MENÜ
Erzurum 16°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Gündüz Sayıklaması
Ahmet Göksan
YAZARLAR
21 Kasım 2009 Cumartesi

Gündüz Sayıklaması

“Bizler, gelecek nesillere şimdiye kadar bize emanet edilmeyen en yüksek eseri bırakmak istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki beşer fanidir. Bırakılan eserler bakidir. Biz eminiz ki muvaffakiyet ancak insanın her şeyinden feda ederek, aç kalarak didinmesi uğraşması ile kabildir”.

                                                                                                                  Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

            Kısa adı İSEDAK olan İslam Konferansı Örgütü 25. yaşına ulaştı.

Bu nedenle geride bıraktığımız haftanın sonunda İstanbul’da bir toplantı yapıldı.

Türkiye’nin dönem başkanlığını yürüttüğü toplantılar sırasında katılımcılarca ilginç konuşmalar yapıldı. Devlet ve hükümet başkanları koro halinde İslam ülkelerinin ortak hareket etmesi gerektiğine vurgu yaptılar. Buna karşın bu isteklerini kanıtlayacak olan ortak belgeyi bile imzalayamadılar.

Ev sahibi olarak konuşan Abdullah Gül, İslam Konferansı Örgütü Tercihli Ticaret Sisteminin biran önce işlerlik kazanmasına vurgu yaptı. Adı geçen anlaşmayı şu ana kadar sadece 4 ülkenin onayladığını belirtti. Menşe kuralları olarak da anılan bu sözleşmenin en az 6 adet ülke tarafından da onaylanması gerekiyor.    

Devlet ve hükümet başkanlarının konuşmaları sırasında bu konuyu fazladan dikkate almadıklarını söyleyebiliriz. Kendi ülkelerindeki uyguladıkları siyasi ve ekonomik sistemlerin övgüsünü yaptılar. Hiçbirisi de yoğurdunun ekşi olduğunu söyleme cesaretini göstermedi.

Ortak hedef olarak da güçlü, refah düzeyi yüksek ve kendi kendine yeten bir İslam ümmetinin oluşmasını istediler. Ortalık yere bırakılan bu öneriyi, söylemin ötesinde sahiplenen de olmadı. Şu anda görev başında olan liderler bunun olanaksız olduğunu gördüler mi ne…

25 yıldır çalışmalar yaptığı bilinen bu örgüte, aynı yaşta olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hala daha gözlemci olarak kabul edilmesi ayıpların en büyüğü olsa gerek. Kıbrıs Türklerine uygulanmakta olan dışlanmışlığın kaldırılması konusunda bile karar alamayanlardan fazla bir beklentiye girmemek gerekiyor mu ne…

Bu noktada onlara fazladan haksızlık etmemek gerektiğini de vurgulamak durumundayız. Gözlemci olarak konuşan Kıbrıs Türklerinin temsilcisi; “Kıbrıs’ta kurulacak ortaklığın, tek uluslararası kimliğe sahip bir federal hükümetin yanı sıra, eşit statüye sahip bir Kıbrıs Türk Kurucu ve bir Rum Kurucu Devleti olacağından” söz edebiliyordu. Kendi başkanı olduğu devletinin tanımaktan uzaklaşan bir temsilciden de başka bir şey beklememek gerekiyor mu ne…

Uluslararası ortamda bunlar yaşanırken Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 26. kuruluş yıldönümü kutlanıyordu. Adadaki siyasetçilerin bu söylemlerine ve yaklaşımlarına karşın buruk bir coşkunun yaşandığını gözlemlemiş bulunuyoruz.

Son dönemde yeniden ivme kazanan AB baskılarına karşı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tercih edilecek olması buruk yürekleri az da olsa serinletmiştir. Bu yaklaşımın sonuna dek sürdürülmesi gerektiğine bir kez daha vurgu yapmak istiyoruz.

Annan’ın belgesinin oylandığı günlerde de benzer söylemler siyasetçilerce dillendiriliyordu. Bu söylemlerin unutulmadığını da belirtmek durumundayız. Aradan geçen zaman diliminde bu söylemlerin yinelenmiş olmasına karşın arpanın boyu kadar bile mesafenin alınamadığı gerçeği ile yüzleşmekteyiz. Söylemle eylem arsındaki fark da bu olsa gerek…

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu tarihin dışında bir başka günde kutlanmış olması anlaşılır bir husus olmasa gerek. 15 Kasım akşamı, mütevazı sayılacak bir törenle kutlamayı gerçekleştiren İzmir Konsolos vekili Remziye Şefik’i de kutlamak istiyoruz. Çok genç ve deneyimsiz olmasına karşın çalışma arkadaşları ile katılımcılara güzellikleri yaşattılar. Geleceğe ilişkin umutları da canlı tuttular…

Ne mutlu onlara…

26. kuruluş yıldönümü nedeniyle kendilerini Kıbrıs uzmanı olarak tanımlayanlardan bazı kişiler, boyalı kutularda boy gösterdiler.

Çözüm görüşmelerini yürütenlerin bu kutularda söylediklerini Kıbrıs Türkleri adına talihsizlik olarak almak gerekiyor mu ne…

Mendil büyüklüğündeki ülkenin başına kefil olunması, görüşme sürecinin çökmesi halinde mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gideninin bu çöküntü altında kalacağının vurgulanmış olması talihsizlik ötesi bir durumun göstergesidir.

Rumlarla Yunanistan arasında darbe nedeniyle ilişkilerin iyi olmadığının söylenmiş olması gündüz sayıklaması oluyor mu ne…

Çözüme ulaşılamadığı noktada ‘B’ hatta ‘C’ planlarının olduğunun söylenmesi umutları yeşertebilir. Yeter ki sözü edilen bu planlarda Kıbrıs Türklerinin egemenliği vurgulansın. Geldiğimiz bu noktada egemenliğin ötesinde bir başka köyün olmadığının net olarak belirtilmesi gerekmektedir.

SEVGİ ile kalınız…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2025 Erzurum Gazetesi