MENÜ
Erzurum 14°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Fıçının İğnelisi
Ahmet Göksan
YAZARLAR
9 Mart 2013 Cumartesi

Fıçının İğnelisi

“Şu kadarına inanmak lazımdır ki Rum tarafının ne bugün ne de yarın “ENOSİS” kavgasını bir kenara itecek değildir. Zaman zaman duraklama devrine girer gibi görünen uğraşmaları, vakit kazanmak, daha iyi hazırlanmaktan öteye geçmez”.19 Haziran 1969
                 Dr. Fazıl KÜÇÜK

Sonunda beklenen oldu ve Bay Nikos Anastasiyadis başkanlık seçimini kazandı. İlk turda kesin tavrını ortalık yerlere koymayan Rum Ortodoks Kilisesinin tavrını netleştirmesi sonrasında Anastasiyadis başkanlık ipini göğüsledi. Bu başarıyı yeni bir döneme giden yol olarak da okumak olanaklıdır. Uluslararası haber ajansları da aynı konuyu paylaşan haberleri ile bilgilendirmeleri yapıyorlar. Yeni başkanın ekonomik olarak da siyasi olarak da iğneli bir fıçının üzerinde oturduğunu söylememiz olasıdır. Her ne kadar Bay Anastasiyadis; “Halkın desteğini siyasi gücümüzle birleştirip krizi aşmak ve yeniden büyüme rotasına girmek arzusundayız” diye konuşuyor olsa bile iğneli fıçının üzerinde rahat olamayacağının da bilincinde olduğunu kaydetmek istiyoruz.
Seçimin sonucunun AB çevrelerinden ve Birleşik Amerika Devletlerinden geniş destek bulması adada çözüm umutlarını bir sürede olsa canlı tutacaktır. Buna karşın Avrupa Sol Partisi seçim sonuçlarını endişe verici boyutta buluyor. Akel ile birlikte Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunması ve Avrupa’da barış ve istikrarın sağlanması amacıyla ortak mücadelelerine devam edeceklerini vurguluyorlar. Bölge dengeleri açısından Nato’nun müdahil olabileceğini düşünmek, gergin bir jeopolitik ortamın yaratılmasına zemin hazırlayacaktır. Bunun ötesinde adadaki İngiliz üslerinin konumu İngiltere’yi bir hayli zorlayacaktır. Bu konu da ikinci bir iğneli fıçı olacaktır.
Alman Sosyal Demokratlar seçimin sonuçlanması sonrasında Bay Anastasiyadis’in mendil büyüklüğündeki ülkesine karşı suçlamalarını yoğunlaştırdılar. Alman Bild  gazetesine konuşan SDP’nin lideri Bay Sigmar Gabriel, Kıbrıs’taki durumun sistemik değil sistemin düşmanı olduğunu vurguluyor. Bay Gabriel adı geçen ülkenin “Rus Siyah para aklayıcıların, Sırp
Mafyasının ve dolandırıcıların”  ülkesi olduğunu söylüyor. Rum temsilciler Meclis Başkanı Yannakis Omiru’nun “Güney Kıbrıs’ta 36 Alman 3 Rus şirketi” olduğunu söylemesi olayları doğrular niteliktedir. Siyah paranın tehdidinden kurtulmanın bir hayli zor olacağı genel kanıdır.
Mendil büyüklüğündeki ülkenin 24 Ocak 2013’te ENI/KOGAS konsorsiyumuyla kendilerince ilan ettikleri Münhasır Ekonomik Bölgesinde bulunan Blok 2-3 ve 9’da 06 Şubat’ta da Fransız Total Şirketiyle Blok 10 ve 11’de doğalgaz araştırmaları yapılması amacıyla sözleşme imzaladığı biliniyor. Adı geçen parsellere ilişkin olarak imzalanan anlaşmaların egemenlik haklarının güvence altına alınmasını sağladığı öne sürülüyor. Bu anlaşmalar Türkiye’ye yanıttır. Aynı şekilde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garanticisi olan Türkiye’ye meydan okuma olarak da değerlendirmek olasıdır.
2. Enerji sempozyumunun önümüzdeki günlerde mendil büyüklüğündeki ülkede yapılacağı duyuruluyor. Konusunda uzman çok sayıda kişinin katılması beklenen sempozyumdan amaçlananın, Kıbrıs’ın bölgesel doğalgaz merkezi olarak onaylatılması olacağı beklentisidir. Konuya ilişkin olarak biz ne mi yapıyoruz diye bundan böyle sormayacağız…
Muhafazakar ve ılımlı olduğu, Annan’ın belgesine “Evet” dediği için nerede ise bağırlara basılan Bay Nikos Anastasiyadis’le yeni bir döneme girildiğinin kabul edilmesi gerekiyor. Yaptığı açıklamalardaki sözleri hiç dikkate alınmadan belirli çevrelerce umut pompalanıyor. “Ulusal Konsey’in oybirliği ile aldığı kararlara ve BM’nin ilgili kararlarına dayalı bir çözüm bulunması amacında olduğunu, ‘iki bölgeli iki toplumlu federasyonu’ “ACI UZLAŞI” olarak nitelendirirken Kıbrıs Türklerine birleşme çağrısını da yapıyor.
Kıbrıs Türklerini azınlık olarak gören Türkiye işgalcidir diyen ve Türk Ordusunu işgal ordusu olarak tanımlayan Bay Anastasiyadis’e her halde fazladan güvenmemek gerekiyor. Tasos Papadopulos stadyumunda yaptığı konuşmasında bütün Kıbrıslıların Cumhurbaşkanı olduğunu söylüyordu. Kıbrıs Türklerine seslenirken, alanda bulunanlardan yükselen “yuh” seslerini susturmakta zorlanması işinin bir hayli zor olduğunun da göstergesidir. Buna karşın ulusal konseylerinin yeniden yapılandırılmasını barış ve çözümün önünde duracak engel olarak gördüğümüzün bilinmesini istiyoruz.
İsmi etrafında yaptıkları ile kuşkular bulunan Bay Aleksandr Dovner’in yeniden girişimlerine başlaması, AB’nin genişlemeden ve Avrupa Komşuluk Politikasından Sorunlu komiseri Bay Stefan Füle’nin Rumlara limanlarımızı açın diyerek ortalık yerlere çıkıyor olmasını Türkiye’ye karşı kurulan tuzak olarak okumak durumundayız. Anlaşma olmadan bu gibi konuların ısıtılarak piyasaya sürülüyor olmasını başka türlü okuyan varsa bizlere de anlatsın
Kıbrıs sorununu, Türk istila ve işgalinden kaynaklanan bir sorun olarak sunanların sürgiti olan Bay Anastasiyadis, “Kıbrıs’taki mevcut durum kabul edilemez” diyor. Gelinen bu noktada adadaki çözümün dağların arkasında bile bulunamayacağının kabul edilmesi gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…
 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2025 Erzurum Gazetesi