MENÜ
Erzurum 14°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Papağanlarını Terzisiyle Tanıştıranlara!..
Cahit Okcu
YAZARLAR
31 Temmuz 2017 Pazartesi

Papağanlarını Terzisiyle Tanıştıranlara!..

Kadıyı saklayan sakal.

Masala saklanan uyku.

Yamaya saklanan özür, çirkin…

Arka bahçe kapısı gibi iş başı yapmadan arka cep diktiren, leblebi yutup aspirin şifası alan bir dünyadayız. Arka cep kalabalıklarını her gördükçe nedense kırılmış semaver odunları taşıyan merkepler gelir aklıma.. Her yanlış, doğrunun tespih araklarken sobelenmesi ise,  arka ceplerde amerika  arayanlar, himaye bulanlar bir gün semaver musluğundan atık arşivlerine akıtılacaklar.  

Neden bilmem, bu aralar her şey tarihin gen artığından ibaret.. Gelecek ararken hep geri de kendini unutan, yıkanmayı, kurumayı, kurulmayı bilmeyen, burnunu hokka kalem gibi kullanan, gözünün gördüğü her şey bir boş sayfa olsa da yazamayan, okuyamayan, gönül bilmeyen, yüreği seyyar, aklı tayyar  gen artıkları artmakta..

Gerçekten hayat, her göz kırptıkça önümüze boş bir sayfa koyar. Akıl ne kadar ışık tutar su verirse, o kadar etiket yazan, o kadar tartan bin çekirdekli manav vitrini insan… Ancak minarede kubbeyi gıdıklayan müezzin fıkrası tipi, gıdıklayarak kalp kirizi geçireni uyandırmaya çalışma şuuru tipi  yada meddahın sarı saçlı karıncalara kurduğu yaprak korosu marşlarıyla yürüttüğü filler tipi yada kendi gerçeklerini çalan hırsızın aç mazeretleri, hayat hükmünü yazmaya mani oldu, oluyor...  Ezeli mazeret, rüzgarı avlamaya çıkanın elbet şapkası düşer, kaleme yakışmayan mürekkep yazmaz gerçeği. Gölge boyayan her gün aynı saati bekler, boş sayfa dolmadan yırtıp atan yazar tipi, hazır yem duasında  oltaya düşen balık tipi, şüphe duymayanın düşünceye kavuşması mümkün olabilir mi?..

Cemil Meriç’in ifadesiyle; Bu çökmeye h?zır medeniyet üç sütun üzerinde duruyor; süngü, ?çlık, fuhuş.

İşte hayatlarımız ve güneşsiz yazlarımız. Mimarı şeytan, ustası nefs..

Dikkat ediniz, şu bize ayrılmış boş sayfalara ne yazabildik? Bazen sorduk, ne oluyor bu ‘uzlara’ dair; parmak salladık güneşe deydi, baş salladık minareye.. Bir garip şamata düzeni bu. Elerini birbiri cebinde ısıtanlarla, cepleri olmayanlar…  Seyyar satıcı avazınca bağırsa da tezgah boş… Sokaklar saklanmak için, bulvarlar sallanmak için, kaldırımlar kaymak için.. Çocuk parkı gibi masalarımız. Kürdanı mürekkebe batırıp takvim işaretlemekle geçen bir asır…

Bu ne derin arızadır ki asrın başı ortası sonu hep aynı tamir hevesleriyle kuyruğunu tornavida gibi kullanıp durdu. Kimi sarığı fazla sıkıp beynini patlattı, kimi sırtını kaşıdığı çınarı devirdi, kimi yumruklarını kiraya verdi, kimi irfanını… Hiçbir ahkam delikanlı çıkmadı nihayet. Huzura fırsat kalmadı. Huzursuz insan çabuk yorulurdu ya,  nihayet uzun asır yolculukları başı önünde susuz değirmenlere çevirdi umutları. Huzura fırsat kalmadı işte… 

Halen namludan pire temizliyoruz. Bir türlü anlına sıra gelmedi yalanın.

 Dağlar diz çöktükçe çukurlar biraz daha yükseldi. Şimdilerde güney kulesi zirvelerinde bir devin başı boyanıyor. Gece ay diye tapacaklar, gündüz güneş.

İşte böyle!..

Yedikçe acıkan,  güldürdükçe semiren  tanrılar karşısındayız. Aya öfkelenen en fazla uzak his yabanlarında, en fazla beyaz bir topal kurt olarak kalacak. Uluyan gecenin özrü olamayacak, uyuyan Selçuk Asya’sı olamayacak…

İşte böyle!..

Papağanlarını terzisiyle tanıştıran, sonuçta terzide irfanını bırakacak… Deyip susalım…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Faruk Fıratoğlu
 10 Ağustos 2017 Perşembe 19:08
Cahitciğim, o güçlü kalemine sağlık. Kucak dolusu selam ve saygılarımla...
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi