Kıbrıs Türkleri adanın İngiliz emperyalizminin boyunduruğu altına girdiği 1878 yılından günümüze dek kimliklerini kanıtlayabilmek için mücadele etmektedirler.
Anılan tarihte adada çoğunlukta olan Türkler, İngilizlerin marifetleri ile azınlık durumuna düşürülmüşlerdir.
Yüksek öğrenim için Anadolu coğrafyasına gelen Kıbrıslı Türk gençleri mezun olduktan sonra adaya dönemediler. Dönmeyi başaranlar ise İngiliz okullarından mezun olmadıkları gerekçe gösterilerek göçe zorlandılar.
Bu gençler kendilerine Anadolu coğrafyasında iş ve aş arayışına çıktılar. Geride bıraktıkları yakınları ile bağlantılarını koparmadılar. Bu dönemde İngiliz emperyalizminin baskıları da artarak devam ediyordu.
Adada yaşananları Türkiye Cumhuriyeti’nin yöneticilerine duyurabilmek için örgütlü olmaları gerekiyordu. 1946 yılında İstanbul’da “Kıbrıs Okullarından Mezun Olanlar Derneği”nin çatısı altında bir araya geldiler.
Hükümet merkezinin Ankara’da olması nedeniyle, 15 Aralık 1948 tarihinde KIBRIS TÜRK KÜLTÜR DERNEĞİ kuruldu. Kısa bir süre sonra İstanbul’daki dernek Ankara’da kurulan derneğe katılarak ortak mücadeleye başladılar.
Bundan amaçladıkları, Kıbrıs’taki Türklerin haklarına sahip çıkabilmekti.
Verilen bu ortak mücadele ve Kıbrıs Türklerinin bağımsızlıkları için direnmesi sonrasında haklılıklarını dünyaya kabul ettirerek Londra ve Zürih anlaşmalarındaki haklarını elde ettiler.
Dünyanın kabul ettiği bu durumu Rumlar, Yunanlılardan ve İngilizlerden aldıkları cesaretle Kıbrıs Türklerine tanınan bu hakları ‘soykırım’ başlatarak geri almaya çalıştılar.
Direnme haklarını kullanan Kıbrıs Türkleri, sonunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurdular.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bir süredir hem içten hem de dışarıdan yapılan saldırılarla ortadan kaldırılmak istenmektedir.
Son aylarda başlatılan barış ve çözüm adına yapılan görüşmelerden olumlu bir sonucun çıkabileceğine inanmamaktayız.
Nedenine gelince…
Bu görüşmelerde sadece siyasi içerikli konuların konuşulduğu bilinmektedir. Aslında görüşülmesi ve konuşulması gerekennin öncelikle toprak ve mülkiyet konusu olduğunu belirtmek durumundayız.
1975 yılında yapılan nüfus değişimi sonrasında öncelikle toprak ve mülkiyet konusunun çözüme ulaştırılması amaçlanıyordu.
Aradan geçen süreye karşın bu konunun konuşulmamasını bir talihsizlik olarak görüyoruz.
Yoldaşlar söylemi öne çıkarılarak başlatılan son görüşmelerden toprak ve mülkiyet konusu çözülmeden siyasi bir çözüme ulaşmanın zor olacağını söylemek istiyoruz.
Bu nedenle işimizin her geçen gün zorlaşmakta olduğunun bilincindeyiz. Kıbrıs Türk Kültür Derneği’ni kurarak başarılı olmuş olan öncülerimizi her geçen gün artan bir saygı ve sevgi ile anıyoruz. Işıklar içinde olsunlar.
Bu arada görev yapan arkadaşlarımızdan aramızda olmayanları da rahmetle anarak, yaşamlarını sürdürenlere de sağlıklı bir yaşam diliyoruz.
Yüce Atatürk’ün bağımsızlık ateşinin aydınlattığı ve kurucularımızın da yol göstericisi olan bu ilkeden ayrılmadan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Kıbrıs Türk Kültür Derneği’ni sonsuza dek yaşatacağımızı bir kez daha haykırmak istiyoruz.
SEVGİ ile kalınız…