Prefabrik bilgilerle şekillenen kentler var artık. Erzurum buna en iyi örnektir. Malum, prefabrik düşünme biçiminin esasını yerine koyma oluşturur. İhtiyacınız olduğunda alırsınız, yoksa satarsınız, atarsınız!
Hazırcı bir anlayış.
Geçtiğimiz hafta yağan yağmur sonrası zihnimize üşüşen düşünceler bunlar. Alt yapı sorunlarından bahsedeceğimizi anlamışsınızdır.
Erzurum Gazeteciler Cemiyeti Başkanı gazeteci ağabeyimiz Kadir Sabuncuoğlu “Erzurum'a Bir Daha Yağmur Ve Dolu Yağmasın!” başlığıyla kaleme aldığı yazıda bu durumu doyurucu olarak açıklamıştı.
İlgilileri bu yazıyı okumaya davet ediyorum.
Biz farklı bir çerçeveden olaya yaklaşmak istiyoruz.
İlkokul çağlarımızdan biliyoruz ki, cadde ve sokaklarda yer yer ağır mı ağır mazgallar olurdu. Bunları tutup kaldırmak birkaç kişinin harcı değildi. Fonksiyonlarını yağmur sonrası fark ederdik. Biriken su akıntılarını öylesine vakumlayarak yutarlardı ki, en şiddetli yağış bile bugünkü gibi sorun oluşturmazdı.
Zamanla yok oldular.
Yerel yönetimler prefabrik anlayışla kaldırıp bir kenara attılar. Elbet yerlerine ikame ettikleri yeni çözüm menfezleri koydular.
Gelin görün ki, önü arkası araştırılmadan, günü birlik duyuş ve düşünüş eseri olarak bunları yaptılar. Bu yüzden de işe yaramadı, yaramıyor!
Hemen her ciddi yağış sonrası endişeli bir bekleyiş ortaya çıkıyor!
***
Ezbere söylemiyoruz, bizatihi yaşarak aktarıyoruz.
Yağış sonrası yaşanan sıkıntılar periferiye, kenar semtlere ait de değil.
Merkezi yerleri de su götürüyor.
Sabuncuoğlu ağabeyimizden bu bölümü alıntılayalım:
“… En prestijli semt olan Cumhuriyet Caddesi o gün azgın bir dereye döndü. Caddeden geçen her otomobil, çevreye adam boyu pis su sıçrattı.
Sadece Cumhuriyet Caddesi mi?
Biz doluya İsmetpaşa Caddesinden Cumhuriyet Caddesine çıkarken yakalandık.
Aman yarabbi, neredeyse arabamızın camları kırılacak.
Silecekler yetersiz kaldı, kısa sürede her taraf bembeyaz oldu.
Polisevi ile PTT arasındaki İsmetpaşa Caddesinden akan suyu geçmek çile oldu.
Kimi ayakkabı, çorap, pantolonu ile suya daldı.
Kimi de poşeti ayaklarına çizme gibi giyerek suyu geçti…”
Aynen böyle oluyor!
TV’lerden gördüğümüz manzaralar bu sorunun sadece Erzurum’la sınırlı olmadığını, başta İstanbul, Ankara, İzmir olmak üzere her tarafta yaşandığını da ortaya koyuyor.
Sebep çok aşikar.
Başlarken söylediğimiz “hazırcı yönetme tarzı”.
***
Büyüklerimizin sohbetlerinden biliyoruz ki, Belediye’de istihdam olunan öyle isimler bulunurmuş ki, kentin altından geçen her şeyi santim santim bilirlermiş.
Adeta, canlı yer altı haritaları.
Nerede bir küçük problem ortaya çıksa derhal onlar devreye girip gereğini yerine getirirlermiş. Şimdilerde benzer çalışanların kaldığını sanmıyoruz.
Zira, prefabrik yaklaşım buna gerek duymuyor!
“Sil baştan” bu ikameci tarza göre en kolayı. Ya da “kullan at!”
Teklifimizi sunup bağlayalım.
Yerel yönetimler eski tarzı bütünüyle rafa kaldırmamalı. Mazgal yöntemi belki gelişen şartlara uygun düşmeyebilir, ancak yeni yöntemler adım adım uygulamaya konulmalı, eskiyi iyileştirici yöntemler esas alınmalı.
Aksi halde, havaya uçuşan milyonlarca liralık masrafların yanında huzursuz bir kent iklimi ortaya çıkıyor!
Yeni dönem, soruna bu gözle baksa ve örneklediğimiz yeraltı uzmanlarından istifade etse eminiz çözümler kalıcı da olur, tatminkar da.