MENÜ
Erzurum 27°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
PALANDÖKEN ARDI TEKMAN
İbrahim Aydemir (Bir Vakitler Erzurum)
YAZARLAR
19 Mayıs 2006 Cuma

PALANDÖKEN ARDI TEKMAN

"....Çizgilerden hür, ifadelerden hür....
Palandöken Anadolu'dur.
Aynı acıda yıkanmış alınteriyle,
Sahipsiz kaderiyle.
Palandöken, içimde en mahrem ıstıraptır,
Palandöken kalemdir, tarihtir, kitaptır."
Kılıçarslan Göbelezoğlu


Karayazı'yı, Hınıs'ı doğusuna, Çat'ı da batısına almış bir güzel ilçedir Tekman... Adını, telafuzdan olsa gerek bu ilçemiz bana öteden beri eşi benzeri yok manasını çağrıştırmıştır. Aslında burası için, doğal yapı adına eşsiz benzersiz bir tarif mümkün olmasa da, mukimleri bakımından hakikaten bir benzersizlik numunesidir Tekman.
Oğuz boyunun Dikman Üruğu tarafından kurulan ve asıl ismi yücelik ve yükseklik manasına Dikman olan bu güzel ilçenin köy isimlerine de dikkat ederek bitirelim bu bahsi. 1960 yılında yapılan isim değiştirmelerden çok azına maruz kalmış bu ilçe. Bütün yerleşim alanlarının ismi tamamen Türkçe ve Türk boylarından alınmış.Ağcakoca, Hanbeyi, Beyköy, Çatak (Çitak üruğu), Çevirme, Dengiz(Dengiz üruğu), Dibekli, Gülveren, Gürgür, Hacı Ömer, Harabe(a) Halil (yeni adı Erence), Hindiyan (Efgan Türk üruğu)(Yeni adı Yücepınar), İnce Su, Karapınar, Küllü, Molla Mehmet, Osmani Şadi Komu (Yeni adı Güneşli), (Osmanı Şadi bu yöreye gelmiş Yesevi evlatlarındandır),Taşkesen, Alı Mor, Keçelan (yeni adı Karlıca), Hatunan, Turnagöl, Mescitli gibi.

KEHRİBAR TESBİHSİZ TEKMANLI OLMAZ!
Tıpkı, Karayazı, Hınıs, Hasankale, Horasan ilçelerimizin sakinleri gibi Tekmanlıların da şehirdeki ilk uğrak yerleri öteden beri Mahallebaşı olmuştur.
Hayvancılıktan elde ettiklerini mahallebaşında satarak geçimlerini temin eden Tekmanlılar, şehir ahalisiyle de örnek bir uyum sağlamışlardır. Mahallebaşında sık sık meydana gelen kavgalarda Tekmanlılar hep arabulan rolünü oynarlardı. Alemeti farikaları ise tesbihleriydi. Ellerinde taşıdıkları sarı kehribar tesbihleriyle sanki "biz Tekmanlıyız" der gibiydiler. Diğer ilçelerimiz gibi Tekman'da da, siyasete ilgi bir hayli fazla olmuştur. Erzurum'un tanıdığı birçok siyasi isim vardır ki, bunlar Tekman'dan çıkmıştır. Bu isimlerin başında Merhum Mustafa Palandöken bulunur. Yıllarca il genel Meclisi üyeliği, bir dönem ANAP'da İl Başkanlığı yapan ve 1999 Belediye Seçimlerinde Yenişehir Belediye Başkanı adayı olan Mustafa Palandöken, Tekman'ın olmazsa olmazlarındandı.
Çok girişken olması, güzel konuşması ve mükemmel diyaloglar kurmasıyla tanınırdı. Kapısı her zaman açıktı ilçelilerine. Hiç kilo almayan yapısı ve başında eksik etmediği fötr şapkasıyla Tekmanlıları temsilde asla kusur etmemişti Mustafa Palandöken. Bir bakardınız Araştırma Hastanesinin acilinde, bir bakardınız Sosyal Yardımlaşma Vakfının kapısında. Bir hemşerisinin derdine deva niyetiyle orada olduğunu anlar, ilerlemiş yaşına rağmen bu enerjiyi nereden bulduğunu anlamazdınız. Oğlu Ahmet Palandöken de bu ailenin diğer bir güzel ismidir. O da babasından geri kalmaz hayır ve hasenatta.

TAŞKESENLİ ULEMALAR
İlçenin meşayihi yani din bilginleri içinde Taşkesenli ailesinin çok hususi bir mevkii, ve konumu vardır. Taşkesenliler tamamen ve aslen bu ilçeden olmasalar da ilçe halkı kendilerinden sayaraileyi.
İl Genel Meclisi üyesi Yusuf Ziya Taşkesenliyle bilinen ailenin tarihi oldukça eski ve nufuzu oldukça geniştir. Yusuf bey, Arapça ve Farsça'ya olan yatkınlığı, ağdalı bir konuşma üslubuyla hayli ilgi çeken birisidir. Konuşmalarının arasına serpiştirdiği ve arapçasından söylemeye özen gösterdiği ayet ve hadisleri açıklarken kendince benzetmeler yapması, muhataplarını dinlemeye celbeder.
Bu ailenin siyaset camiamızdaki bir dönem DP milletvekili olan Fakirullah Taşkesenli'den sonraki ismi de İbrahim Taşkesenli'dir. 12 Eylülden sonra bir müddet ANAP'da daha sonra da YP'de siyasi hizmet veren İbrahim Taşkesenli, Tekman'ın da Erzurum'un da hatırı sayılır kimselerindendir. İbrahim Bey, siyasetin dışında, inşaat sektörüyle olan ilişkisi nedeniyle de bir hayli tanınır. Rahmetli Özal'ın vefatından birkaç ay önce Erzurum'a gelip, Dadaşkent'teki toplu konut alanını hizmete açması, Özal'ın İbrahim Taşkesenli'ye duyduğu muhabbetten kaynaklanmıştır. İbrahim Taşkesenli Doğu Anadolu Kooperatifçiler Birliği Genel Başkanlığı görevini başarıyla sürdürmenin yanısıra Erzurum'un tanıtımına yaptığı müspet katkılarla özel bir yer almıştır şehirlinin gönlünde.
Yine bu aileden Fahrettin Taşkesenli'de siyasete yakın duran isimlerdendir. O, babasından devraldığı üzere siyâsete yakın durmayı tercih etti hep.
Ailenin bir diğer mühim siması da TEDAŞ Bölge Müdürlüğü görevinde bulunan Adnan Taşkesenli'dir.
Adnan bey, bugün uygulamaya sokularak Erzurum'un 2000'li yıllarda elektrifikasyon bakımından çağdaş düzeye taşınması amacına yönelik Erzurum 1 ve Erzurum 2 projelerini hayata geçirerek, şehire büyük hizmetlerde bulunmuştur.
Asri Mezarlığı'nın hemen girişinde yer alan büyük türbenin sakini olan Taşkesenli Sırrı Efendi de bu ailenin büyüklerindendir ve Müftü olarak Erzurum'a çok büyük hizmetler vermiştir.
Yaşadığı devirin en büyük islam alimlerinden olan bu zat, aynı zamanda döneminin çok mühim bir fetva makamıdır.

HORASAN MÜFTÜSÜ DE TEKMANLIYDI...
Ailenin diğer bir mühim ismi de Muhammed Sıddık Beled'dir. Biz O'nu Horasan Müftüsü namıyla tanıdık. Orta boylu ve fakat havf ve heybet veren görüntüsünü nurani yüzü tamamlardı.İnsanlarla konuşurken onların yüzüne doğru bakmaz, yere doğru indirdiği nazarlarıyla, daimi bir cezbe halinde bulunduğunu hissettirirdi muhatabına. Az ve öz konuşur; daima dinlerdi.
Cuma, Pazar günlerinde Dervişağa camisinde arasıra vaazeder, Ramazan aylarında cami onu dinlemek isteyenler tarafından hınca hınç doldurulurdu.
Narmanlı Camisi ise adeta onunla bütünleşmişti. Ben, Horasan Müftüsü'nü daha çok babamla beraber müdavami olduğumuz bu camide dinlerdim. Büyüklerimizin anlattığına göre, Cemaleddin Server Revnakoğlu, İbrahim Hakkı Konyalı ve Abdurrahman Şerif Beygu gibi Erzurum'da araştırma çalışmalarında bulunan ilim adamları onun manevi cihetinden ve bilgisinden nasiplenirlerdi.
Vaazlarının cenneti çok, cehennemi azdı. İnsanları korkutmaz, sevgiye davet ederdi sohbetlerinde. Erzurum'da din bilgini ve velilerin çoğusu yalnızca bir tarikatte seyri süluk ve nefis terbiyesi yaparken, Horasan Müftüsü Merhum Sıddık Hoca'nın Kadiri, Nakşi ve Şazeli tarikatlerinin ulularından olduğu anlatılırdı. Hz.Musa'nın "Rabbişrahli sadri ve yessirli"... duasıyla başladığı vaazlarında, kimilerinin yaptığı gibi vakit katlinden kaçınır, kendisine tanınan sürenin her anını tebliğ ve öğretiyle geçirirdi.

ARİF İSEN BİR GÜL YETER KORKMAYA
Onu dinlediğim dönemlerde yaşım küçük olmasına karşın bende, ilminden ve irfanından istifade edenlerden oldum. Vaazlarının arasına bir edip edasıyla döktürdüğü mana yüklü dörtlüklerden birçoğu hafızamda yer etmiştir."Arif isen bir gül yeter kokmaya/ Cahil isen gir bahçeye yıkmaya" beyiti O'nun beynime nakşettiklerindendir.
Horasan Müftüsü, sürekli elinde taşıdığı tek fermuarlı siyah çantasıyla şehirde nereden geçse, Onu görenlerin muhabbet duygularına muhatap olurdu. Emekli camii imam hatiplerinden olan dedem rahmetli Dursun Aydemir Hoca'nın da yakın dostu olan Horasan Müftüsüyle ilgili çok şey dinledim çevremden.

NAHİYE MÜDÜRÜ NURİ EFENDİ
Erzurum sevdalılarının yaşadığı dönemde mutlaka ziyaret ettiği yahut rahleyi tedrisinden geçtiği bu mübarek hoca efendiyle ilgili olarak Ayhan ağabey'den şöyle bir olay dinlemiştim; ilginç olması ve Muhammed Sıddık Belet Hocaefendi'nin daha iyi anlaşılması için aynen naklediyorum:"Annemin babası emekli Nahiye Müdürü Nuri Kayaalp'le Hocaefendinin hususi bir dostlukları vardı. Dedemin oturduğu evle Hocaefendi'nin evi Dervişağa Mahallesi'nde bulunuyordu. ikisi de namaz vakitlerinde bu camide buluşur, namaz sonlarında ise genellikle hocaefendinin evinde sohbetler yapılırdı.
Dedemde kendince mütevazi bir sofi idi. Hacı İbrahim Babanın bağlılarından olması yanında o da Hocaefendi gibi üç seyri sülük yolunun yolcuları arasında bulunuyordu.1979 yılının kasım ayıydı. Dedem oldukça rahatsızlanmış, yatağa düşmüştü. 80 yaşını geçkin olmasına rağmen onun daha uzun yıllar aramızda bulunmasını istiyorduk. Arapça, Farsça ile gençlik döneminde Rusya'ya esir götürüldüğü dönemde öğrendiği Rusçasından yeterince istifade edememiştik.Bu dilleri konuşma ve yazı dili seviyesinde bilen büyüğümüz aynı zamanda bir din bilginiydi. Atatürk üniversitesi'nin İlahiyat ve Arap Fars bölümü hocalarından çoğusu rahle—i tedrisinden geçmişti.
Taşmağazaların sonunda o devirde Yağanlar Ticaret'i işleten gönül adamı merhum Yağanlı Nihat Yağan bey ile Merhum hocaefendi daimi dostlarıydı.Günlerce süren tedaviler artık cevap vermiyordu. Yeğenleri olan Dr. Şükran Paker ve merhum dişhekimi Nimet Özbaylar, beslenmesi için koluna taktıkları serumları çıkarmışlar, hepimiz gözyaşları içinde mükedder sonu bekliyorduk.Dedemin rahatsızlığını bir seyahati esnasında haber alan Hocaefendi taa İstanbul'dan apar topar kalkıp gelmişti. Hasta konuşamıyor, birşey yiyip içemiyordu. Odanın içerisine girip selam verdikten sonra Hocaefendi kapıyı kapatmamızı, kendisi seslendiğinde ancak içeriye girmemizi istemişti. Odadan Hocaefendinin güzel sesiyle tilavet ettiği Kur'an sesleri geliyordu.
Daha sonra Hocaefendi'nin dedemle sohbet ettiğini işittik. Dedem sekerat halinden hayata dönmüşcesine gayet canlı bir sesle Hocaefendiyle konuşuyordu. Beni içeriye seslediler, gözyaşları içinde odaya girdiğimde dedemin altına yastık konmak suretiyle oturduğunu ve hocaefendiyi dinlediğini gördüm. İkisi de sanki diğer bir alemdeydiler ve odanın havası bu dünyanın değil alemi berzahın iklimini teneffüs ettiriyordu adeta.Hocaefendi bir kase hoşaf getirmemi istedi, haftalardır birşey yemeyen ve o gün artık hayati bütün fonksiyonlarını yitirdiği hekimlerce belirtilen dedem hocaefendinin elinden getirdiğim hoşafı içiyordu. Muhammed Sıddık Efendi dışarı çıkmamı istediğinde hal diliyle sürdürdükleri sohbet kelama dökülmüştü yeniden.Bir iki saat sonra Hocaefendi'nin gözyaşları içinde dedeme sarıldığını ve helalleştiğini gördüm kapı aralığından. Dışarı çıktığında dayımı çağırdı yanına Hocaefendi ve tekfin hazırlıklarını hemen bitirmesini ve sabır içinde olmasını istedi. O'nun ayrılışından çok az bir zaman sonra dedem darı bekaya yolcu olmuştu artık. Rabbim ikisine de rahmet eylesin."

BÜYÜK ALİM MAZHAR HOCA
Taşkesenli ailesinin diğer bir büyüğü olan Mazhar Taşkesenli'yi yakinen tanıma fırsatı bulmuştum 80 öncesinde. Asya Finans Teftiş Kurulu Başkanı olan oğlu Ali Fuat Taşkesenliyle İşletme Fakültesi'nde sıra arkadaşıydık. Aynı zamanda da, Tosya Mahallesi'nden komşuyduk bu aileyle. Mazhar Hoca, döneminde Erzurum'un sayılı Arapça ve kelam alimlerinden birisi olarak gösterilirdi. Ramazan aylarında Çiftekardeşler camisinde vaaz eder, cami şehrin muhtelif yerlerinden gelenlerle dolup taşardı. Arapçaya olan vukufiyeti ve bu dili adeta bedevi ağzıyla telafuzu sebebiyle dinleyiciler ondan ayet ve sure dinlerken adeta mest olurlardı.
Zaman zaman cuma ve cumartesi günleri ikindi namazını müteakip de vaaz—ü nasihatde bulunurdu. Hoca'nın en belirgin hususiyetlerinden birisi de, çok sigara içiyor olmasıydı. Ağzından sigarası hiç eksik olmazdı.
Hocayla ilgili, yaşanmış ilgi çekici bir hatırayı nakledip, Mazhar Taşkesinli'nin ne denli hal ehli birisi olduğunu anlayalım... Tosyalı büyüklerimden birisi anlatmıştı."Bir ikindi namazı sırasında Mazhar hocaefendiyle arka saflarda yan yana namaz kılıyorduk. Hocaefendinin diğer tarafında da çok iyi giyimli ve yabancı olduğu görünümünden belli olan birkaç kişi yer almıştı.
Namaz bittiğinde, bu yabancılardan birisi Hocaefendiye dönerek, 'amca' dedi, ne kadar çok sigara içmişsin, melekler yanımıza gelmiyor. Üstelik Mazhar Hoca'nın sohbetine sigara kokusuyla gelinir mi?'Mütebessim bir bakışla muhatabına dönen Mazhar Hoca, "Haklısın" dedi. "Bana emri Maruf nehyi anil münker yaptığın için Huda senden razı olsun. Hakkını helal et."Sonradan Hocaefendinin vaazını dinlemek üzere Elazığ'dan geldiğini öğrendiğimiz şahıs, estağfirullahla cevap verdi.
Tesbih ve tehliller bitip, vaaz başladığında, Elazığlıya baktım. O, kürsüde gördüğü Mazhar Hoca'ya söylediklerinden dolayı hicap içinde terliyordu. Kafasını öne eğmişti. Namaz sonrasında, koşarak Hocaefendinin yanına geldi, kendisi ismen tanıdığını bu yüzden de bir kusur işlediğini söylüyor, ellerini dudaklarından bırakmayarak affetmesini istiyordu."İşte Mazhar Hoca, ilmini tevazu içinde temsil eden bir gönül adamıydı. Çocukluk ve gençlik dönemlerinde onu tanımak bugün dahi benim için bir mazhariyettir.

DİĞERLERİ
Tekman'ın medarı iftiharları arasında halen Belediye Başkanlığı görevini sürdüren İhsan Gök'ü saymamak haksızlık olur. Bu güzel ilçenin bir güzel ismi de uzun yıllar Belediye İş Sendikası Başkanlığı görevini yürütüp, işçi hakkını layıkıyla temsil eden İhsan Beyköylü'dür.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi