“Hak mı istersiniz? Adalet sembolünün ne olduğunu öğrenmeyi mi merak ettiniz? İlk çağlardan bu güne kadar kıtalar fetheden, adalet saçan devlet kimdir diye fikrinizde halledemediğiniz bir muamma mı vardır? Bütün bu suallere tereddüt etmeden vereceğiniz cevap, ‘Bütün bunları yapabilecek ancak ve ancak Türk milletidir’ olacaktır.” 1949
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Adanın güneyinde yapılacak olan başkanlık seçimlerine ilişkin tartışmalar devam ediyor. Aday olmadığı için görev süresi sona erecek olan Bay Dimitris Hristofyas’ın bu döneme ilişkin olarak yaptığı çalışmaları da değerlendiriliyor. Filelefteros gazetesinde yer alan kamuoyu araştırma raporu sonuçlarına göre, “Bütün yaşamsal meselelerin yönetiminden çaktı” başlığı ile duyuruluyor. Bu türden yapılan araştırmaları ile sonuçlarını, yeni adaylar arasındaki müşteri kızıştırma yöntemi olarak okumak gerekiyor. Burada bir hususa da dikkat çekmek gerektiğine inanıyoruz. Seçilen veya seçilecek olan başkanların, uygulayacağı politikayı Ulusal Konseyin vereceği kararların, doğrultusunda hareket edecektir.
Belirli zaman aralıklarında adadaki kültürel miras konusunda yapılan tartışmalardan sonuç alınamadığı biliniyor. Binlerce yıllık dönemde değişik kavimden insanın yaşadığı Kıbrıs adasında, kültürel değerde pek çok eserin olduğu biliniyor. Bu eserlerin tamiratlarının yapılması kaçınılmazdır. Tamiri yapılacak kilise için Bay II. Hrisostomos, “Türk parasıyla kilise onarılacaksa o zaman yıkılsın” diyerek ortalık yerlere çıktı. Diğer yandan adanın güneyinde bulunan çok sayıdaki Türklere ait olan cami ile ibadethaneler bakımsızlıktan ve ilgisizlikten her an yıkılma tehlikesini yaşıyorlar.
Kültürel mirasın bütün insanlara ait olduğu gerçeğini görmezden gelerek eserlerin bakımına bağnazca yaklaşılırsa sonuç o eserin yok olmasıdır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti toprakları içerisinde bulunan Apostolos Andreas Kilisesi’nin onarılması Patras Üniversitesi tarafından yapılacaktır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı da katkıda bulunmak istediğini açıklamıştı. Bu açıklama sonrasında kıyametin kızılcası koptu…
Son dönemde AB’de mendil büyüklüğündeki ülkeyi “neden bünyemize alarak üye yaptık” tartışmaları yapılıyor. Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup eski Başkan Yardımcısı Hollandalı Jan Marius Wiersma, düşüncelerini geçtiğimiz günlerde AB Haber’de paylaştı. AB’ni iki vitesli bir arabaya benzetiyor. Böyle bir Avrupa’ya Türkiye’nin girişinin daha kolay olacağını da kaydediyor. Bay Wiersma, Kıbrıs uyuşmazlığının çözümü konusunda da; “Kıbrıs’ta çözüm olmadan Rumların AB üyeliği büyük bir hataydı. Kıbrıs sorunun çözümü konusunda bir anlamda AB iflas etti” diyordu. Bu düşüncede olanların sayısının artıyor olması Rumları biraz olsun telaşlandırıyor. Din konusundaki bağnazlıkları nedeniyle de rahat hareket ediyorlar.
Adı geçen ülkeyi, kara para aklama merkezi olarak görenlerin de seslerini yükseltiyor olmaları düşündürücüdür. Alman Spiegel dergisi Federal Haberalma Servisinin raporunu yeniden gündeme taşıyor. Raporda AB Kıbrıs’a yardımcı olursa Rusya’daki özelleştirme vurguncularının yasadışı varlıklarının korunacağını, buna karşın Alman vergi mükelleflerinin faturayı ödeyecekleri kaydediliyor. Financial Times gazetesinde de aynı doğrultuda haberlerin yazıldığının bilinmesini istiyoruz. Hoca Nasreddin’in oğlunun yakaladığı hırsızı bir türlü getirememesi gibi bir durumun ortalık yerlere çıktığını söylemek istiyoruz. Yaşanan olumsuzluklara karşın adanın güneyinde çamaşırcı kadının oğlu Bay Hristofyas gereken direnci gösteremiyor.
Adanın güneyinde bulunan doğalgazın işletilmesi konusunda aslanın payını almak isteyenler kıyasıya yarışıyorlar. Papazların başı Bay II.Hrisostomos, “Doğalgaz işine gireceğiz, İsrail şirketleriyle görüşüyoruz” derken bölge ülkelerinin de bu işe katılmaları konusunda ikna edilmeye çalışıldığı Rum basınında yer alıyor. BM genel yazmanı Ban Ki Moon, adadaki Barış Gücü’nün görev süresinin uzatılmasına ilişkin olarak sunduğu raporunda; “Kıbrıs’ın deniz kıyısı bölgeleri” söylemini öne çıkarıyor. Geçtiğimiz Haziran ayındaki raporunda ise, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Münhasır Ekonomik Bölgesi” söylemine yer veriyordu.
Birleşik Amerika Devletleri Dışişleri Bakanlığı’nın, Kıbrıs’ın enerji kaynaklarının paylaşımı konusunda “adil paylaşım” yerine “eşit paylaşım”dan söz ediyor olması rastlantı ötesi bir durumdur. Her iki değerlendirmenin birlikte okunması sonrasında BM’e ilişkin algının değişmediğinin göstergesidir. Uluslararası toplumun Amerika’nın güdülemesi ile işlem yaptığı bir kez daha doğrulanmış oluyor.
Başkalarının güdülemesi ile çalışanlara fazladan güvenmemek gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…