MENÜ
Erzurum 15°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
İşgüzarlık
Ahmet Göksan
YAZARLAR
24 Temmuz 2010 Cumartesi

İşgüzarlık

            “Kıbrıs’ın barış içinde yaşaması, Türk askerinin Anamur’da beklemesi ile değil, Kıbrıs topraklarında dolaşmasıyla mümkündür”.

                                                                                                                  Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

            Adadaki uyuşmazlığa çözüm bulabilmek adına yapılan görüşmelerin hızla tıkanmaya doğru yol aldığını söylemek istiyoruz. Görüşmelerin eşitler arasında yapılmıyor olması bu hususu tetiklemektedir. Bir tarafta masanın ucuna eğreti ve zorla oturtulduğu izlenimini veren Rumlar, devlet olmanın bütün olanaklarını kullanıyorlar. Görüşme masasının karşı tarafında ise toplum statüsünün ötesinde kabul edilmeyen Kıbrıs Türkleri.

Anadolu’da davulun bile dengi dengine dövüldüğü dillendiriliyor. Bu ayarın sağlanamadığı noktada ise çıkarılan sesler gürültüyü andırır. Adada da yürütülen görüşmeler bir anlamda bunu andırmaktadır. Yaşanan ve yaşanmış bütün olumsuzluklara karşın 2010 yılı sona ermeden uyuşmazlığın çözüleceği umut ediliyor. Bu bakış anlaşılır gibi değildir.

Kıbrıs Barış Harekatının üzerinden 36 yıl geçmiştir. Kıbrıs Türkleri adına görüşme masasına oturanların ödün verir gibi davranmış olmaları bile Rumların direncini kıramamıştır. Yıl dönümünde verilen mesajları bir son umut olarak bile okuyamadığımızın bilinmesini istiyoruz. Görüşmelerle siyasi olarak verilecek olan hakların kısa bir süre sonra geri alındığını yaşayıp öğrenmiş bulunuyoruz. Toprak konusundaki ısrarımızın temelinde bu bakışımızın yattığını yinelemek istiyoruz.

Doğrudan Ticaret Tüzüğü, 2004 yılında Kıbrıs Türklerine yönelik olarak uygulanan izolasyon denen dışlanmışlığın ortalık yerden kaldırılması öngörülüyordu. Avrupa Parlamentosuna görüşülmek üzere gönderilen tasarıyı kendilerini hükümet olarak görenler adeta güz yılanına çevirdiler. Son günlerde saman alevi gibi parlatılmaya çalışılan toprak konusunun da güz yılanına çevrilebileceğinden kuşkuluyuz.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adına görüşmelere katılanların bütün iyi niyetli girişim ve çabaları kabul göremedi. Ödüne varacak önerilerin bile kabul edilmeyerek not edildiğinin de unutulmaması gerekmektedir. Görüşmeler sürecinde bu gibi konular, tuzak olarak ortalık yerlere çıkarılıyor. Rum ve Yunan basınında konuya ilişkin t-onlarca haber ve yazılara da rastlıyoruz. Çözüm beklentisine girilirken bu hususların yeniden konuşulması ve tartışılmasında sayılamayacak kadar yarar olduğunu düşünüyoruz.

1959 – 60 Anlaşmaları ile kurulan modelin yerinde yeller esmektedir. Buna karşın anlaşmalar yürürlüktedir. Uluslararası toplum da bu anlaşmaları kabul etmektedir. Aksine bir karar  da alınmamıştır. Söz konusu anlaşmalar, Türkiye – İngiltere ve Yunanistan hükümetleri tarafından imzalanmıştı. Şimdilerde ise uyuşmazlığın çözümü, Türkiye ve Yunanistan’ın adadaki uzantıları olarak kabul edilen Türklerle Rumlardan istenmektedir.

İngiltere adada taraf olarak kabul edilmeyecekse o zaman üslerinin durumunun da masaya yatırılması gerekmektedir. Buna karşın lahana tarlarından sonra maydanoz tarlalarında gezinenlerin konuya olan ilgileri de kendiliğinden ortalık yerden kaldırılmış olacaktır. İngiltere adada çözüm istemiyor mu ne…

Bursa Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğrencilerinin düzenledikleri panelin konuğu idim. AB üyesi İsveç’in işgüderi de bu panele çağrılı idi. Panel sırasında sayın işgüdere ülkesine 1964 yılından bu yana özel bir ilgi duyduğumdan söz ederek soru sormuştum. Sorum özet olarak Kıbrıs’ta görev yapan BM Barış Gücü askerlerine ilişkindi.

1964 yılında BM Barış Gücü’nde görev yapan iki İsveçli subay, Kıbrıs Türklerine yardım ettikleri gerekçesi ile tutuklanarak yargılanmışlardı. Bu subaylar savunmalarında, “Bizler, Rumlar tarafından parçalanmak istenen Türkleri parçalanmaktan kurtarmak için yardım yaptık” diyorlardı. Bu ifadeleri sonrasında ordudan atılarak Ankara’da yaşamaya adeta mahkum edilmişlerdi. “Sizler ise Kıbrıs Türklerini parçalamak isteyen Rumların  AB’ne alınmasına karşı çıkmadınız. Bu konuda neler söylemek istersiniz” diye sorumuzu sorduktan sonra doyurucu yanıtı alamamıştık. Paneli izleyen öğrencilerin de düşünceleri bu noktada idi.

Bu olayı neden anlatma gereğini duyduğumuza gelince, Geçtiğimiz günlerde işgüderlikten arayan bir kişi bundan böyle Kıbrıs Mektubu dergisinin kendilerine gönderilmemesi isteğini iletiyordu. Özgürlüklerin sonuna dek kullanıldığının havasını basan bir ülkenin tipik bir yaklaşımını sizlerin de bilmenizde yarar olduğunu düşünerek paylaşma gereğini duyuyoruz. AB’ne öykünen herkese duyurulur. İnsanları güldürmeyiniz…

SEVGİ ile kalınız…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2025 Erzurum Gazetesi