MENÜ
Erzurum 15°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Fitnenin Fesadı
Ahmet Göksan
YAZARLAR
11 Temmuz 2009 Cumartesi

Fitnenin Fesadı

Geçtiğimiz hafta, Kıbrıs eksenli olarak yaşanmakta olan maskaralıkları sizlerle paylaşmıştık. Bizlerin duyduğu rahatsızlıkların adanın güneyinde de yaşanmakta olduğu gerçeği ile yüzleşiyoruz. Fileleftoros gazetesinde Bayan Andrulla Taramın da rahatsızlığını gizleyemeyenlerden birisidir.

İngiliz Yüksek Komiseri Peter Millet ile Birleşik Amerika Devletleri Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Matthew Bryza’nın çözüme ilişkin müzakerelerin bir takvime bağlanmasına itiraz ediyor. Adada yeni bir referanduma gidilmek istendiğinin hazırlıklarından söz ediliyor.

Bayan Andralla, “Birçok kez belirttik. Hala daha sömürge gibi davranıyorlar. Yabancı diplomatlar ülkemizde sadece temsilci değildirler. Özellikle de İngilizler ve Amerikalılar. Gauleiter (eyalet yöneticisi) gibi çalışıyorlar” diyor.

Bu bayanın şikayet etme hakkının olmadığını bilmesi gerekiyor. Eğer Kıbrıs’ta bir sorun varsa, bu sorunun ülkesinin yöneticilerinin görgüsü ve bilgisi çerçevesinde yaşanmakta olduğudur. Sorunun kaynağı kendileridirler.

Kıbrıs Türklerine yaşama hakkını çok görerek, adayı açık hava hapishanesine kim veya kimlerin çevirdiğine tarih tanıklık etmektedir. Onların sorun var diyerek ortalık yere çıktıkları olaylar, 20 Temmuz 1974 gününde yaşanmamıştır. 20 Temmuz, 01 Nisan 1955 tarihinden sonra yaşananların bir sonucudur. Asli görevleri din adamlığı olanların soykırımlarda görev aldıkları biliniyor.

Sorunu BM kulvarlarında diledikleri gibi çözemeyeceklerini anladıklarında konuyu hemen AB’ne taşıdılar. Böylece sorunu çözebilmek bir yana, içinden çıkılmaz noktaya taşıdırlar.

Bu durumu fırsat olarak görenler de, sorunu kendi çıkarları doğrultusunda çözebilmek için pisliklerle dolu olan burunlarını sokuyorlar.

Bu gün bunları yaşıyoruz.

Oluşturucu diye tanımladıkları devletlerin, hem azınlık hem de çoğunluk haklarına nasıl saygı duyacağı büyük bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Bunun ötesinde siyasi iktidar dengesinin nasıl güvence altına alınacağı konusu, sokağa terk edilmiş çocuğa dönmüş durumdadır.

Yaşamsal önemde olan bu temel olgu çözülmeden, İngilizlerle Avrupalılar hemen devreye giriyorlar. Yeterli olunmadığı noktada ise Amerikalılar devreye giriyorlar.

Çözülmesi oldukça zor olan temel felsefi farklılıkların Aralık ayına kadar çözülmesi isteniyor. Bu temel sorunun Aralık ayına kadar çözülmemesi sonrasında nelerin yaşanabileceğini düşünmek bile istemiyoruz.

Ellerinde sihirli bir formül varsa zaman yitirmeden açıklamak gibi bir yükümlülükleri olduğunu unutmasınlar. Yakın tarihte yaşanan dayatmalar ve sonrasında yaşanan düş kırıklıkları belleklerdeki yerini korumaktadır. Kimse düş kırıklığı yaşamak istemiyor.

Annan’ın belgesinin yerlerde süründüğü 2004 yılında, adada bulunan İngiliz üslerine ait toprağın önemli bir bölümünün dağıtılacağı açıklanmıştı.

Açıklamada dağıtılması öngörülen toprağın %90’nın Rumlara, geriye kalanın da Türklere verilmesi öngörülüyordu. Aradan geçen sürede bu konunun üstünün, öneriyi ortalık yere atanlarca örtüldüğü biliniyor. Majestelerinin adaleti bu mudur ne…

Rum Yönetimi Başsavcısı Petros Klerides, 28 Haziran 2009 günlü Haravgi gazetesinde yer alan açıklamasında, Orams davasını değerlendiriyor.  Bay Başsavcı, Avrupa Toplulukları (Adaletsizlik) Adalet Divanı başkanının bir Yunanlı olmasını Türkiye’nin hiçbir zaman resmi olarak gündeme getirmediğini söylüyor. Buna karşın konuyu gündeme getirebilmek için farklı yöntemler bulmaya çalışıyordu dedikten sonra; “Çünkü Avrupa’daki hiçbir mahkeme ATAD kadar itibar görmüyor” vurgusu yaşıyordu.

Avrupa’daki mahkemelerin başkanlarının Rum veya Yunanlı olması itibar görmesi için yeterli bir neden mi oluyor ne…

Dağılma süreci tetiklenmiş olan AB’nde güçlü liderlik arayışları devam ediyor. Avrupa’nın istikranın ve itibarının tehlikede olduğu belirtiliyor. Avrupa’nın önde gidenleri de bu hususu sıklıkla yineliyorlar.

Böyle bir ortamda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde düzenlenen toplantılara katılmak ve görüşmelerde bulunmak üzere adaya gidiyoruz. Koşulların uygun olması halinde bize ayrılan köşeyi boş bırakmayacağız. Olası bir olumsuzluk halinde de engin hoşgörünüze sığınıyoruz.

SEVGİ ile kalınız.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2025 Erzurum Gazetesi