MENÜ
Erzurum 17°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
İdare Şekli mi, İdare Ruhu mu?.. (1)
Cahit Okcu
YAZARLAR
14 Mart 2017 Salı

İdare Şekli mi, İdare Ruhu mu?.. (1)

Önce göğüslerinde devlet kurmuş, önce alınlarını bayrak diye sunmuş kök dava, kök nesil, kök irfan ve kök maya Milleti için hayli imtihan verilen yıllar. Asya’dan akan nehirlerin göl olduğu izanlarda sızma hali var. Gözünü kapatanın taş attığı, gözünü yumanın bu bir gece dediği, yıldız kırptığı, ay boyadığı türden hengameler. 

Bulutu biraz daha güneşe itebilirse sıcak duş alacağını hesaplayan soğuk devlerin kirli hikayesi. Bu hikayede  birileri o kadar yeşermiş ki; kararmışlar…

Ve; birileri gözlerini kapatarak ışığı korkutma, sindirme hayında hayli tahsilli… Türbe taşı kırıp birilerinin başına atan hayli ‘provokatör’, tükürüğünü yutamayan hayli ‘aktivist’.. İlla taşları yiyeceksiniz diye, tutturan cahil şerbet, cadı otorite…

Bir üst fikre muhatap olamamış, bir bakışına bin inkılap cümlesi bezenen üst  aşkı hissetmemiş , kara trenin kır coşkusunda papatya kümelerini  kararttığı ahvalde; yeni sigaraya başlayanın öksürükleri gibi ciğerlerimizi vatan şekline sokamadığımız ahval içinde; Anadolu’da; analar nerde, diye,  sormak lüzumundayız. İklim birliğimizi bozan şimşek ihtiraslar, kocaman bir kibir sistemi çıkardı karşımıza. Asya’dan akan suların bir kısmı akvaryumlara, bir kısmı gamzelere, bir kısmı hortumlara doldu. Susayanların suçuydu bu!...  

Gecekondular, gündüz kondular,  konamayanlar…

Sefalet mizah sever, derler.. İnsanların sabrı, yavaş yavaş kaynayan ama hızlı hızlı taşan kahve(hatır) ikramlarına benzedi. İnsanlar, tercih ve istikbal adına aynı kıbleyi bulamadı. Aynı mahallede üvey sokaklar ilan edildi. Farklı gülümseyenler aynı aynalara bakıyorlardı oysa, oysa farklı ayakkabı giyinenler aynı kaldırımlara basıyordu. Ancak ihtiras rüzgarı fren tutmadı ki farkı olmayanlar bile düşman kesildi.

Her on yılda bir, insanların hayalleri ‘kutlu, mutlu, ulusal’ kurtuluş müjdesi ve reçetesiyle kayıt altına alınıyor.

Hep bir dağ diyorum. Çünkü taahhüdü remzeden daha büyük kütle bulamıyorum; ayakları yere basan… Bir dağ bulunuyor, cüssesi var ululuğu yok, bir dağ bulunuyor ovanın önünü kesmiş, bir dağ bulunuyor bir kenarından yol vermeyen…  Bir dağ; cüssesi var ruhu yok… Bazı parti kalabalıkları gibi bir şey. Yani bir dağ var, o büyük giyinir, büyük kuşları ayartır, büyük büyük bulutları sarık diye başına bağlar ama ondan ova biçilmez…

Şimdi birileri ‘ dağ başını duman almış’ marşını söyleyebilmek için tepelere sığara dumanı üflemekte… Birileri de derenin gümüşünü çıkarmakta..

Bunca dernek, vakıf, birlik, parti bereketi içinde supara bahası olmak yerine, ‘zampara’ tahılı olma serüveni yaşanınca, sıçanlar artacaktı, arttı. Bölücüsü, vurguncusu, çetecisi v.s. Çanlar kimin için çalıyorsa; kulaklarımız; ‘imdat’ diye bağıran müezzinleri duymuyor. Kibir ve riyakârlığın ihlas ve samimiyete baskın hali…

Bu durumlarda hepten hepe  hoşgörüye kasıt musallat olur. Suparanın harfleri avadanlık çantasına atılır. Mesela elif kör göze dürtülür, ba’ya kundak ölüsü yüklenir v.s…

İdare ruhunun tüketildiği diyarda idare şekli aranır durur. Ancak bilen bilir ki; Büyük Doğu hamurkarının ifadesiyle; İslam da bile idare şekli değil idare ruhu esas…  ‘İslam da idare şekli yok, idare ruhu vardır..’ Diye ifade ettiği anlam… İdare ruhu… Kervancı başından son katarın son kuyruğuna konmuş sineğe kadar kuşanmış ve kuşatılmış idare ruhu…  Karanlıkta ay ışığı sılası, gündüzünde selvi gölgesi huzuru..

Ancak gel gör ki bir sevap için bin günah işleyecek gayrimeşru heyecanlar içindeyiz.

Uyumak için güneş vurulmaz!.. 

Arkadaşım S. Şener’in bir fıkrasıdır; İstanbullu Çavuş;  Erzurumlu acemi eri dövecek ya, bahane arar, nihayet bir vesile sıkıştırır, uçan bir kuşu göstererek; bu nedir diye sorar?.. Erzurumlu ‘Guş!..’ Der, der ama tokatı yer, sonra tekrar sorar tekrar aynı tokat, sonunda bizimki birazda kopya alarak, ‘kuş’ der, Çavuşun gayesi de hasıl olunca  tokat faslı biter.. Çavuş gidince Dadaş tekrar uçan kuşa bakar bakar, hayret ve esefle ; ‘ e guş!..’  Der… Hoş bir anonimdir.. Çok iyi bildiğimiz konu ve düzenleri,  dönüp dolaşıp aynı kaygıyla sobelemeleri abdalı aptal yapmaz bilakis.. İdare ruhunun olmadığı yerde kuş demediği için tokat yiyen niceleri oldu, niceleri olacak…

Bir sevap için bin günah dedik ya, idare ruhunun baba madeni Hz. Ömer’den bahsetmeden olmaz… Müminlerin Emiri;  ‘içimizde halifeliği üzerine almaya benden daha liyakatli bir kimse bulunduğunu bilsem, gidip ona boynumu vurdurmak benim için bu makama geçmekten daha kolaydır!’ Diyen Hz. Ömer…  Halkın selameti için uyumayan, sokak sokak dolaşan Hz. Ömer.. Bir ara evin birinden gelen uygunsuz bir şamata ve şüpheli bir sesi  tetkik etmek üzere sesin geldiği evin damından içeri bakar.  Evin içinde karısıyla şarap, sarhoş muhabbetinde bir çift… Adalet heykeli Ömer öfkeyle haykırınca, evin sahibi Ömer’i tanır ve aynı hiddetle ona karşılık verir: Ya Ömer ben bir suç(günah) işledim, sen birkaç suç(günah) birden...   Hz. Ömer hakikati anlar, hayli üzülür ve tövbe eder..  

Böyle işte… Bazen avcı bir öğünlük açtır ama bin öğünlük kuş vurur… Bacasından baktığımız, önümüzdeki yıllar acep bu kuş ölüleri mi?..

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Gürhan Özorhan
 21 Mart 2017 Salı 12:23
Yüreğimin kızgınlığını harmutlayan bir yazı! Farklı gülümseyenler aynı aynalara bakıyorlardı oysa, oysa farklı ayakkabı giyinenler aynı kaldırımlara basıyordu. Ancak ihtiras rüzgarı fren tutmadı ki farkı olmayanlar bile düşman kesildiCahit Okcu? ÜSTADA SELAM İLE.
 Sıla Maraş
 15 Mart 2017 Çarşamba 10:31
Gümüş derenin gümüşü.Farkındalık,şuur,akıl hasır altı.Dünyanın gündemi ayrı biz ayrı. Tok insanın gündemi değil bumlar. SOBELENME KORKUSU..saygılar Dadaş..
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi