MENÜ
Erzurum 16°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Avara Kasnaklar
Ahmet Göksan
YAZARLAR
15 Ocak 2010 Cuma

Avara Kasnaklar

“Biz nazarlarımızı mazinin köhne fikirlerine değil, bugünün ve yarının yeniliklerine çevirmiş bulunuyoruz. Bozguncularla, bize engel olmaya çalışılacak olanlarla uğraşmaktan usanmayacağız. Korkmayacağız”.

                                                                                                                  Dr. Fazıl KÜÇÜK

           

            AB Komisyonu, geçtiğimiz Eylül ayında ekonomik göstergelere ilişkin olarak hazırladığı raporunda bazı düzelmelerin olduğundan söz ediyordu. Düzelmenin geçici olduğuna vurgu yapıldıktan sonra, “düzelmenin sürdürülebilirliği test edilmiş değil. Geçici önlemler, uzun vadede etkisini yitirebilir” diyerek umutlu bir tablo çizmiyordu.

 Yeni bir yıla girerken, 2009 yılını aratmaması dillendirildi. Dünyada yaşanan ekonomik kriz AB ülkelerini de vurdu. Yunanistan, krizi aşabilmek için erken genel seçimlere gitti. Hükümet değişikliğinin ötesinde bir değişim yaşanmadı. Bu değişim, iflas bayrağını çekmesini önleyemedi. Dönem başkanı İspanya ile birlikte Portekiz ve İtalya’nın da sırada olduğu açıklanıyor. Yeni üyelerden olan Polonya ile birlikte Baltık ülkelerinin de Uluslararası Para Fonu’nun kapısında mali yardım için bekledikleri biliniyor.

Lizbon Anlaşmasının İrlanda’da ikinci kez referanduma sunulduktan sonra onaylanması, birlik içinde yeniden yapılanma da başlamış oluyordu. Bu onaylama ile birliğin elinin güçlendiği belirtiliyor. Bu güçlenmenin ekonomik sıkıntıları aşma konusunda herhangi bir katkısının olduğunu söylemek olası değildir.

Bu yapılanma sonrasında AB yeni başkanını da seçti. Yıllardır 6’şar aylık sürelerle seçilen dönem başkanları da görevlerine devam edecekler. Yeni yapı iki başlı bir duruma gelmiştir. Bundan sonra kimin sözüne itibar edilecektir. Başkanlardan erken kalkan horoz gibi, görevinin başına ilk gelen yönetimin başı sayılacak mı ne…

Tüzel kişilik kazanmış olan AB, bu yapılanma ile üye ülkeler adına dış politika, savunma ve yargı gibi konularda her türlü anlaşmaya imza atabilecektir. Bu yetkilerle donatılmış olan birlik, mendil büyüklüğündeki ülke için savunma kalkanı da oluşturacak mı ne…

Türkiye’nin önündeki uyum açısından en zor engel olarak görülen çevre başlığı geçtiğimiz Aralık ayı sonlarında açıldı. Buna karşın Almanya hükümeti içinde bazı çelişkili açıklamalar yapılıyor. Merkel’in ortaklarından olan Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi CSU, Türkiye’ye karşı dürüst olunması çağrısında bulunuyor. Çağrıda,“Türkiye, AB üyeliği için gereken siyasal ve ekonomik temel koşullardan kilometrelerce uzaktadır” vurgusunu yapıyor. Bu hususun Türkiye’ye dürüstçe söylenmesi isteniyor.

Bir sanayi ülkesi olmasına karşın Almanya’nın 2010 yılı içinde uluslar arası Para Fonundan borç almakla karşı karşıya olduğu belirtiliyor. Ekonomik krizin henüz aşılmadığı noktada, işsizlik ve ekonomik durgunluk hatta geriye gidiş söz konusudur. Bu nedenle AB’nin şımarık çocuğuna yardım yapamayacak ve sokağa terk edecek mi ne…

Almanya’nın çiçeği burnundan düşmemiş olan Dışişleri Bakanı da, “Türkiye’yi tam da şimdi, AB perspektifinden yoksun bırakmak son derece akılsızca olurdu. Çünkü Ankara ile iyi ilişkilerden öncelikle Avrupa kazançlı çıkmaktadır” diyordu.

 Kendi ortak çıkarları için Türkiye’yi bekletiyorlar mı ne…

Birkaç yıl önce Danimarka Dışişleri Bakanının Alman meslektaşına, “Türkleri önce uyutup sonra da unutacağız” dediğini de anımsatmak istiyoruz. Siyasetçilerin gelinen bu aşamada halkla gerçekleri paylaşmaları gerekiyor mu ne…  

Kıbrıs’ta, 2008 yılından bu yana 60 kez bir araya gelen liderlerin, bir arpanın boyu kadar bile yol almadıkları artık netleşmiştir. Şimdilerde yoğunlaştırılmış görüşmeler adı altında 6 kez görüşerek soruna çözüm bulmaları isteniyor. Bu yaklaşım aldatmaca olmanın ötesindedir. Önerilerin reddedilmesinden sonra hangi çözümden söz edilecektir. Rumların kabul etmediği bu öneriler konusunda bilgi sahibi olanlar varsa beri gelebilirler.  

Rum Ulusal Konseyi, yoğunlaştırılmış müzakerelere katılarak, Kıbrıs sorununun temel ilkeleri ve üzerinde uzlaşılmış zemini savunacağını açıkladı. Temel ilkeler dedikleri, tek egemenlik, tek devlet, tek kimlik oluyor mu ne…

Çözüm görüşmeleri yapılırken bir siyasetçi, limanların açılmasının Kıbrıs sorununun çözümüne hiçbir katkısı olmayacaktır diye konuşuyordu. O zaman sormak durumundayız? Görüşmeler, avara kasnakların çalışması gibi yapılıyor mu ne…

3 Ekim 2005 gününde İngiltere’nin Dışişleri Bakanı, görüşmeler devam ederken, işleri yokuşa süren mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gidenine, “Sakın görüşme sürecine itiraz etme, yoksa Türkleri Kıbrıs’tan çıkaramazsın” dediğini yinelemek istiyoruz. Ki İngiltere bu görüşlerini 1950’li yıllardan bu yana sürdürmektedir. Her fırsatta da uygulamaktadır…

SEVGİ ile kalınız…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Zeki KODAY
 16 Ocak 2010 Cumartesi 18:38
Saygıdeğer hemşerim yılların diplomatı ve Kıbrıs davasını ada da en iyi bilen ve savunanlardan birisisidir.Bu nedenle Kıbrısla ilgili gerçekleri ve gelecekdeki durumuları öğrenmek için fikirlerinden sonuna kadar istifade etmemiz gerekir.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2025 Erzurum Gazetesi