilinmesi gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…