Dış politik gelişmelerle iç politik olayları birbirinden ayırmak olanaksızdır. Bu iki olgu adeta ikiz kardeş olmanın ötesinde birbirlerinin tamamlayıcılarıdır.
Dış politikada elde edilecek bir başarının doğal olarak yurt içindeki gelişmeleri etkilemesi kaçınılmazdır.
Son yıllarda Türkiye’nin dış politik uygulamalarında çok yönlü olma çalışmalarını yürüttüğü söylenebilir. Bu süreçte başarılı olunduğunu söylemek ne yazık ki olanaklı olamamaktadır.
Kıbrıs’ta izlenen politik açılımlarla duvara toslanılmıştır. Ermenistan’la olan ilişkilerin düzelebileceği beklentisi ise genel bir kanıdır. Buna karşın izlenen yöntem, sürekli olarak tartışma konusu olmaktadır.
Her iki konuda da yürütülen tüm iyi niyetli çabalara karşın, karşıdakiler bulundukları pozisyonlarını değiştirmemek konusunda adeta inatlaşıyorlar.
Çok yazılıp söyleniyor. Rumlar devlet olmanın avantajlarını sürdürürken Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yok sayılmanın ötesinde bazı tanımlamalara da tabi tutulmaktadır.
Uluslararası ilişkilerde tek bir virgülün, noktanın yerinin bile önemli olduğu bilinmektedir. Kaldı ki söylemlerin ve yazılımların ayrıca özel bir öneminin olması son derece doğaldır.
Uzlaşma veya anlaşma adına önerilen sözcükler allanıp pullanıyor ve dünyayı fethetmiş gibi havaya giriliyor. Bunun en somut örneğini Annan’ın belgesi olduğunu söylemek istiyoruz.
Ermenistan, Türkiye tarafından önerilen tüm çözümleri kabul etmiyor ve olmayan sınırın açılmasını istiyor. Benzer bir yaklaşımı işgal ettiği Dağlık Karabağ’dan çekilme konusunda da sürdürmektedir. O zaman nasıl bir çözümün olabileceğini bilen varsa beri gelebilir.
Türkiye, Ermenilerin isteklerini yerine getirdiği noktada ortalık yere çözüm değil karmaşa çıkacaktır.
Anadolu’nun güzel insanlarının bu durumu kendi söylemleri ile çok iyi değerlendireceklerine inanıyoruz.
Bunun adının çözüm değil başka bir şey olduğunu dillendirdiklerini duyar gibiyiz…
Ermeniler konusunda Amerika’da sürdürülmekte olan tartışmalar yeni boyutlar kazanarak devam ediyor. Teksas eyaletinin Demokrat Parti milletvekili Eddie Bernice Johnson, “1915 olaylarının soykırım değil, toplumlararası bir savaş olduğunun” vurgusunu yapıyor. Ermenilerin savlarının da “tarihi bir anlaşmazlık” olduğunu belirtiyor. Konuya ilişkin olarak meslektaşlarına mektup göndererek soykırım tasarısına karşı çıkılmasını istiyor.
Kıbrıs Rumları da tıpkı Ermeniler gibi benzer taktikleri uyguluyorlar. Masada çözüme ilişkin görüşmeleri sürdürüyor gibi yaparlarken diğer yandan da Uluslararası mahkemelerden kararlar almakta sakınca görmüyorlar.
Türkiye bu perhizli turşuya haklı olarak karşı çıkınca geri adım atmış pozisyonunu almaktadırlar.
Avrupa Toplulukları Adalet (sizlik) Divanının aldığı kararı da aynı taktik açısından değerlendiriyorlar. Rum Yönetimi Hükümet Sözcüsü Stefanos Stefanu 09 Mayıs 2009 günlü Filelefteros gazetesinde konuya ilişkin olarak, “Müzakere devam ederken, heyecan ya da coşku iyi bir danışman değildir.
Önümüzdeki zorluklar küçümsenmemelidir. ATAD’ın aldığı bu çok önemli kararla sorunlarımızı çözeceğimiz düşünülmemelidir. Sorunlar önümüzde durmaktadır. Kötü gelişmeler olduğu zaman düş kırıklığına uğramak yerine, müzakerelerin çeşitli aşamalarında değerlendirilebilecek her şeyi değerlendirerek, kendimizi Kıbrıs sorununun çözümü ile ilgili çabalara adayalım” diye konuşuyordu.
Açıklamasının devamı ise ilginçliklerle doludur.
Bay Sözcü, “Çözüm çabalarında, önemli bir silah daha elde ettik. Müzakere masasında ortaya koyduğumuz ilk tezler haklı çıkıyor ve bu yaklaşımla devam edeceğiz. Dünyaya cesurca söylediğimiz şey, Kıbrıs sorunu sadece müzakereler aracılığı ile çözülecektir. Eğer toplu olarak mahkemelere başvurursak, mahkemelerden bizim tezlerimizle uygun olmayan kararları elde edeceğiz. Bu nedenle şu anda elimizde olan bu güçlü aracı gereksiz hale getirmeyelim” vurgusunu yapıyordu.
Bu değerlendirme, Rumların yıllardır uyguladıkları oyunların bir parçası olmaktadır.
Bulundukları yerden ileriye doğru adım atıyorlar. Tepki olunca da geri adım atıyor gibi yapıyorlar. Kısa sürede izleyecekleri yeni politikaların çalışmalarına zaman yitirmeden başlıyorlar.
Bir döneme damgasını vurmuş olan Kıbrıslı Rum lider Makarios, bu uygulamaların en önde gelen kişisi idi.
SEVGİ ile kalınız…