MENÜ
Erzurum 15°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kârın Fedası
Ahmet Göksan
YAZARLAR
10 Temmuz 2010 Cumartesi

Kârın Fedası

“Biz nazarlarımızı mazinin köhne fikirlerine değil, bugünün ve yarının yeniliklerine çevirmiş bulunuyoruz. Bozguncularla, bize engel olmaya çalışacak olanlarla uğraşmaktan usanmayacağız korkmayacağız”.

                                                                                                                  Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

            Ekonomik krizle boğuşan bazı ülkeler, kendilerince zorunlu gördükleri önlemleri almaya devam ediyorlar. Dünyanın değişik kentlerinde bir araya gelerek açmaza çıkış arıyorlar. Açmazı aşabilmek adına yapılan açıklamaları okurken kendimizden de şüphe eder duruma geliyoruz. Açmazın sorumlusu olduğuna kesin gözü ile bakılan ülkelerin önde gidenleri bile karşılıklı suçlamalarda bulunuyorlar.

Sıkıntıların aşılabilmesi adına alınan önlemlerin doğal olarak halkın tepkisine neden oluyor. Buna karşın önde gidenler, “Biz nerede yanlış veya hata yaptık” diye sorgulayanı arayın ki bulasınız. 

Dünya Bankası’nın baş ekonomisti Bay Joseph Stiglitz ise dünya ekonomisinin geleceğini ‘miyop’ görüşlü piyasaların eline bırakmamak gerektiğini savunuyor. Ülkelerin borçlarını azaltmak yerine uzun süreli düşünerek borçları azaltmak için bütçelerinde az da olsa yatırımlara yer ayrılması gerektiğini kaydediyor.

Son olarak Kanada’da bir araya gelen 20 ülkenin önde gidenleri, aldıkları kararlarını, “Altta kalanın canı çıksın” diye özetlemek istiyoruz. Hiç kimse de uzun yıllardır uygulanan emperyal amaçlı kapitalist sistemin çatırdadığını ve çökmekte olduğunu dillendiremedi. Yunanistan’da başlayan çöküş, diğer AB ülkelerinde domino etkisi yaparak devam ediyor.

Bu gerçeğe karşın AB’nde onbaşılar nöbet değiştirdi. Şimdilerde Belçika nöbet görevine başladı. Önümüzdeki 6 aylık sürede AB’nin geleceğine vaziyet edecek. Kendi ülkesine vaziyet edemeyenlerin AB’ne nasıl vaziyet edeceklerini hep birlikte yaşayacağız. Brüksel ve çevresindeki lahana tarlalarının üçe bölünmekte olduğuna ilişkin haberleri de kaydetmek istiyoruz.

Türkiye’nin AB’ne üyelik müzakerelerinde yeni bir başlığın açıldığı duyuruldu. Her geçen gün geleceği kuşkulu bir duruma gelmiş olan AB’ne üye olsanız ne yazar olmasınız ne yazar. Saçı dökülmüş olanın merhemi olsa neresine süreceğini en azından biliyordur. AB için bunu bile söylemek olası değildir.

Kendi içlerinde birlikteliklerini sağlamakta acizlik içine düşmüş olanlar, Kıbrıs’ta Türklerle Rumları tek çatı altında birleştirmeye çalışıyorlar. Öncelikle lahana tarlalarının bölünmesini önlesinler. Kıbrıs’la daha sonra ilgilenirler. Açıktan taraf olduklarından gölge etmesinler yeter diyoruz.

Kıbrıs’taki uyuşmazlığın çözümü konusunda Rumlar, sürekli olarak çözümden yana olduklarını söylüyorlar. Adanın tek egemeni olduklarına, Anadolu coğrafyası ve Kıbrıs Türkleri dışında hemen herkesi buna inandırmış bulunuyorlar. Devlet olarak kabul görmenin de rahatlığı içinde masanın ucuna adeta eğreti olarak oturuyorlar.

Kıbrıs Türkleri ise masadan kalkmamak için yapılan bütün önerilere hayır demeden masada oturmayı yeğliyorlar. Bu ısrarlarının temelinde ise 132 yıldır vermekte oldukları var olma mücadelesinde başarılı olmaktır. Kıbrıs Türklerinin bu duruşlarının da doğru okunması gerekmektedir. Rumların ısrarlarına karşın masada kalmanın anlamsızlığı her geçen kendiliğinden ortalık yere çıkmaktadır.

Kıbrıs Türklerinin fazladan istekleri yoktur. 1959 – 60 Anlaşmaları ile kendilerine tanınan egemenliklerinin ve eşitliklerinin tanınmasını istiyorlar. Bunun ötesinde Rumların egemenliklerini pekiştirebilmek adına bütün dünyaya uygulattıkları izolasyon denen dışlanmışlıktan kurtulmak istiyorlar. Çağdaş olan dünyanın bu hakkı Kıbrıs Türklerine vermelerinin zamanı gelmiş hatta geçmiştir. Çağdışı olan bu uygulamalara karşın Kıbrıs Türkleri direnmektedirler. Tekraren Rumların boyunduruğu altına girmeyeceklerdir. AB marifeti ile bölgede egemenliklerini pekiştirmek isteyenlerin Kıbrıs Türklerine verecekleri hiçbir şey yoktur. Bu güne değin boyun eğdirmedikleri Kıbrıs Türklerine bundan sonrada boyun eğdiremeyeceklerinin artık görülmesi gerekmektedir.

             AB’nin uyuşmazlığın çözümü konusunda taraf olduğu biliniyor. Bu nedenle çözüm BM ölçütleri çerçevesinde olmalıdır. Son olarak Nevyork’ta yapılan görüşme sonrasında liderlerin üçlü toplantıda bir araya getirileceği duyuruluyor. Eylül ayında yapılacağı duyurulan bu toplantıdan olumlu bir sonucun çıkma olasılığı bir hayli zayıftır. Toprak konusu çözülmeden adada sağlıklı bir çözüme ulaşmanın olanaksızlığı biliniyor. Bu konunun gündeme taşındığı ilk toplantıda mendil büyüklüğündeki ülkenin başının yaklaşımı ve tutumu belleklerdeki tazeliğini korumaktadır.

Bu güne değin yapılan görüşmelerde ortalık yere çıkan tek bir sonuç vardır. O da Türklerden sürekli olarak istenen ödünlerdir. Karşı tarafın konumunda herhangi bir değişiklik yaşanmazken, Türklerden fedakarlık istenmektedir. Aynı fedakarlık Rumlardan istenmemektedir. Bu noktada Türkler, ‘feda’yı verirken ‘kar’ı da Rumların oluyor. Önümüzdeki dönemde yapılacak olan görüşmelerde siyasetçilerden hem feda’yı hem de kar’ını elde edeceklerine inanmak istiyoruz.

SEVGİ ile kalınız…                                           

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2025 Erzurum Gazetesi