Ülkemizin yaşadığı dört mevsimden birisi de kış..Diğer mevsimlere göre hayati derinden etkileyen ve belki de bu yüzden sevilmeyen zorlu bir mevsim..
Ülkemiz dört mevsimi bir arada yaşadığı güzel bir coğrafya olduğu için, kış mevsimi her bölgeyi aynı şiddette etkilemiyor.Bir bölgesinde son bahar yaşanırken,başka bir bölgesinde kış ve başka bölgelerinde yaz ve ilkbahar mevsimleri yaşanır..
Bu özellik,Erzurum için çok daha farklı..
Burada mevsimlerin dördünü görüp yaşamak çok zor.Hatta kaba bir tanımla, Erzurum'da mevsimler dört değil, iki demek daha doğru olur sanırım.Onlar da yaz ve kış..Bu iki mevsimde de gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkı 20derece civarında..İnsanın kalın giysilerini giydiği,dolaysıyla üşüdüğü süre yaklaşık yılın tam sekiz ayıdır.
Yerde kar olsun veya olmasın 8 ay soğuktan korunmak zorunda.Yılın geriye kalan 4 ayı ise tabir yerindeyse ilkbahar ve yaz karışımı bir değişik mevsim ki bölgeye "Yayla "havasını veren de işte bu mevsim..
Atalarımız, Erzurum için "Kasım yüzeli,yaz belli.. "demişlerse de asıl yaşanan tasnif, iki mevsim şeklinde olan tasnif..
ŞEHİRİN KONUMU
Fatih Sultan Mehmet, 1473 yılında Erzurum'u kendi sınırları içine katmıştır.Ondan önce bu şehirde Araplar,Bizanslılar ve Selçuklular yaşamışlar..Osmanlıların eline geçtikten sonra Erzurum, Osmanlının önemli bir serhat eyaleti olmuştur.
Kent, birçok savaşta el değiştirmiştir. En son birinci cihan savaşı esnasında Rusların elline geçmişse de, Bolşevizm ihtilali nedeniyle Rusya kendiliğinden geri çekilerek şehri terk etmiştir.Erzurum, 25 bin kilometrekare alana sahip..Toprak genişliği bakımından Konya,Ankara ve İstanbul'dan sonra 4.büyük kent..
FAKİR İÇİN KIŞ ADETA BAŞBELASI
Kış böyle bir coğrafyada fakir kesimin başına çöken bir bela gibi..
Çünkü kışa karşı mücadele edebilmek için varlıklı ve hazırlıklı olmak lazım..Zaten bu yüzden Fatih Sultan Mehmet zamanında,Erzurum'da ikamet edenlerden vergi alınmıyormuş..Lalapaşa camiinin duvarına bu hususta yazılar var deniyor..
Eksi 40 derece soğukta kömürü olmayan, odunu olmayan bir aileyi düşünebiliyor musunuz? Erzurum'un kuru ayazındaki bir ailenin bilmem ki böyle bir sıkıntısını anlar mısınız? Kışlık yağını,kışlık peynirini temin edememiş,sonbaharda patatesini,soğanını,lahanasını alamamış ailenin sıkıntısını nasıl bilebilirsiniz ki..?
Ya soğuk evde serilen sofrasına kuru ekmek bile koyamayanlar?
Satın alma gücü sıfırı tüketmiş kentin meteliksiz yığınları..?Yazlık kıyafetiyle okuluna titreye titreye giden çocuklar..?
Okulunu okumuş, askerliğini yapmış ve hala maaşlı babasından harçlık alan işsiz delikanlının yaşadığı psikolojik yıkım ve sosyal kırılma noktasını bilmem ki tahmin edebilirimsiniz?Bu şehirde kışın hayat, çok zor vesselam..!
ÖNEMLİ SORUN
Erzurum gelir bakımından fakir ve geri kalmış şehirlerimizden biri..Gayri safı Milli hasıladan aldığı pay çok düşük..Sanayi yok,ticaret az, sektörler yetersiz ve kapasitesiz..Durmadan sermaye göçü var,beyin göçü var,nitelikli nüfusu batıya kayıyor..Yerine kırsaldan göç alıyor.
Şehir hayatına katılan göçün sermayesi yok,niteliği yok ve şehir hayatına kalite bakımından bir katma değeri olmuyor.Tersine şehre problem üstüne problem getiriyor..Bu da şehri idare edenleri, şehri ileriye taşımaya çalışanları ister istemez kara kara düşündürüyor..
BEREKET VERSİN Kİ..
Fakir kentlerin kaçınılmaz olarak fakiri de çok olur; fakirin bol olduğu yerde de asayiş bozuk olur. Bu bağlantıdan hareketle şehrimize baktığımız zaman, ne kadar "Şükür "etsek azdır diyoruz.
Çünkü şehrin maddi portresine göre vahim sonuçlar ortada yok..Bunu bir çok sebebe bağlamak mümkün..Ama en önemlilerini öne çıkralım ; her şeyden evvel insanımız, onurludur, gasp, hırsızlık gibi adi işleri yapmak istemez ve başkasına ait mala el uzatmaz,fakirdir ama onurludur ; aç bekler başkasının malını çalmaz..Bir de, fakire sürekli uzanan yardım elleri vardır, yakacağından yiyeceğine,nakit para yardımından giyeceğine kadar yardım yardım yardım yardım..!
Bunu kim yapıyor diye sorarsanız? Herkes diye cevap veririm. Şahıstan kuruluşa,Belediyeden sosyal yardımlaşma kurumuna,birçok vakıf ve dernekten birçok sivil toplum kuruluşuna kadar .
.Herkes tam bir yardım yarışı içinde..
İşte bu özellik, bütün dünyadan farklı olarak Anadolu halkının asıl ve asil rengidir rengi..Şahsen bunları gördüğüm zaman gözlerim dolu dolu yaşarıyor ve diyorum ki, iyi ki varsınız değerli halkım,iyi ki varsınız güzel kuruluşlarım, iyi ki varsın özverili ülkem ne kadar gurur duysam azdır ..!