MENÜ
Erzurum 16°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Densizliğin Densizleri
Ahmet Göksan
YAZARLAR
30 Ocak 2009 Cuma

Densizliğin Densizleri

Değişik kültürlere beşiklik yapmış olan Anadolu coğrafyasının her yöresinden insanlık değerlerinin fışkırmakta olduğu biliniyor. Diğer ülkelerde var olan değerlerin, bu coğrafyadan kopyalandığını da söylemek olasıdır. Bu nedenle bu değerleri tartışmak şansımız bile yoktur, olamazda.

Bu güzel coğrafyada boy vererek sürgün veren bu değerler, insanlık için de yol gösterici olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Buna koşut olarak yılların derinliğinden gelerek söylenmiş olan sözler günümüzde güncelliğini korumaktadır. Çünkü kökleri sağlamdır.

Genel durum bu olunca, her sözcükten ve tümceden de ders alınması gerekiyor. Bazı hallerde akıl sağlığından kuşku duyulanların bile, gereken dersi aldıklarını söylemek olasıdır. Ders alamayanların söylemleri ise bazen ortalığı karıştırmaya yetmektedir.

Böyle sağlıksız ve dengesiz kişilerin söyledikleri, benzer durumda olan aymazlarca da hemen doğru kabul edilmektedir. Filmlerde olabilecek olayları gerçekmiş gibi boyalı kutulara çıkarak anlatabiliyorlar. Veya bir dönem rol aldıkları bazı dizilerin esaretinden kurtulamadıkları için konuşabiliyorlar.

Tam bu noktada Anadolu’nun bilge insanı koşarak gelmekte ve “Bir delinin kuyuya attığı taşı, kırk akıllı çıkaramaz” demektedir. Geçtiğimiz günlerde bir oyuncunun  -  Sanatçı diye tanımlamak gerçek sanatçılara saygısızlıktır  -  boyalı kutulardan birisinde boyunu göstererek, Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Rum esirleri öldürdüğünü söylemesi yukarıdaki söylemle bire bir örtüşmektedir.

Adam öldüren hiçbir kimse, ortalık yere çıkıp da “ben şu kadar adam öldürdüm” diyemez, böbürlenemez ve öyle bir cesaretinin olduğunu da sanmıyoruz. Çünkü adamı kan çeker…

 Bu sözleri söyleyen oyuncunun uzak geçmişe gitmeden yakın geçmişte Anadolu’yu işgale gelen emperyalist bozuntularının yaptıklarına bakmasını salık veriyoruz. Bu savaş sırasında yaşanmış o kadar çok öykü ve olay vardır ki anlatmakla bitmez…

Ordu komutanlarının verdikleri emirler ve yayınladıkları genelgelerle her hangi bir olumsuzluğa izin vermediklerine ise tarih tanıklık etmektedir. Esir aldıkları askerlere iyi muamele yapılması da isteniyor ve onları incitecek hareketlerden kaçınmaları gerektiği vurgulanıyordu.

 Anadolu’nun yiğit çocuklarının, kendi azıklarını esir aldıkları askerlerle paylaştıkları unutulmamıştır. Belleklerdeki tazeliğini korumakta olan bu olayları yok sayarak ortalık yere çıkarak ucuz kahramanlık yapmaya kimsenin hakkı olmasa gerektir.

Böyle bir açıklamaya veya konuşmaya neden gerek duyulduğuna gelince. Olayı kıyıda köşede kalmış unutulmaya yüz tutmuş bir oyuncunun açıklaması veya hezeyanı olarak almamız olası değildir.

Bu açıklama, son dönemde ortalık yere çıkarılan “Ermenilerden özür dileme” çabaları ile ilintilidir. Yapılan bu densiz ve dengesiz açıklama sonrasında Rumlardan da özür dileme yolunun açılmak istendiğini düşünüyoruz. Bu konuşmayı da olayın ilk adımı olarak kabul ediyoruz.

Rumların yıllarca yaptıkları hunharca katliamlar, bir anda unutulacak ve Rumlardan özür dilenecek. Olacak iş değildir. Kimsenin de böyle bir istekle ortalık yere çıkması veya çıkarılması aymazlık ve ihanet ötesi bir durumdur.

Yapılan bu açıklamaya balıklama atlayan Rum ve Yunanlı siyasetçilerin Kıbrıs’ta yaptıkları katliamlar nedeniyle, öncelikle biz Türklerden özür dilemeleri gerekiyor. Bunu yok sayıp Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kapısına koşmaları anlaşılır bir husus olmasa gerek.

Bu güne değin Rumların, Kıbrıs’ta yaptıkları soykırımları dünya kamuoyuna duyuramayanların biraz daha ölçülü olmaları gerekiyor. Şu anda bile Türklere ekonomik soykırımın uygulandığı herkesçe bilinmektedir. Hırsızlığın yavuzluğunu yaparlarken aynaya bakmaları gerekiyor.

Yunanistan Dışişleri Bakanı olan Bayan Dora Bakoyanni’nin, ortalık yere çıkarak, fazla zaman yitirmeden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine koşması, hırsızlığın yavuzluğunun ötesinde bir durumdur.  

Türkiye’den ve Türk Silahlı Kuvvetlerinden hesap sormaya kalkmadan, öncelikle kendi yaptıklarının hesabını vermeleri gerekiyor. Yunanistan Yüksek Mahkemesinin 21 Mart 1979 yılında 2659/79 sayılı dosyasında var olan kararı okumalarını önermek istiyoruz.

Akıl sağlığı tartışmalı olan bir kişinin söylediklerini ciddiye alanlara da kuşku ile bakmak mı gerekiyor ne…

SEVGİ ile kalınız…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2025 Erzurum Gazetesi