MENÜ
Erzurum 17°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Müsaait Zamanlar Demokratları…
Cahit Okcu
YAZARLAR
6 Nisan 2017 Perşembe

Müsaait Zamanlar Demokratları…

İdare şekli ve idare ruhu üzerine yazılmışların genel öyküsü, taş ısıran aç, bal ısıran tok tezadında akıl bozkırlarında fikir denen güvercinleri vuran vuran vurana…

Bazen avcı bir öğünlük açtır ama bin öğünlük kuş vurur… Bacasından baktığımız, önümüzdeki yıllar acep bu kuş ölüleri midir?..  Demiştim..

Bir kuş bir kere öğün olur ama bir nesil çok çok.. Kimi avcı kalabalık bir yıldız sürüsüne tüfek doğrultmuşken burun delikleri çukuruna düşer, kimi avcı bir topal ördeği sürerken ayak izi göllerinde boğulur. Her aksiyon bir zaafın akıbetini yaşar, güneşe en yakın zaafa  yörünge olmakta böyle…

Eksik tecelli manzaralarında, sistemine, idaresine, idamesine bir anlam bulamamış insanın, her tulumbacı narası duyduğunda, çiçekli perde arkasındaki veremli kız melankolisinde his buruşukları geçirmesi  gelenek…  Saklambaç oynayan akıl tünediği yerde rahatını bozmaz, idrak sidikli sokağa ad bulamaz ki, ruh şehrinde adressiz kalır..  Sonucunda insan; bu demokrasidir, bu hürriyettir, bu adsız kahraman acep kadim zaaf son müjdemidir vehimleriyle yaşar durur(!)…  İdealler hayatla, kolayla, oyalayan oyuncaklarla makul kalma çabalarında gölgesini boyar durur. İhsan edilmiş boyalar dünyadaki bütün papağanları boyayacak kadar renk renk.

Dilde kırgın yıllarının kurası ‘horoz hoca’dan alıntı birkaç slogan, imtiyazda darı ambarı konumunda bir nesil... Dikkat ediniz;  insanlar; konuştuğumuz idare ve dünya meselelerinde kiralık konak gibi. Oturma odası milliyetçi, mutfağı sosyalist, yatak odası demokrat, misafir odası liberal, holü ve dış kapısı monarşi v.s. v.s…  Katedral haşmetinde süslemeler, kapı gıcırtıları hürriyet mürriyet gibi şeyleri geveleyip durmakta... Sakat mürüvvet tesellisi…  Tasavvufta ruh odalarından bahsedilir ya!.. İşte yeni insanın ruh odaları.. Herkes bir parça kendine pay çıkarır sanırım. Tasavvuf dedin mi irkilen, rabıta dedin mi kaşınacak kadar uyuz olan, ama yoga yapabilen yeni insanlar varsın anlamasın…

Herkesin bildiği bir realite, benzediklerimiz değiliz. Ancak halini tarif edemeyen de hal değil halel üzeredir..

Bakınız;  Marksizmi, sosyalizmi, liberalizmi, daha bilmem hangi beşeri idareleri bilmediğimizden ibaret ki, bilmeden biraz biraz yaşıyoruz. Demokrasi derken, demokrasiyi kullananlarca aslına sadece mağduru kandırma safhalarında sadık kalındığı, sonraki fiili tecellilerde, aslında halkın halk tarafından idare edilmesi gerektiği değil de, zümre, kabile, parti, kişi, sermayedar tarafından idare edilmek olduğu karşılaştığımız kadim gerçekler. Kaldı ki dünyada hiçbir zaman gerçek demokrasi yaşanmadı.  Dikkat ediniz bu gece asrında, kandillerine katran dökülmüş bu gece asrında, hiçbir yöneten kanun ve hukuk karşısında iktidar imtiyazından vazgeçmedi. Ama demo demokrasisi hep vardı(!).. Her zaman yazılı yada sözlü çağdaş teminat vesikası olarak dillerde pelesenk oldu. Ancak görüldü ki, kanunlar her zaman idare edenler lehine bozuldu, suç ve ceza, teori ve tatbikat, samimiyetle ruh arasındaki mesafeler açıldı durdu..

Bu gün dünyada halk idareleri,  yani devletin,  isterse inandığı bir fikri kabullenmesi  için ferdi zorlama hakkına sahipliği, tek adam yada oligarşik bir idare adı almasa da; arı ruhu değil kovan ruhu mantığıyla, halklarını plastik bir oyun hamuru gibi şekilden şekle soktu. Serçenin altında kartal yumurtaları sakladı. Ortak veya özel varlıklardan çalmadan ferdi zenginleştirme, ferdi mahrum etmeden cemiyete maya çalma idareleri asla istenmedi ve yaşanamadı… Monarşik, demokrasi pembesi giydirilmiş  kral idareleri dolu dünyada, insanlar içi boş idare teminatları yüzünden asla huzur bulamadı. Her insan içine bir sürü esir tıkadı durdu. ‘Benim istemediğimi söyleme’ adlı taş yasa için Emil Fage gibi bir sürü insan,bu hürriyete yapılan en büyük zulümdür dedi durdu. Çünkü tekeldeki demokrasi kendine muhalif asil hürriyeti asla kabul etmedi, asla gerçek halk hürriyeti bulunamadı… Bütün idare şekilleri, hemen hepsi demokrasinin hürriyet renkli ideal tarifini kullandı. Hatta komünizm yada diğer ideolojiler kadar haysiyeti olmayan sıkıntı felsefeleri;  faşizm ve nanizma dahil.. Dahası ne idare şekli ne idare ruhu bahşeden bir sürü ideoloji şekli ve ruhsuzluğu türedi..   Sadece idare etme hastalığından ibaret… Haz, ihtiras, hırs ve zevklerin bedeli olan demokrasiler doğdu… Bir öğün için bin kuş vurma hastalığı… En belirgin faturası haritalar. Şüphesiz herkes haritası kadar...  Ve şüphesiz; Thomas Fuller’in ifadesiyle; hastalıklar kötü zevklerin ücretleri.. Ve şüphesiz,  Erasmus’un ifadesiyle ; hastalığa tutulmamak , hasta olup ta iyileşmekten daha iyiydi’ ama illa hasta olup şifa aramak birilerinin hep işine yarar…

Sosyalizm ya da mülkiyetin hırsızlığı idaresi, komünizmin müsamaha seviyesi aynı türden..  Ve Marksizm; insanın devlete esir edilmesi, muhtaçlık imtiyazı, hürriyetleri veren Rab yerine konan yamyam devlet.. Bu yamyamın ikiz kardeşi  kapitalizm; sermayeye esir edilen insan. Şah damarından kan çekilerek çayı demlenen insan.. Dahası babayı boşamış anayasalı sistemler.. Mevcut rejimleri n gizli yüzlerini saklayan paravanlar… Daha bilmem neler;   Hıristiyan sosyalizmi, radikal sosyalizm, nasyonal sosyalizm, burjuva sosyalizmi, kapitalist sosyalizm vs. vs. … İnkar ederken bütün bir fizik metafizik gibi evrensel imkanları kullanan ama fiziğin Harname’deki eşek kadar kıymet ifade ettiği ya da metafiziğin tamamen inkar edildiği idareler. Servet ve kıymetin ya devlette, ya kişide, ya şirkette, ya kabilede,  toplandığı , kişinin yaratılmış değil bulunmuş imkan olarak değerlendirildiği , iştirak, depo, imtiyaz gibi bin atlıya karşı; bir gariban ruh, bir yutkunarak kuruyan emek hali..

Yutkunarak yaşayanlar mutlaka bir az yada bin çok yaşadığı idare şeklini almaya zorlanır. Merhameti liberal, isyanı sosyalist, sabrı hürriyet , ülküsü demokrasi v.s.. 

Sonuç bahsinde; Cumhuriyetin Allahın emri olduğuna inanmışlar olarak; Ayette;  ‘Müşavere ediniz işlerinizde!’ diye, bir mutlak anayasa maddesi olarak hükmü verilen manada; Allah Resulü nünde                ‘  lakin ümmetime sünnet ve rahmet olarak bu emir bana sizin hayrınız için verildi…’ diye buyurduğu muazzam ölçüyü idare şekli ve ruhu planında düşünmek...  İşte halk idaresi de, meclis de, meselde budur demek… Başın yeri pijamanın arkası değil, ellerin yeri ayakkabılar, gözün yeri rüya …

 Allah Resulü meşveret ihtiyacından münezzeh olduğu halde, ölçülerin ölçüsü olarak İdare ruhu ve şeklini perçinliyor…

Gayrı; aşk, his, alışkanlık, anane  planında ve tam karma günlükler yaşamamak adına ve müsait zamanlar demokratlarına nispet, ölçümüz ve düşüncemiz; ‘.. Tavizsiz Allah ve Resulü diyen bizden, biz onlardanız ‘deyip, beklemek…

Tavsiyemiz;  hastalığa tutulmamak, hasta olup da iyileşme kaygısına düşmemek…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Gürhan Özorhan
 13 Nisan 2017 Perşembe 12:14
Ufuklar kadar derin, rüzgarlar kadar serin yüreğinden sevgiyle öpüyorum."Şah damarından kan çekilerek çayı demlenen insan.. Dahası babayı boşamış anayasalı sistemler." Gönül penceremden baki selamlarımla,
 Çetin Külekçi
 7 Nisan 2017 Cuma 21:10
Selamlar Cahit abi. Kalemine sağlık. Yine çok güzel bir yazı olmuş. Dediğin önce gibi hasta olmamaya bakmalı . Zira o hastalığın nereye gideceğini ve nerelere sıçrayacağını, başka ne hastalıklara daha yol açacağını kestiremezsin. İnsan mikrobu genelde ağzı ve burnundan alır ama hastalık hasıl oldduğunda bütün organlar zorunu çeker. Çaresi de olur mu? Bilinmez. Özellikle çok büyük bir salgınını olduğu bu dönemde umarım millet olarak mikrop kapmadan , hasta olmadan kurtuluruz. Yoksa fırsatçı ilaç firmaları sırada bekliyor. Hürmetler...
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi