Selçuklu Sanatı üzerine çalışan bir araştırmacı şunları aktarıyor: “Merkezi bir kurumlaşma göstermeyen İslamiyet ne camiye, ne medreseye bağlayıcı bir program tayin etmemiştir. İslam ülkelerinde camilerin birbirinden bu kadar farklı olabilmeleri bu sayede mümkün olmuştur. Böylece kayıt tanımayan bir yaratıcı serbestlik bahis konusudur.”
Bu tespiti okuyan dikkatli herkesin çevresini yeni baştan gözden geçirmesini salık vererek şu soruyu soralım: Günümüzde böyle bir sanatsal çeşitliliğin varlığından söz edilebilir mi?
İster ibadet mekanı, isterse yaşam alanı olsun, son yüzyıl bu anlamda tam bir “fukaralık” yaşandığı rahatlıkla söylenebilir.
Bu çerçevede Erzurum’a kısa bir projeksiyon tutmaya ne dersiniz?
Çok değil, birkaç hafta önce devlet büyüklerince açılan bir camii. Atatürk Üniversitesi kampüsü içinde.
Minaresi başta olmak üzere ilk bakışta farklı bir üslup göze çarpmakta.
Ne ki ayrıntıya girdiğinizde, bir mabed mimarisinden çok uzak olduğunu fark ediyorsunuz.
İlkin ve peşinen ifade edelim ki, beton ve tuğla ile inşaa hangi inanca ait ibadet yeri olursa olsun şık ve doğru durmuyor. Her nasılsa “baştan savma” izlenimi uyandırıyor.
Basit bir kıyas bu tespite hak verdirecektir.
Örneğin Şeyhler Camii ile mukayese edin ya da İbrahim Paşa ile.. Veya yapım tarihi yakın olsa da herhangi bir taş yapıyla.
Bir tarafta “anlık, hafif ve geçici bir izlenim uyandıran bir yapı”, diğer tarafta “oturaklı, kalıcı ve heybetli bir yapı”.
Zaten dünyanın her yerinde de, -ister camii, ister kilise, ister havra, isterse başka başka tapınaklar olsun- işte bu “çağrışım-izlenim” meselesi yüzünden beton ve tuğladan mümkün olduğunca kaçınıldığı bir gerçektir.
***
Yaşadığımız binalar için de geçerlidir bu durum.
Estetik ve incelik hak getire. Temel ölçü, müteahhitlerin kazanç hanelerinin kabarıklığıyla ilintili.
Basit bir ölçüt olsun diye söyleyelim.
Eski evlerin tavan yükseklikleri ile şimdikilere bir bakın. 3, 20 metreden aşağı yüksekliği olmayan ferah, feza mekanlardan, iri kıyım bir adamın başının tavana değdiği evlere…
Birkaç gün önce yerel gazetelere yansıyan bir haber vardı.
Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanının yakın ekibi şehri kolaçan ediyor. Genel Sekreter Yardımcısı Selami Keskin şu ifadeleri kullanıyor: “Erzurumlular buz tutmayan asfalttan, bisiklet yollarına, çok katlı olmayan modern bina projeleriyle tanışacak”
Kulağa öylesine hoş geliyor ki.. Ne ki, bunun da “ama”sı var.
Örneğin modern bina projesinden kasıt ne? Dağ yolundaki villalar benzeri yapılar ise kastedilen… Kalsın! Ve mümkünse almayalım.
***
Beton yığını ruhtan yoksun evler.
Erzurum’un özlemi taş binalaradır.
Buna uygun yeni alanlar da açılıyor. Kentsel dönüşüm tam bir fırsat da zaten! Özellikle Erzurum Kalesi civarında boşalacak alanlar.
Belediye vakit geçirmeden bu tür projelere yoğunlaşmalıdır. Erzurum’un kültürüne, tarihine, iklimine, coğrafyasına da uygun olan budur.
Ez cümle:
Betona doyduk!
Kadim kimliğimizi ifade eden taş yapıları arzuluyoruz artık.
KAYNAK: http://www.gazetepusula.net/yazarlar/30/erzurum-betona-doydu-tas-yapi-istiyor_1536.html