“Kıbrıs Türklüğü ölmez Atatürk’ün açtığı terakki yolunda durmadan ilerlemeye azmetmiş bir kitledir.
Takip ettiğimiz yol Atatürk’ün yoludur. Atatürk’ün yarattığı inkılabı benimsedik. Onu harfiyen kabul etmeye azmettik”
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Yunanistan iflasını duyurmadan önce, iktidardaki siyasetçiler kaçmak için erken seçim kararı aldılar. Korkunun ecele bir yararının olamayacağını gördüler. Seçimi kaybettiler. Yeni kurulan hükümet ise bırakılan enkazı temizlemek için yollara düştü. Yaşananları boyalı kutularda hep birlikte izliyoruz. Genel içerisinde bütün siyasetçiler erken seçimden kaçıyorlar. Belki de kendi açılarından haklılık payları vardır.
Yunanistan’ı iflas noktasına getiren ekonomik göstergeler, yeni seçilenler tarafından doğru algılandı. Soruna çözüm bulabilmek ve sıkıntıları aşabilmek için yollara düştüler. Bu konuda yaşanan belirsizlik devam ederken muhabir arkadaşlarımızın söylemi ile siyasetçilerimiz ‘Yunanistan’a çıkarma yaptılar’ . Bu söylem Yunan basın yayın kuruluşlarınca ters anlaşıldığından olacak saldırılarına da dayanak yapıldı.
Kalabalık iş adamı grubu da çıkarmaya =iki yüz küsur olduğu söyleniyor= katılarak destek veriyorlardı. Çıkarma sonrasında 21 adet anlaşmanın imzalandığı duyuruldu. Bu anlaşmalardaki temel amaç, güven arttırıcı uygulamaların yaşama geçirilmesini içeriyor. Bu anlayışla imzalanan anlaşmanın uzun süreye gereksinimi olduğunu anlaşmayı imzalayanların da kabul edeceklerine inanıyoruz.
Fazla uzaklara gitmeden tarihe bakmamız yeterli olacaktır. 1821 yılında kurulan Yunanistanda bu tarihten itibaren sürekli olarak Türkiye ve Anadolu düşmanlığı olgusu işlenmektedir. Aradan geçen bu zaman diliminde düşmanlığı erteleyecek =gündemden düşürecek= herhangi bir girişimi ve çabayı bulmak olanaksızdır. Bulanlar veya bilenler varsa bizi bilgilendirsinler. Bilgilendirsinler ki sözümüzü geriye alalım.
1821 yılında kurulduktan sonra Yunanistan, savaş ilan etmeden devamlı olarak sınırlarını genişletmeyi başarmıştır. 47 bin 516 kilometre karelik alanda kurulan bu ülke, son olarak 10 Şubat 1947 gününde imzalanan Paris Anlaşması ile Menteşe Adalarını, Rodos’u ve Meis Adalarını da sınırları içine katarak 132 bin 562 kilometre karelik alana sahip oldu. Bu hususun da unutulmaması gerekmektedir.
1821 yılından sonra yapılan anlaşmalarla =şu ana dek= kendi sınırları içine alamadığı Kıbrıs adasını da AB’nin marifeti ile almak için her yolu denemektedir. Bu konuya, ilişkin olarak yoğun çaba harcadıkları yadsınamaz bir gerçektir. “Tarih tekrardan ibarettir” söylemini doğrulayacak bu olanağın Yunanistan’a verilemeyeceğine de inanıyoruz. Konuya ilişkin olarak gereken dersin alınması gerekmektedir.
Sıfır sorunla yaşamak, Türkiye ve Yunanistan halklarının en doğal haklarıdır. Bu konuda her iki ülkenin siyasetçilerine yaşamsal önemde görevler düşmektedir. Kışkırtıcı söylem ve eylemlerden uzak durmaları gerekmektedir. Özellikle Yunan Ortodoks Kilise’sinin kışkırtıcı söylemlerine son vermek gibi bir yükümlülüğünün olduğunun ayırdına varması gerekiyor.
Son yapılan çıkarma affedersiniz ziyaret öncesinde Yunanistan, Ege sorunlarının çözümü konusunda Lahey’deki Uluslararası Mahkeme’ye başvurduğunu açıkladı. Bu ne lahana turşusu ne perhiz demeye gerek yoktur. Çünkü bu yaklaşım, karşı tarafın anlaşmadan, sorunsuz yaşamaktan yana olmadığının kanıtıdır.
Bu konuyu Lahey’deki mahkemeye taşıyabilmek için 10 yılı aşkın süredir çalıştıkları biliniyor. Yunan basınında t-onlarca bilgiyi bulmak olanaklıdır. Emekli olmuş bürokratlar, işgüderler ve dışişleri bakan eskileri oluşturulan komisyonlarda çalışmalar yapıyorlardı. Konuyu kendi aralarında tartışıp kazanacaklarına inandıkları anda bu başvuruyu yaptılar. Türkiye’yi mahkum ettirebilmek için sağlam verilerle başvuruyu yaptıklarını duyurdular.
Türk Yunan ilişkilerini irdelemeye önümüzdeki hafta yine devam edeceğiz. Çünkü son olarak yapılan ziyaret sonrasında ortalık yere çıkan durum geldiğimiz noktayı zorunlu kılmaktadır.
Yapılan açıklamalar doğrultusunda genel bir değerlendirmeyi de yapmak istiyoruz. Can alıcı konular konusunda herhangi bir ilerleme olanağı elde edilememiştir. Magazin konuları öne çıkarılarak sorunların aşılamadığı gerçeği ile bir kez daha yüzleşmiş oluyoruz mu ne…
SEVGİ ile kalınız…