MENÜ
Erzurum 27°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
SEYYAHLARIN GÖZÜYLE ERZURUM
İbrahim Aydemir (Bir Vakitler Erzurum)
YAZARLAR
26 Temmuz 2006 Çarşamba

SEYYAHLARIN GÖZÜYLE ERZURUM

"Erzurumliyam der Dadaş,
İnanmışım, arınmışım, kirlerden
Dokuz ay ak görmüş ak düşünmüş,
Beşikten mezara dek, ak davranmışım.
Dağlar örneği dikse başım
Haşa çiğliğimden, gururumdan değil ha
Emrah'tır, Köroğlu'dur arkadaşım."
İbrahim Minnetoğlu

  

"Emre Madran ve Nimet Özgönül'e şükranla.."“Binlerce yıllık tarihe sahip Doğu Anadolu'nun görkemli kenti Erzurum ve çevresi, birçok kültürün izlerini taşır.Değişik uygarlıklar, kendi yaşam biçimlerini, yapı sanatı geleneklerini, mimari anlayışlarını, çeşitli ölçek ve niteliklerdeki kültür değerlerine yasıtmışlar, kent, bu nedenle değişik dönemlerde ayrı görünümlere sahip olmuştur."

ODTÜ'lü Yüksek mimarlar Emre Madran ve Nimet Özgönül, "Seyahatnamelerde Erzurum" isimli araştırmalarına böyle başlıyorlar.

Çok değerli bu çalışmada çeşitli dönemlerde Erzurum'a gelen seyyahların izlenimleri ve seyahat dönemlerindeki Erzurum'un gelenek ve görenekleriyle, o devirdeki görünümü ilginç tesbitlerle aktarılıyor.

Çok titiz bir biçimde ve derin bir araştırmayla ele alınan tebliğleri 80'li yıllarda TBMM Başkanlığı ve Atatürk Üniversitesi işbirliğiyle yapılan Tarih İçinde Erzurum Simpozyumunda sunuldu.

Bu simpozyumda teyp kasetinden çözdüğümüz tebliğin müellifleri olan Emre Madran ve Nimet Özgönül'den daha çok yararlanmak ve ellerindeki kaynaklardan istifade etmek üzere kendilerinin adreslerini aramamıza rağmen bulamadık.

Çalışmamızda kendilerine de geniş yer vermek, değerli çalışmalardından yararlanmak istedik.

Bu iki değerli araştırmacının özellikle 19. yüzyılda Erzurum'a gelen seyyahların izlenimlerini aktardıkları çalışmanın bazı bölümlerini özet olarak sunalım isterseniz:

JAMES MORİER

"19. yüzyılın sunacağımız ilk seyyahı James Morier'dir.

1808—1809 yıllarında bir İngiliz kurulunda yer alan ve İran'dan İstanbul'a giden Morier, eserinde kenti iki sıra taş duvarın çevrelediğini, yer yer burçlarla desteklendiğini ve bu burçlarda topların yer aldığını belirtir.

Surlardaki kapılar saç levhalarla kaplıdır. Kentte 16 hamam ve yüz kadar cami vardır.

Camiler övmeye değer güzellikte, kubbeleri kurşunlarla kaplanmış ve yaldızlı alemlerle süslenmişlerdir.

Kentin doğu yakasında eski bir tuğla kule yer alır. Bu kulenin tepesinde her saat başı düzenli bir biçimde çalan bir saat bulunmaktadır.

Morier, evlerin taştan olduğunu, üstlerinin toprak damlı ve yeşil otlarla kaplandığını, buralarda koyun ve buzağıların otladığını yazmaktadır.

Çarşılar genellikle düz damlıdır. üzerlerinde yürünmekte, bir sokağa gelindiğinde üzerinden bir köprü ile geçilerek diğer bir dükkana varılmaktadır.

Sokaklar taş kaplıdır, ancak bu kaplamalar iyi yapılmamıştır.

Morier'in anılarının en ilginç bölümlerinden birisi Müsellim Emin Ağa'nın evinde yediği yemekle ilgili olanıdır.

Sofra düzenine ilişkin bilgilerin yanısıra, menüyle ilgili verdiği bilgiye göre, sofrada mevcut hazır yiyecekler, ekmek, soğan salata, yoğurt, süt ve çeşitli peynirlerdir. Bunlara ek olarak, çorba, pilav ve bademli kuzu kızartması, et yahnisi, haşlanmış koyun eti, yaprak dolma, baklava ve lokma menünün pişmiş yemek bölümünü oluşturur.

1817—1820 yılları arasında Doğu Anadolu ve İran'ı gezen Sir Robert Ker Porter, hatıralarına kentin, iç kalesi, camileri ve mezarlıklarıyla uzaktan kendisini çok etkilediğini anlatarak başlar. En eski iki cami, tuğla ve renkli çinilerle bezenmiştir. İki sıralı bir duvarla korunan kentin, duvarlar dışında da mahalleleri vardır.

Sur içi kenti gezmek isteyen Porter'e valinin habercisi aracılığıyla gönderdiği cevap ilginçtir: "Efendiniz çarşıda alışveriş etmek istiyorsa gezebilir. Ancak yalnızca görmek için gezecekse bunun anlamı yoktur, çünkü her yer birbirine benzer."1932 yılı sonunda İstanbul'dan yola çıkarak, İran'a giden James Baillie Frasier, 1833 yılı şubat ayında Erzurum'a gelmiş ve izlenimlerini şöyle aktarmıştır:"Kenti çok kötü durumda bulduk. evlerin çoğu haraptı, büyük bir bölümü de onarım gerektiriyordu.

Ramazan ayı ve havanın soğuk olması sebebiyle dükkanların üçte biri ancak açıktı. Erzurum 1828—29'da Ruslar tarafından tahrip edilinceye kadar, cazip bir yer olmuştur. Şu anda ise üzüntü veren bir harabiyet içinde.

İç kale oldukça iyi durumda. Dikkati çeken taş yapılardan bir tanesi kesme taştan yapılmış ve çok güzel bezemeleri var. Bir zamanlar çatı ile örtülü olan bu iki katlı yapıya, süslü bir mermer kapıdan giriliyor. Belki de bir derviş okulu. (1989 yılında son kalıntıları da yıkılan Lala Paşa Camisinin yanındaki Hafız Mektebi olsa gerektir) Diğer bir önemli yapı bunun yanındaki cami, aynı stilde yapılmış ve şüphesiz aynı döneme ait. Bir yönünde beş, diğer yönünde yedi sahınlı düz bir üst örtüsü var.

Anadolu'ya ilişkin önemli gözlemleri olan bir diğer İngiliz, İngiliz Jeoloji Kurumu sekreteri ve yer bilim uzmanı olan William J. Hamilton'dur.

Yazar, 1836 yılının mayıs ayında Trabzon'dan geldiği Erzurum'u iki sıra ve mazgallı duvarlar ile çevrili bir kent olarak tanımlar. Kentin hemen ortasında yine iki sıra duvarlı ve oldukça harap halde bir iç kale blunur.

İçkalenin hapisane olarak kullanldığı dönemlerden kalan demir parmaklıkları halen görülebilmektedir. Kentin ana kapısı güneye açılır ve Erzincan kapısı olarak anılır.Hamilton eserinde, Çifte Minareli Medrese'yi ayrıntılı olarak tanımlamış ve tarihi ile stiline ait bazı görüşler ileriye sürmüştür.

1853 yılında Erzurum'da ingiliz konsolosluk mensubu olarak bulunan Robert Curzon, bir yıl kaldığı kent ve çevresine ilişkin gözlemlerinde şu bilgiyi vermektedir:

"Erzurum, Deve Dağı olarak anılan iki zirveli bir dağın eteklerinde, küçük tepeler üzerine kurulmuş. Kare şekilli kenti, beşgen planlı kuleleri bulunan iki sıra duvar çevreliyor. Bu kulelerden her kenarda yaklaşık yirmi tane bulunuyor. Çevresindeki hendeklerin çöple dolu olduğu duvarların dışında da birçok mahalle var. Tüm yerleşmenin çevresinde derin ve yeni bir hendek oluşturulmuş, ancak bunun yeterli bir savunma elemanı olduğu söylenemez.

Bazı eski yapılar ve hapishaneyi içeren iç kale, kentin ortasında yer alıyor. Paşa, kadı ve diğer üst düzey görevlilerde burada oturuyorlar.

Kentte 45 cami ve 17 hamam olduğu söyleniyor. Ancak bunların çoğusu önemli yapılar değil.

Eski yapıların en ilgi çekenleri, şüphesiz türbeler. Tarihleri tam olarak bilinmeyen yirmi otuz kadar türbe var. Buyük ihtimalle 12—16. yüzyıllarda inşa edilmişler.

Erzurum'un en güzel yapıları iki medrese. Bunlardan daha iyi durumda bulunanı kentin ana girişinin hemen solunda ve Çifte Minareli Medrese olarak anılıyor. Diğeri ise ortasında kurulan top döküm yeri sebebiyle yer yer yıkılmış ve her tarafını is kaplamış.

Curzon anılarının devamında, Rus ve İngiliz Konsoloslukları'nın evlerinin bulunduğu yerde, kendisine de tipik bir Erzurum evi verildiğini belirterek bu yapıyı ayrıntılı olarak şöyle tanımlar: "Bu evde, diğerleri gibi köşelerde kesme taş, ana duvarlarda kaba işlenmiş taş ile yapılmış. Düz olan çatı yeşil renkli kesek ile kaplı.

Burada koyunlar ve kuzular otluyor. Ancak rüzgarlı havalarda aşağı düşmemeleri için dama çıkartılmıyorlar.

Evin pencereleri küçük, ana giriş kapısı geniş, kemerli ve çevresi taş süslemeli. Kapıdan geniş bir taşlığa çıkılıyor. Bu taşlığın sağında ahırlar, solunda ise kiler, mutfak, servis mekanları ve bazı odalar var.

Kesme taş bloklardan oluşan bir merdivenle evin üst kısımlarına çıkılıyor. Mutfak tepeden aydınlatılıyor. Yemek odası ile giriş holü dışında kalan diğer tüm üst kat odalarda altta ve üstte iki sıra pencere var.

Odaların duvarları beyaz badanalı. Ahşap düz tavanlar ilginç oyma ve boyalarla bezeli. Pencerelerde cam, pahalı bir lüks olarak kabul ediliyor. Bazı evlerde bunun yerine, dışarıya bakmak için, küçük bir bölümünde cam bulunan yağlı kağıtlar kullanılıyor."1869 yılında Trabzondan Erzurum'a gelen Fransız seyyahı Theophil Deyrolle, kentin ticari ehemmiyetine işaret ederek, transit ticaretin yoğun olduğunu, buna karşın imalata ait pek az birim bulunduğunu kaydeder.

Silah yapımı, üzeri renkli keçe yapımı, yerel ihtiyaçları karşılamanın ötesine geçemez. Buna karşı, tarım ve hayvancılık gelişmiştir.

Deyrolle, kentin konumunu anlatırken, dalgalı bir arazide kurulduğunu, yaslandığı yamaçlarından gelen derelerin kent içinden geçtiğini ve birçok köprü bulunduğunu ifade eder.

Erzurum yazarın bu gezisinde gördüğü kentlerin en doğulusudur. Tüm müslüman mahallelerin etrafı çevrilidir. Evlerin özellikle tek katlı olanları, ışığı tavanda açılmış bir pencereden alırlar. Bu pencere yağlı kağıttan primidal bir külahla örtülüdür. Evlerin damına serili olan toprakta ot yetişir. Bahar aylarında koyun ve keçiler otlar. Döşemesi taş olan yollar çok az olduğu için, yazın toz, kışı ise çamurlurdur.1876—1877 yılı kış aylarında İstanbul'dan başladığı gezisini Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerini dolaşarak yine İstanbul'da tamamlayan Amerikan subayı Fred Burnaby, diğer seyyahlar gibi gözlemlerini kentin çevresini tanımlayarak aktarır.Kentin Kars yönünde ve üç kilometre kadar ilerisinde 19 küçük kale, Ardahan yönünde ise sadece bir kilometre uzakta birkaç kale bulunmaktadır.

Güneydeki dağlardan Muş üzerinden Van'a gidilmektedir. Yine bu dağlardan iki kanalla getirilen suyun ve kent içinde açılan kuyuların halkın ihtiyacını tam karşıladığı söylenememektedir.Erzurum'a İstanbul, Ardahan ve Karskapısı'ndan girilmektedir. Burnaby de diğer seyyahlar gibi, kentin transit ticaretteki önemine değinerek, bu amaçla kentte birçok doğulu tüccar bulunduğunu söylemektedir.

Buna karşı İngiliz, Fransız ve Rus konsoloslukları bulunmaktadır.

14 Temmuz 1879'da İstanbuldan başladığı yolculuğunu, İç, Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde sürdürerek, eylül 1879'da yine İstanbul'a dönen İngiliz seyyah Henry Fansharve Tozer, nufusun yapısına ilişkin gözlemlerini aktarır.

Tozer, nufusun bir dönemde çok fazla olduğunu, ancak (harplerin yol açtığı açlıktan kaynaklanan ölümler ve göçler sebebiyle) 20 bin kadar sanıldığını belirtir.Doğu Anadolu ile ilgili 2 ciltlik eserinde verdiği gerek yazılı tanımlar ve gerekse kent planları ve fotoğrafları ile 19. yüzyıl sonunun en önemli seyyahlarından F. B. Lynch, Erzurum ile ilgili ayrıntılı bilgiler sunar. Bu bilgiler arasında doğal çevre, kent yapısı ve anıtlar ile ilgili olanları yanında günlük hayatı, çeşitli kurumlara ilişkin gözlemlere de yer verilmiştir.Lynch,1898'de geldiği Erzurum'un genel konumunu şöyle anlatır:"Kentin doğusunda Deveboynu geçidi ve onu tutan tabyalar var. Top Dağı üzerine dizilmiş bu tabyaların en önemlileri Mecidiye ve Aziziye; güneyde ise çeşitli yüksekliklerden oluşan tepeler sıralanıyor. Bunların en ilginci, tepesinin çiftli görünümüyle anılan Eğerli Dağ. Bunun doğusunda ise üç bin metre yükseklikteki Palandöken isimli bir dağ var. Güneydeki bu tepelerde dört doğal geçit yer alır. Bunlardan en doğuda yer alanı Ağzı Açık geçididir ve Tekman'a yol verir.

Yanındaki Abdurrahman Gazi Geçidi'dir. Buradaki türbe yaz aylarında ziyaret yeridir. Batıda yer alan diğer iki geçit ise Palandöken ve Kırkdeğirmen olarak anılır.Güneye giden yol, geçitlerin en önemlisi olan üçbin metre yükseklikteki Palandöken'den geçer. Kentten bu geçite yeni yapılmış düzgün taş kaplamalı bir yol ile varılır.Lynch çevreye ilişkin bu bilgilerden sonra kentle ilgili gözlemlerine yer verir. Erzurum'un ilk andaki görünüşü çok çekici değildir. Bunun sebebi yapı taşlarının rengi ve ağaçların azlığı olabilir. Kentin bugünkü çevre tabyaları 1855 ile 1877 savaşları sırasındaki dönemde yapılmıştır. Toprak olan bu tabyalar ve önündeki hendek Paris'i andırır.

Tabyaların çevrelediği alan yaklaşık yedi sekiz kilometrekaredir. Dört kapısı vardır. Batıdaki Erzincan, doğudaki Tebriz, güneybatıdaki Harput ve Kuzeydeki Oltu Kapı olarak anılır (Biz araştırmalarımızda kapı sayısının 11 olduğunu ifade etmiştik önceden. Lynch'in ifadesine göre bir de 12. kapı olan Oltu Kapısı ortaya çıkmış oluyor.)

Lynch eserinin bir başka kısmında ise eski eserlere ait şu gözlemlere yer verir: "Kentte çok sayıda eski yapı kalmamış. Bunun sebebi depremler. 1859 haziranında meydana gelen depremde 4 bin 500 ev ile eski kale duvarlarının bir bölümü yıkılmış. Dokuz minare yerle bir olmuş."

Lynch'in gözlemlerinin bir bölümü ekonomik hayat ile ilgilidir.

Yazar Erzurum'un sadece doğunun anahtarı değil, aynı zamanda ticaret yapılan bir kent. Bu ticaret Cenevizliler tarafından oluşturulmuş, 1830'lu yıllardan sonra Karadeniz'de başlayan buharlı gemi trafiği sebebiyle kara ticareti azalmış, ağırlık Trabzon—Erzurum—İran güzergahına kaymıştır. 1898'de ticaret beşbin tonu aşmaktadır. Bazı kaynaklara göre kentten yılda 30—40 bin deve geçmektedir.

ERZURUM TARİHİNİ ARAŞTIRMA DERNEĞİ

Yeri gelmişken bir dönem başkanlığını Dr. Zeki Başar'ın yaptığı, bizim de hatıralarımızda sıkça zikrettiğimiz, Erzurum'un Tarih ve Kültürü'nün araştırılması açısından çok ciddi çabaları olan Erzurum Tarihini Araştırma ve Tanıtma Derneği'nden de aklımda kaldığı kadarıyla bahsetmek; derneğin üyelerinden hayatta kalanları sıhhat ve selamet, hayatını yitirmiş olanlarını da rahmetle yad etmek isterim.

Bu derneğin etkinliğini çocukluğumda 12 Mart haftalarından hatırlıyorum. Büyüklerimiz diğer önemli çalışmalarını da anlatmışlardı.

Dernek 1955 yılında dönemin Valisi Niyazi Akı bey tarafından kurulmuş.İlk kurucuları arasında Milli Eğitim Müdürü Kemal Tunçoku, Veyisefendi ilkokulu Müdürü Cazim Gemalmaz, Tarihçi Mehmet Necati Çelebi bulunuyor.1960'lı yıllarda Derneğin başına Prof. Dr. Zeki Başar geçmiş.

Fahrettin Akkutlu, Tahsin Akgün, Selçuk Kantarcıoğlu, Mehmet Müftügil, Hacı Hamza Polat, Sebahattin Savcı, Mithat Turgutcan, Fotoğrafçı Fuat Seval ve Mahir Yücel gibi Erzurum aşıkları da O'nun ekibinde yeralmışlar.

TARİH YAZDIRANLAR

Dernek Erzurum tarihini yazdırmak üzere Rahmetli Prof. İbrahim Hakkı Konyalı, Tarih öğretmeni Abdurrahman Şerif Beygu, araştırmacı Cemalettin Server Revnakoğlu ve Murat Uraz gibi değerli araştırmacıları görevlendirmiş. O günün dar imkanlarıyla köy köy dolaşmış bu dernek. Fuat Seval de dernekten bir kuruş bile almadan Erzurum hayrına bedava görüntülemiş tarihi mekanları. Çocukları ve torunları rahmetliyle ne kadar övünseler azdır, benim şahsen tanımadığım, ismen duyduğum bu Erzurum aşığı'nın Erzurum tarihinde özel bir yeri olması gerek.

Bu derneğe; Hasankale Halkevi Başkanı Fazıl Beyoğlu, Erzurum Milli Eğitim Müdürü Selahattin Ortaç, Öğretmen Cahide Güneş, Ömer Duygun İlkokulu başöğretmeni Zeki Kızıloğlu, öğretmen Siyadet Kanar, Halk Evi Başkanı Sıtkı Dursunoğlu'nun kurulma ve çalışma dönemlerinde büyük emekleri olmuş.

O dönemde 9. Kolordu Komutanı Korgeneral Muharrem Mazlum İskora; Karargah Komutanı Dere Mahallesi'nde doğmuş, büyümüş olan Albay Cavit Özkılıç, İstanbul Fatih Askerlik Şube Başkanlığı görevi sırasında hemşehrimiz Albay Yaşar Sokullu' da büyük katkılarda bulunmuş Erzurum Tarih ve Kültürü'nün araştırılmasında.

Bu derneğin araştırmaları olmasaydı pek çok şeyi bilemeyecektik belki.Meşhur Ressam Elif Naci'nin o dönemin CHP Başkanlığı tarafından Erzurum güzelliklerinin tabloya dökülmesi için şehire davet edildiğini, O'nun İbrahim Hakkı'nın bir portresini yaparak Hasankalelilere hediye ettiğini duymayacaktık.

1943_1945 yıllarında bir ressam ordusunun Halkevi marifetiyle Erzurum'a getirtildiğini, bu dönemde Ressam Cemal Bingöl'in "Bingöl Yaylasında oyun"; Ressam Sami Lim'in "Soğuk Suda Allahu Ekber'e Bakış"; Ressam Sami Özeren'in "Tabakhane Çeşmesi"; Ressam Osman Adnan Kocabey'in "Tezek Kurutan Ehramlı Kadınlar" adlı eserlerine Erzurum'u aktardıklarını duymayacak; bihaber olacaktık.Allah Hepsinden Razı olsun.

ERZURUM KÜTÜPHANESİ'NİN KURULMASI TARİHİ VECİBEDİR

Erzurum sevdalılarını çok yakından ilgilendiren bir hususa dikkat çekmek istiyorum.

Şehirin tarihi, kültürel dokusu başta olmak üzere, hakkında yazılmış bini aşkın eser bulunmasına rağmen, bunların dağınık yerlerde olması araştırmacıları da, Erzurum aşıklarını da zor durumda bırakmaktadır.

Erzurum'la ilgili araştırmalar, makaleler, yazılı folklor ürünleri üniversitelerin değişik fakültelerinde yapılmış tezler, çoğusu bugünkü alfabeye çevrilmemiş yazma eserler; muhtelif resmi kütüphanelerde, özel kitaplıklarda bulunmakta; Erzurumla ilgili çalışmaları yürütenler, bütün kaynaklara bu sebeple aynı zamanda ulaşamamaktadırlar.Şehrin geçmiş dönemlerini yansıtan tablo, gravür ve fotoğraflar maalesef biraraya toplanmamış; gelecek nesiller bunlardan mahrum bırakılmışlardır.

İster Belediye, ister Üniversite veya isterse Kültür Bakanlığı maarifetiyle, içinde yalnızca Erzurum'la ilgili eserlerin, fotoğraf, tablo ve gravürlerin yer alacağı "Erzurum Kütüphanesi" nin kurulması artık kaçınılmaz olmuştur. Bu hizmeti kim gerçekleştirirse, emin olun ki, şehir halkı onu asla unutmayacak, şehirlinin minnettarlığı ebediyyen sürecektir.

Süreyya Şehidoğlu, Murat Uraz, Abdürrahim Şerif Beygu, İbrahim Hakkı Konyalı gibi araştırmacıların son dönemlerde verdikleri araştırma eserlerini bile artık her kütüphanede bulmak maalesef mümkün değildir.

Şehirle ilgili olan Vakfiyeler, Salnameler Ankara'daki Milli Kütüphanede'dir. İstanbul Rüstempaşa kütüphanesi, Beyazıt Kütüphanesi gibi mahallerde bulunan, Erzurum'la ilgili Osmanlı arşivlerinin fotokopi, yahut tıpkı basımlarının yapılarak, açılacak Erzurum Kütüphanesi'nde bulundurulması, imkanı olanların Türk Tarihi'ne de Erzurum tarihine de mümtaz bir armağan olacaktır.

Belazüri'nin Fütüh'ul Büldan; Ahmet Eflaki'nin Menakib'ül Arifin; Mevlana Celaleddin_i Rumi'nin torunu olan Sultan Veled'in oğlu Arif Çelebi'nin Ariflerin Menkibeleri; Münşiat'is Selatin; Aşıkpaşazade Tarihi; Peçevi Tarihi; Naima Tarihi, Silahdar Tarihi; 1300'lü Vilayet Salnameleri; Hadikatül Vüzera; Menazür'ül Avalim; Nüzhet'ül Kulub; Hamavi'nin Mucem'ül Buldan; Tezkiret'ül Bünyan; Tezkiretül Ebniye; Cevami'nin Hadikat'ül Cevami; Tezkiret'ül Latifi; Tezkiret'ül Sehi Bey; Reşidi'nin Zeyli Cami'üt Tevarihi Reşidi; Halit Ethem'in Meskukat_i Türkmaniye ve Meskukat_i İslamiye Kataloğu; Müneccim Başı Tarihi; Tarihi Mübareki Gazani gibi Erzurum'a ait bilgi unsurlarının yer aldığı eserler, mutlaka kopyalanarak bu mutasavver kütüphanede bulundurulmalıdır. Bu, tarihe karşı, ihmal edilmez bir borcumuzdur.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi