“Şu kadarını bilmeliyiz ki Kilise, Kıbrıs Rum’unu hiçbir zaman kendi haline bırakmayacak, kendi şuurunu, aklını kullanmasına ne müsaade edecek ve ne de onu bir gün için olsun rahat bırakacak. Son olayların ortaya çıkardığı hakikatler bunlar.” 1978
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Yunanistan Başbakanı Bay Andonis Samaras’ın son gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretinde ağırlıklı olarak ekonomik konuların görüşüldüğü biliniyor İki ülke arasında uzun süredir var olan Ege ve Kıbrıs konularına girilmediğini söylemek istiyoruz. Bu iki önemli konu görüşülmeden iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlenmesi beklentisine girmek düş ötesi bir durumun da göstergesidir. Halklar arasında birlikte yeme içme ve dostluk konusunda hiçbir sorun yaşanmıyor. Buna karşın aynı anda yüreğiniz yetiyorsa siyasi konulara bir giriniz. Anında Sakarya Meydan Muharebesini yaşamak zorunda kalmanız olasıdır. Bu nedenle siyasetçilerin bu türden dostluk söylemlerine kuşku ile yaklaşıyoruz.
Bir süre daha adada yeni bir dönemin başladığından söz edilecektir. Zamanın az da olsa geçmesi sonrasında yalnızca tellakların değiştiğine hep birlikte tanık olacağız. Bunları yazarken çözüme karşı olduğumuzun algılanmaması gerekiyor. Rumlarla uzlaşılacağı konusunda ön yargılarla hareket eden siyasetçimiz bile şimdilerde “şu aşamada çözümün zor” olduğuna vurgu yapıyor. Bu vurgusunu yaparken de “ atı zorla dereye götürebilirsiniz ama su içiremezsiniz” diye konuşuyordu. Karşı tarafın çözüme ikna edilebilmesi için dereye kadar götürülen atın suyu içmesini beklememiz gerektiğini düşünüyoruz.
Geçtiğimiz hafta sizlere görüşmelerde gelinen sürecin belirlenmesi için bir tutanak hazırlanması gerektiği konusunu paylaşmış bulunuyoruz. Burundaki çiçekle ortalık yerlerde dolaşan mendil büyüklüğündeki ülkenin Dışişleri Bakanı Bay Yuannis Kasulidis; “ şu ana kadar yürütülen müzakerelerin bir yere götürmediği ortada. Bu nedenle yeni görüşmelerin nasıl yapılacağını gözden geçirmemiz gerekiyor. Bu görüşmeler farklı düzeylerde yürütülmeli. İki toplumdan özel temsilciler düzeyinde yürütülebilir” diye konuşuyordu.
Bu yaklaşımın yeni bir yöntem olduğunu kabul etmek durumundayız. Bay Yuannis Kasulidis; “yöntem önemli çünkü geçmişte uygulanan yöntemin doğru olmadığı görüldü” diyor. Niyetlerinin yeni bir başlangıç olduğunu söyledikten sonra sıfırdan başlamayacaklarına da vurgu yapıyordu. Yukarıda adı geçen Bay da sorunun çözümüne tıpkı cumhurbaşkanları gibi bakıyor. Annan’ın belgesine hayır diyenlerin kararlarının görmezden gelinemeyeceğini söylüyor. Bu yaklaşım ve bakışlarını değiştirmeyecekleri anlaşılıyor. Bu açıklamalardan sonra Annan’ın belgesine danışıklı dövüş yaparak ‘Evet’ dedikleri kendiliğinden ortalık yerlere çıkıyor. Referandum sonrasında bir televizyon kanalı için adanın Rum kesiminde çekim yaparken konuştuğumuz bazı partililerin söylemlerinden kuşku duyuyorduk. Kuşkularımızı şimdilerde doğrulamış oldular.
Görüşme masasından kalkan taraf biz olmayalım yaklaşımını doğru bulmadığımızı ısrarla kaydetmek istiyoruz. Bizler ısrarla masada oturan taraf olacağız. Buna karşın karşımızdakiler masanın etrafında piknik yapar gibi gezinecekler. Bu durumu kabul edilemez buluyoruz. Onların gündeminde de kısa sürede müzakerelerin başlatılması isteğinin bulunmadığını Savunma Bakanı Bay Fotis Fotiu itiraf ediyor. Bununla yetinmeyerek Rum Milli Muhafız Ordusu’nun bütün felsefesini içeren “akıllı savunma” doktrininin oluşturulmasından söz ediyor.
Söylence bu ya… Hoca Nasreddin’e sormuşlar; “Hocam ay eskiyince ne yaparlar” diye. O da pişkin pişkin “kırpıp kırpıp yıldız yaparlar” yanıtını vermiş. Geçtiğimiz günlerde İngiliz Lordlar Kamarası’nın önde gidenlerinden AB Komitesi sözcüsü Türkiye ile olan anlaşmazlığa karşın mendil büyüklüğündeki ülkenin AB’ne alınmasından duyduğu ciddi kaygıyı dile getiriyordu. Bu yöndeki açıklamaları yeni bir İngiliz oyunu olarak okumak durumundayız. Aradan yıllar geçmiş şimdilerde konuşuyorlar. Bunları kırparak yıldız bile yapma olanağınız olamaz.
Bu açıklama üzerine mendil büyüklüğündeki ülkenin sözcüsü Bay Hristos Stilianidis, “Türkiye’nin AB üyeliği Lefkoşa’dan geçer” diyordu. Türkiye’nin AB ilişkileri konusunda Kıbrıs’ın engel olduğunu düşünmüyoruz. Yanlış olan bu yaklaşım nedeniyle ilişkilerin zarar gördüğünü söylemektir. Bu yaklaşım pek inandırıcı değildir. Çünkü Türkiye’nin gücü biliniyor.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Bay Dimitris Avramopulos da Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlatılması için zamana gereksinim olduğunu söyleme gereğini duyuyor. Onlar aceleci davranmazken bizim telaşımızı anlayan varsa beri gelebilir.
Karşı taraf unsuz ipin kalmaması için uğraşırken bizlerin masaya oturmak istememiz gibi abes bir durumla karşı karşıyayız. Onların ipe serdiği unları temizlemek için uğraşmamız gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız.