Nevzuhur, inorganik kavram “kentsel dönüşüm”den bahse devam diyoruz.
Hayatımıza derinlemesine öyle bir girdi ki, ilgili ilgisiz herkesin diline pelesenk durumda. Ağzını açan bu efsunkar mefhumu kullanıyor. Ancak önünü, arkasını düşünen, hesaba katan yok. Sözlüğe bakıp, “sahi nedir bu dönüşüm?” diyene de rastlamıyoruz.
Şöyle tarif ediliyor; “olduğundan başka bir biçime girme, tahavvül, başka bir durum alma”.
Peki ya, “kentsel dönüşüm”?
“Kenti olduğundan başka hale, farklı bir biçime getirme” projesi, eylemi.
Olay bu. Başkalaştırma yani.
Bu negatif duruşumuza tepki verip “ne yani, gecekondu rezaletinin devamını mı istiyorsunuz?” diyenler çıkabilir.
“Alt gelir grubundaki insanlarımızın da müreffeh bir zeminde hayat sürmesine karşı mı çıkıyorsunuz?” diyenler de.
İlk bakışta haklı gibi görünen bu karşılık, gerçekte, "kent eşittir medeniyettir, uygarlıktır" tarifine itirazdır.
Elbet, gecekondular ıslah edilsin. Fakat yerlerine beton yığınlarından müteşekkil başka kondular konularak değil.
Medeni / uygar ölçütlerle örtüşür yapılaşmalara gidilerek..
***
Bahse konu dönüşüm, kentlerin zaten yok ölçüsüne varmış kimliklerini bütünüyle hiç noktasına götürüyor. Kötü olanı da, yaşadığı muhiti, kenti çok önemsediğini sandıklarımızın da bu hali giderek kabullenir oluşları.
Farenin kemirme hikayesinde olduğu gibi!
Malum, farelerin ağızlarındaki tükürük salgısı temas halinde narkoz etkisi yapıyor. Böyle olduğu için de, kemirdikleri anda, kemirilen canlı herhangi bir şey hissetmiyor.
Bu sebepten dolayıdır ki, burun, dudak, kulak ve parmak götürebildikleri kadar götürürler.
İşte bu durum tam da “kentsel dönüşüm” mefhumuyla kentimizde yaşanıyor.
Sonuç?
“Kimliksiz kent”!
Israrla altını çiziyoruz; tortulardan, çapaklardan, safralardan kentimizi arındırmak lazım. Hele, orijin hüvviyeti alt üst eden gecekondulardan hemen, biran önce temizlenmek şart.
Ama…
Bu “ama” çok önemli.
Erzurum özeli için ifade edelim ki, kentimizi özgün tarifinden uzaklaştırmadan yenileyelim. Aksi durum için söylenebilecek kadim bir kavram ortaya çıkar ki, maazallah! “Harabeleri de harap etmek…” Ya da daha bize ait bir tanımlama, “sağlığı ölümde aramak”.
Daha önce teklif etmiştik. Yineleyim, eski Erzurum evleri model alınarak yeniden yapılaşma alanlarına serpiştirme yapalım. Elbet, dört bir yan böyle olsun demiyoruz. En azından tarihi sahalara yakın alanlar için bunu düşünelim.
“Yaşanılabilir taş mekanlar” kavramıyla da, sloganlaştıralım.
Israrımız, yeni dönemin başında olduğumuz içindir. Yerel yönetimlerin önümüzdeki beş yılı bu bakış açısıyla geçirmelerini istiyoruz.
Biz, payımıza düşeni yapıyoruz.
İcra noktasında olanlar da kendilerine düşeni yapsınlar.
Vebal ve ecir paylaşımı buna göredir.
Söylemiş olalım!
kaynak: http://www.gazetepusula.net/yazarlar/30/kimliksiz-kente-hayir_1606.html