Necip Fazıl Kısakürek’in çok çarpıcı bir tespiti ile başlayalım. Diyor ki, “Bana, gözü olmayan şoför mü, bediî idraki bulunmayan belediye reisi mi zararlı diye sorsalar ikincisini gösteririm”.
Bediî ifadesini, estetik anlamında kullanıyor.
“Kentsel dönüşüm” alanlarını araçla gezerken hatırladım birden. Bununla birlikte Merhum’un“Belediye Başkanı” üst başlığıyla kaleme aldığı yazıyı bir daha okumam gerektiğini de düşündüm.
İsterseniz, bu yazının bir kısmını dikkatinize sunup, Erzurum’daki çarpık yapılaşmaya ayna tutmaya çalışalım.
Noktası, virgülüyle O’na ait. Buyurun:
“Şehirlerimizin plânını yaptırmışız, ne çıkar? Önce o plânları başarıya götüreceklerin şahsiyet plânını yaptıralım! Belediye Reisi örneğini, mafsal mafsal, kemik kemik bütün teşrihiyle belirtmedikçe, temel davalarımızdan biri olan umran işini kökünden yakalayamayız.
Sadece kıymetli bir idare adamı vasıflarına malik bir belediye reisinin, bir şehri güzelleştirebileceğini umar mısınız?
Belediye reisinde bu zaviyeden vücudu gereken ana vasıf, san’at terbiyesi ve bediî anlayıştır. Ruhunda bediî ölçüsünü taşımayan belediye reisinden imar ve san’at cephesinden iş beklemek, çerçeveciye resim ısmarlamaktan farksız... Belediye reisinde iktisadî, içtimaî, ahlâkî, idarî kıymetler, bir resim işinde, muşamba, boya, fırça ve çerçeve gibi, malzeme haddini aşmayan şeyler...
Bütün bu malzeme, bediî idrâk emrinde toplanacak, o da bütün bir dünya görüşü ve inanış şeklinin tarh tarh örülü bahçesi içinde fıskiye gibi duracak...
Bakın, Tanzimattan beri, âdi bir eşya dersleri tablosunun kopyacısı kadar basit sandığımız ve her birini şahsî istidadı nisbetinde başıboş bıraktığımız belediye reisinin hakikati ne kadar derin köklerde!...
Bizde belediye reisi seçmekte miyar, bediî idrak kıymetinden başka her şey olmuştur. Onun içindir ki, şehircilik dâvalarımızda, bütçe, gelir, nizam, talimatname, kayıt kuyut gibi endişeler daima birinci plâna geçirilmiş ve hepsi birden yerine getirildiği halde eser öksüz kalmıştır.
Bunun içindir ki belediye reisliği ile şehirciliği ayırmalıyız. Biri bediî idrâkin, öbürü idarî iktidarın mümessilidir ve her belediye reisi muhakkak ki ayni zamanda yüksek bir san’at ve bediiyat anlayışında kurucu ve yapıcı değildir.”
***
Necip Fazıl Kısakürek’in bakışıyla Erzurum’un son 30 yılında Belediye Başkanlığı yapmış olanları değerlendirmeye ne dersiniz?
Sanat, estetik, güzellik, incelik gibi kavramları içselleştirmiş kaç Belediye Başkanımız olmuş?
Cevap kentin siluetinde.
Maalesef çoğu Başkan yeniden yapılaşmayı bir bakıma kentin eskisinden kaçmak, kurtulmak gibi algılamış.
“Banliyo” kavramıyla tarif edilen “Yenişehir” ve “Dadaşkent”i de bu yaklaşıma dahil ediyoruz.
Bize, ait değerleri, tanımları zerre kadar içinde barındırmayan bir yapılaşmadan bahsediyoruz.
Örneğin, şimdilerde sayıları birkaçı geçmeyecek hale gelen eski Erzurum evlerine bir göz atılsaydı, iyi olmaz mıydı sizce de?
Hiç olmazsa, bu nevi uydu kentler oluşturulurken bir bölümü için Erzurum’un tarihi değerleriyle örtüşen konutların yapılması şartı getirilemez miydi?
Buna Kısakürek’in tarifi çerçevesinde bakmak lazım.
Estetize edilmiş bir idrak, estetiğin hakim olduğu bir bakış açısı.
Bu özellik ilahi bir bağıştır kuşkusuz, ama bu, sonradan da kazanılamayan bir haslet değildir ki.
Zira herkes güzele meyilli yaratılmıştır. Ne ki, o özelliğimizi köreltmeyebilelim!
***
Yeni yerel yönetim döneminin daha başındayız. Mehmet Sekmen Bey’in ilgili oluşu, ciddi gayret ortaya koyuşu yönetim anlamında bizi umutlandırıyor.
Örneğin, Halk Eğitim Merkezi ile ilgili söylediği “ben olsam söktürmezdim” ifadesi, bu açıdan önemli ve değerlidir bizim için.
Yine de açık bir kapı bırakarak, “estetik idrak”ini zaman içinde, ortaya koyacağı icraatlerle göreceğimizi belirtelim.
Ayrıca çalıştığı ekibinin de oldukça önemli bir nokta olduğunu vurgulamamız gerekiyor. Yani,Başkan Sekmen’in ekibinde de benzer hasletlerin olması kaçınılmazdır.
Zira orkestrada iş yoksa, orkestra şefi ne yapsın?
Merakla, umutla bekleyeceğiz.
Yeni dönemin güzellikleri inşaa etmesi dileğiyle…
KAYNAK: http://www.gazetepusula.net/yazarlar/30/belediye-baskani_1582.html