Kıbrıs’ta çözüme ilişkin olarak yoldaşların görüşmeler hakkında karartma kararını uygulama konusunda anlaştıkları duyuruldu. Bu kararları ile ciddiye alınacak dişe dokunur iş yapmadıklarını da öne çıkarmış olduklarını da kabul etmiş oluyorlar.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adına görüşmelere katılanların bu karara saygılı davrandıkları görülüyor. Karşı taraf ise kendi kamuoyunu diri tutmak adına kırıntı da olsa bilgi sızdırmakta bir sakınca görmüyorlar. Ne yazık ki bizlerde bu kırıntı bilgilerle yol bulmaya çalışıyoruz.
Bu yaklaşımın çok sakıncalı olduğunu belirtmeden geçemeyeceğiz. Benzer durumu, Annan’ın belgesinin ortalık yere bırakıldığı dönemde de yaşadıklarımız, kuşkularımızı arttırıyor. Yoldaş usulü karartma bu olsa gerek demekten de kendimizi alamıyoruz.
Görüşmelere verilen aradan yararlanan yoldaşlar, bir anlamda hesap verebilmek uğruna soluğu Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde aldılar. Bir tarafı devletin temsilcisi olarak kabul ederek diğer tarafı da toplum lideri olarak dinleme nezaketsizliğini gösterdiler.
Bu uygulamalarını geçmişten beri sürdürdükleri için bu yaklaşımları bizlere hiç de şaşırtıcı gelmedi. Kısacası bu kadar yaşanmışlıklara karşın batı cephesinde her hangi bir değişikliğin olmadığı gerçeği ile bir kez daha yüzleştik.
Annan’ın belgesinin oylanması sırasında Kıbrıs Türklerine cenneti vaat edenler, kaç yüzlü olduklarını da bir kez daha ortalık yere koyuyorlardı. Bu yaklaşımları ile de bu güne değin izledikleri Kıbrıs politikalarında, her hangi bir tutum değişikliğine de gitme niyetlerinin olmadığının göstergesi olmaktadır.
Kısacası Kıbrıslı Rumların peşine takılıp giden Yunanistan’dan ayrı düşünmek veya davranmak istemediklerini de kanıtladılar. Belki de Yunanistan’la birlikte Rumların yedek lastiği olmak istediklerini de göstermiş oldular.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ndeki konuşması sonrasında Rum basınına bilgi verdiği anlaşılan Bay Hıristafyas, “çözümün geliştirilmiş bir Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dayandırılacağını” duyuruyordu. Bu açıklamaları ile karşı tarafın ortalık yere koyduğu tek devlet, tek egemenlik tutumunda her hangi bir esnemenin yaşanmayacağının da göstergesi olmaktadır.
Karşı tarafın bu tutumunu olumsuz ve gaspçı bulduğunu söyleyen bir siyasetçiye, “gününüz aydın olsun” demek istiyoruz. Bunu söyleyebilen bu siyasetçinin yapması gereken bir işinin olduğunu bildiğini düşünüyoruz. Aksi halde söylemi ile eylemi arasındaki okyanusta kayıp olacağını bilmesi gerekiyor.
Diğer yandan yapılan eleştiri ve değerlendirmeler sonrasında siyasetçiler koro halinde, “Kıbrıs’ın milli bir dava olduğu” açıklaması ile yetiniyorlar. İçeriği boş olan bu tür açıklamaların kamuoyunun gazını almaya yönelik açıklamalar olduğu hemen herkesçe kabul edilmektedir.
Yunanistan, AB üyesi olarak yıllardır, “Batı Trakya’da Türk bulunmadığı”nın türküsünü çığırıyordu.
Batı Trakya’da 1927 yılında kurulan “İskeçe Türk Birliği” 1986 yılında valilik tarafından kapatılmıştı.
Daha sonraları Yunanistan’da kurulan ve adında “Türk” sözcüğü bulunan dernekler de benzer uygulamalarla karşılaşmışlardı.
2008 yılı başlarında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, yapılan başvuruları karara bağladı. Yunan makamlarınca alınan kararı, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin örgütlenme hakkı ile ilgili 11. maddesinin ihlal edildiğine” hükmetmişti.
Yunanistan hükümeti’nin bu karara yaptığı itiraz Büyük Daire’de bir kez daha değerlendirildi. Yapılan görüşmeler sonrasında alınan kararın onanmasına ve Yunanistan hükümetinin isteğinin reddine karar verdi.
20 yılı aşkın bir süredir verilen bu hukuk mücadelesinden başarı ile çıkan kardeşlerimizi yürekten kutluyoruz. Benzer bir hukuk mücadelesinin Kıbrıs’ta da yürütülmesi sonrasında sonuç alınabileceğine inanıyoruz.
Geçmişteki yöneticilerin görevde oldukları sürede yeterli hukuk mücadelesi yapmadıklarını veya yapamadıklarını söylemek istemiyoruz. Güneşin her gün yeniden doğduğunun da unutulmaması gerekiyor.
Siyasetçiler, diplomatlar, sorumlu olanlar veya kendilerini sorumlu olarak hissedenler…
Hodri Meydan…
Ayrılıkçı terörün her gün Anadolu’nun fidanlarını kırmaya devam ettiği biliniyor. Toplu kırımlar olduğu zaman seslerini yükseltenlerin seslerini her fidanın kırılması sonrasında da göstermeleri gerekiyor. İç ve dış destekçileri bilindiğine göre, görevlerini yapmayanların görevlerini yapmaları gerektiğini de söylemek istiyoruz.
Yüce Türk ulusuna başsağlığı dileklerimizi sunuyoruz.
SEVGİ ile kalınız…