MENÜ
Erzurum 15°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Zıtlarımız Aynalarımızdır!..
Cahit Okcu
YAZARLAR
1 Mayıs 2017 Pazartesi

Zıtlarımız Aynalarımızdır!..

Rengin kırmızıdan, demirin kılıçtan utandığı, eyvahın kuma serpilen tohumdan utandığı bir manzara. Kuzey Afrika sahiline vurmuş Akdeniz şölvelerinin çığlıkları… Bir yenilgi.. Kılıçlar kırmızı yapraklı tahıl tarlaları gibi.. Bir Molla Resül, bir yakın dost, yardımcısı.. ‘Ben Molla Resül; damarlarında Peygamber efendimizin kanını taşıyan insan...’ Diye, haykıran savaşçı lider.. Yardımcısıyla at üzerindeler.. Her şey bitmiştir artık. Vezir, Molla Resül’e yaklaşır, hüzünlü, şaşkın; Her şeyimizi kaybettik Molla Resül, tükendik, bittik.. Der. Molla Resül, zaman ve mekanın bütün ürpertisiyle, sırtını Akdeniz’in bütün koyu, bütün ölü ışıklarının yıkadığı bir manzarada, belki atına değil dünya üzerine oturmuş ve atının şaha kalktığı bir manzarada hala dimdik; Vezirine verdiği cevap bütün Akdeniz’in sularını içecek kadar büyük susuz hikmeti..  O Der ki; Hayatta her şeyini kaybetmeye değecek hiçbir şeyin olmadı mı !..

Hayatta her şeyimizi kaybetmeye değecek mutlaka bir şeyi olanlar için ne yenilme, ne yokluk, ne yolsuzluk vardır… Onların her biri bir seyyah, bir çelebi, bir akıncı… Ne dersen de!.. Hayat yolları yorganlarıdır, uykusu gelmeden yatan, uyumadan uyanan güneş gibi…

Gerisi yalan!..

İnsanın zindanı yalanlarıdır. Yüreğim var diyen bir bütünü kasteder. Söz kastı, tavır davayı kasdeder. Her insan ayrı bir yürek, ayrı bir bütün taşır, ne fıkırdaşın yüreği fikirdaşınkine benzer, ne fikirdaşın ki fıkırdaşınkine.. Şarap bardağı ile zemzem bardağı akrabadır ancak fikirdaş değildir. Kurtuluşu akıldan kurtulmakla, gönül hürriyetinde aramak arasındaki fark. Her insan ayrı kaderin çocuğu.. Terle gözyaşının fikirdaşlığı bu cümleden.. Kimimiz kimimizle zamanda müşterektir, kimimiz mekanda.. Kimileri de hem zaman hem mekanda müşterektir. Zaten, ‘zaman bendedir, mekan bana emanettir’ sezişinde bir olanlara millet denilmedi mi?..

Anlayanları aramak, ateş kim, su kim, yıldız çobanı kim, dert soran çare, suyu ağaca ödünç vermeyen ırmak, arka cebe sığmayan gölge, mutlak iyi, mutlak doğru, mutlak güzel kim, nerede? Arayanları aramak. Şu sevdaya şiir, şu sevdaya taş, şu sevdaya şarap(!) taşımak…

 Aksi halde, arabeskin his buruşuğu, ilinti bir gönülle varılacak menzil yok.. Ne bu yolculuğun huzuru tebessüme çıkar, ne şeytanı günaha, ne ergeni sevdaya, ne de çaresi hekime çıkar..

Sanat ırağının hakikatiyle, çareyi aramayan, öfkeye fistan giydirmeyen, kırat verip yas almayan, yüreğinde kıyı bulamayan, uzağın, ırağın, sılanın, gurbetin düğmelerini açamayan, kadere yetişemeyen boşuna boyum bu, sikletim şu  demesin.. Ceplerine sığacak kadar küçük kalanlar hep bu ahkam üzere değiller midir?..  Pazartesi teksir, Salı muharrir, Çarşamba ekabir, Perşembe peşgir, Cuma pir, cumartesi kumpir, Pazar mübaşir.. Böyle insanların birliği serçe sürüsü gibidir. Eline taş aldın mı sürü  pır, mekan bozkır!.. 

Anlayanları aramak..

Net, darasız gönül taşımak. Uzağı okuyan, uzaktan kendine bakan, kadere taş değil mektup atan insan. Adımlar insanın mektupları elbet..

 ‘…Çok uzaklardan yürüyen bir adam gibiyim ben..’ diyen, Mevlana ruhlularda reel felsefeyi bulmak...
     Geri, ileri gibi zıtlar arasında sebat bulmak başlı başına bir sanat. Yaşama sanatı… Derken, alışkanlığın, alınganlığın, zeka ayyaşlığı, intiba algısı şarlatanlığı gibi, sezgi duygusallığı gibi mekan boyası, zaman sarkacı olma halleri elbet kastımızın dışındadır. Şüphesiz Goethe’nin ifadesiyle; insan davranışlarında denge, ne yazık ki sadece zıtlıklar sayesinde sağlanabilmekte. Biz onu yapıyoruz yada yapamıyoruz zaten. Zıtları arkadaş ederek yaşanan yıllar çok. Ya zıtları uyutarak, ya bir diğerine imtiyaz vererek oyalandık durduk işte. Kimse demedi; ‘ Haydi ben bensiz geleyim, Sen sensiz gel. Ne varsa şu ırmağın içinde var..’  Diyen Mevlana çıkmadı… Yaşatma değil sürdürme dengesinin adı siyaset. Kolayın ve zorun bazen gavur bazen Müslüman yaptığı dünya bu!.. Bazen suya yıkatıp, bazen ateşle kül etmek..

Su yeşertir ateş kül eder. Ormanlar gibi. Göğüs kılları ne çok ormana benzer. Gönül su verir akıl yakar durur.

Şüphesiz zorlukla kolaylık birbirini tamamlayacaktır. Zıddımız ifademizi tamamlar. Oysa; aynı olan bizi rahat ettirir…

Mütefekkirin ifadesiyle nokta koyarsak;

‘Zıtlar arası ahenk, af ve günah yarışta;
Bütün zıtlar kavgada, bütün zıtlar barışta…’

Vesselam…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi