MENÜ
Erzurum 15°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Oyunun Ortası..
Ahmet Göksan
YAZARLAR
30 Mayıs 2009 Cumartesi

Oyunun Ortası..

Kıbrıs’ta çözüme ulaşılabilme adına yapılan görüşmelerin tıkandığının artık herkesçe kabul edilmesi gerekiyor. Rumların olumsuz yaklaşımlarına karşın Kıbrıs Türkleri adına görüşmeleri yürütenler masadan kalkmamakta ısrarlı bir görüntü vermeyi yeğliyorlar. Çünkü bugüne değin uzlaşmaz taraf suçlamalarına muhatap olunuyordu. Bunu aşabilmek adına mı görüşme masasından kalkılmadığı anlaşılamamıştır.

Gelinen noktada sonsuza dek görüşme masasından kalkılmayacağı saplantısına da kapılmamak gerektiğini vurgulamak istiyoruz. Karşı tarafı, sürekli olarak Kıbrıs Türkleri ve Türkiye’ye saldırılarını devam ettiriyor. Onların saldırıları dozunu arttırarak devam ettiğine göre masada oturmanın da bir anlamının olmadığını düşünüyoruz.

Geç kalınmış olsa bile anladıkları dilin konuşulması gerekmektedir. Uslu çocuk rolü ile masada oturmak, bazı çağrışımları da beraberinde getirmektedir. Yapılan saldırılarla çözüme ulaşıldığını gören bilen varsa beri gelebilir. Evrende bunun bir tek örneği yoktur…

Kıbrıs Rum Yönetimi adına görüşmeleri yürütmekle görevli olan Papadopulos’un Dışişleri Bakanı eskisi Yorgo Yakavu, görüşmelerin duvara tosladığına inanlardan. Türkiye’nin Kıbrıs müzakerelerini olumsuz olarak etkilediğini söylemekle kalmıyor, “yürütme gücü” konusunda büyük bir anlaşmazlık olduğunu vurguluyor.

Toprak konusunda ise güneydeki Türk malları ile kuzeydeki Rum mallarının değeri konusunda uzlaşmazlık olduğunun ortalık yere çıktığı görülmektedir. Rum malları için, 30 – 50 milyar Euro, Türklere ait mallar için ise sadece 2 milyar Euro değer biçiliyor. Buradan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin topraklarının güneye göre daha değerli olduğunu da söylemek olasıdır.

BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, yapılmakta olan görüşmeler için taraflara ellerini çabuk tutmaları çağrısında bulunuyor. Rumların orta boy önde gidenlerinden olan Markos Kipriyanu, Londra’da verdiği konferansta, “Türkiye ile aralarındaki sorundan başka bir başka sorunları olmadığını” söylüyordu. Bu Bay istemezükcü mü oluyor ne…

Ban Ki-mun Kıbrıs’taki yürütülmekte olan görüşmelerin duvara toslamanın ötesinde tık nefes olduğunun ayırdına vardı. Bu nedenle de özel temsilcisini nabız yoklamak için arayış turlarına çıkarıverdi. Son olarak yayımlanan raporda, “Taraflar da her geçen gün çözümsüz günün sonunda anlaşmanın daha da zorlaştığını anlamış durumdalar” diyordu.

“Adadaki statükonun kabul edilemez olduğunu ve sürecin ucunun açık olamayacağının da” altını çiziyor. Kendisinden önceki mevkidaşı esmer tenli vatandaşın hazırladığı çözüm planı benzeri bir planın hazırlıklarının yapıldığının göstergesi oluyor mu ne…

Böyle bir olasılığa karşı hazırlıklı olmamız gerekiyor. Geçen defa olduğu gibi bir oldubitti ile karşılaşabiliriz. Gelinen bu noktada dışarıdan önerilecek çözüm ve baskılara karşı bir tek seçeneğimizin olduğunun söylenmesi gerekiyor. Bu da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması ve tanıtılması seçeneğidir.  

Dimitris Hristofyas, bir yandan görüşmeleri sürdürüyor gibi bir hava verirken, diğer yandan da hiçbir diplomatik kurala uymayan saldırılarına devam ediyor. Bu davranış ve yaklaşım çok yüzlü olmakla örtüşüyor mu ne…

25 Mayıs 2009 günlü Politis gazetesinde Hristoforos Konstandinitis, “çözüm konusunda uzlaşmaz olanlar kimlerdir? Kıbrıslı Rumlar mı Türkler mi?” diye soruyordu. “Tarihi çarpıtmadığınız zaman, sana gerçeği söyler. Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak bize önerilen çözüm planları konusunda birçok şey söylenmektedir” diye yazıyordu.

İngilizler tarafından 1947 yılında önerilen bir anayasanın Rum liderliğince reddedildiğini belirtiyor. Sonrasında ise çözüme ilişkin olarak sunulan çözüm önerilerini sıralıyor. Çözüme en yakın lider olarak da 1990 yılındaki Yorgos Vasiliu’yu gösteriyor. O dönemde Gali Fikirler Dizisi diye ortalık yere çıkan önerilerde büyük ilerlemeler kaydedildiğini de belirtmek istiyoruz.

Bir anımsatma yapmak istiyoruz. 1947 yılında önerilen anayasanın Rum liderliğince reddedilmesi sonrasında Akel’in enosis kararını partinin genel kurulunda aldırdığıdır. Bu kararın 1967 yılında albaylar cuntasının Yunanistan’da iktidara gelmesi sonrasında yinelendiğini unutmamak  gerekiyor.

Böyle kararlara imza atmış olan bir partinin başkanı ile çözüme ne kadar yakın veya uzak olabileceğimizin de sorgulanması gerekmektedir. Havanları su doldurarak zaman yitirmek cinayet işlemekle koşut oluyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2025 Erzurum Gazetesi