MENÜ
Erzurum 13°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Ödülün Nobeli
Ahmet Göksan
YAZARLAR
21 Aralık 2012 Cuma

Ödülün Nobeli

“Kıbrıs meselesinin halli için Rum halkının yasal bir gerçeği kabul etmesi kaçınılmazdır. Bu da Kıbrıs Devleti’nin Türk ve Rum halkı tarafından eşit şartlarla kurulmuş bir ortaklık devleti olduğudur. Bu ortaklık 1960 Antlaşmalarında temel olarak vardı. Makarios’un bu antlaşmaları yok etmek için 1963’te silaha sarılmasının, bu silahlı saldırıyı 11 yıl devam ettirmesinin yegane nedeni bu ortaklığı bertaraf etmek ve Kıbrıs’ın elenliğinizi vaftiz eylemekti. Enosis kapının arkasında zaten beklemekteydi.” 1980

Dr. Fazıl KÜÇÜK

Mendil büyüklüğündeki ülkedeki siyasi partilerle siyasetçileri yönlendiren ve yönetenin Rum Ortodoks Kilisesi olduğu biliniyor. Asli görevinin dışında her işle uğraşan bu oluşum, geçtiğimiz Ekim ayında bir toplantıya ev sahipliği de yaptı. Toplantıda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan dini eserlerle hakların ihlal edilmesi konusu tartışıldı. Papazların başı II. Hrisostomos burada yaptığı konuşmasında 1974 yılına kadar bütün Kıbrıslıların barış içinde olduklarını ve dini ayırımcılık yaşanmadığını söylüyordu.
Din adamlarının birincil görevinin halka doğruları söylemek olduğunu unutan veya ayakları havada başının üstünde yürüdüğü anlaşılan Bay Papazbaşı, gerçekleri ve yaşananları ancak bu kadar saptırabilirdi. Kıbrıs Türklerinin 103 köyden kovularak adanın %3’lük bir bölümünde yaşamaya mahkum edildiklerini unutmuş olabilir. Çok iyi bildiğine inandığımız 15 Temmuz 1974 darbesinin akşamdan sabaha gerçekleşmediğini unutmuş olması düşünülemez.
Yapılmış olan darbe kendi içlerinde bile dini özgürlükleri kullanırken barış içinde olmadıklarının da en somut göstergesidir. Kendi yurttaşlarına bu kadar acımasız davrananların Kıbrıs Türklerine hoşgörü ile baktıklarını söylemeleri saygısızlığın ve yalancılığın en büyüğü olsa gerek. Kiliselerin tahrip edildiğini söylerken 1974 öncesi köylerinden kovulan Türklere ait ibadethaneleri ne duruma getirdikleri ve şu anda adanın güneyinde bulunan ibadethanelerin de yürekler acısı bir konumda olduğunu kaydediyoruz.
Din adamı kılıklı bu ve benzerlerinin Türkiye ve Kıbrıs Türklerini suçlarken biraz olsun insaflı olmaları gerekiyor. Kilise olarak Kıbrıs Türkleri ile görüşme yapmak için çalıştıklarını söylerken bile doğruları konuşmadığı herkes tarafından biliniyor. Görüşme yapabilmeleri için de Türk Silahlı Kuvvetlerinin adadan ayrılması gerektiğini söylüyor olmaları pişkinlik ötesi bir durumdur.
Mendil büyüklüğündeki ülkenin ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölgede bulduğu doğalgazı şimdiden pazarlık konusu olarak ortalık yerlere bıraktı. İflastan kurtulabilmek için elde edilecek gelirlerin bir kısmını alacakları kredinin ödenmesi için kullanacaklarını söylüyorlar.
Kendi geleceklerini ipotek altına sokanların şimdilerde Lübnan ve İsrail arasında Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz araştırmaları için yaşanan krizde arabuluculuğa soyunuyor olmaları ilginçtir. The Times Of İsrael” gazetesinin internet sitesinde yer alan haberde, denizde 850 kilometrekarelik bir alan üzerinde hak iddia ediliyor. İsrail’in 2007 yılında üç ülkenin Münhasır Ekonomik Bölgesini belirleyen anlaşmanın onaylanmasını engellediği belirtiliyor.  Doğu Akdeniz’de var olan yer altı zenginliklerine sahip olabilmek için acımasızca uğraş verilirken bizler ne mi yapıyoruz?... Bu sorunun yanıtını sizler verebilirsiniz.
Avrupa Parlamentosu Bütçe Kontrol Komitesi üyesi Bulgar milletvekili Bay Ivalio Kalfin AB Haber’e yaptığı açıklamasında, “Kıbrıs sorunundan dolayı raporuna yönelik eleştiriler oldu. Gerçekten büyük baskılar oldu. Aslında raporumla ilgili tartışmalar gösterdi ki Kıbrıs sorunu gerçekten büyük ve bir, o kadar da karmaşık bir sorun” diyor. Raporun Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne verilecek 259 milyon Euro’luk yardıma ilişkin olduğunun bilinmesini istiyoruz.
Karşılaştığı zorluklarla rapora ilişkin olarak görüşmeler sırasında verilen değişiklik önergelerini değerlendirdikten sonra  “Raporumla ilgili olarak vermek istediğim mesaj bu raporlarla Kıbrıs sorununu çözemeyiz. Ben daha yapıcı olmaya çalıştım. Eleştirilere maruz kaldım” dedikten sonra “Kıbrıs sorununu çözene Nobel Ödülü verilir” diyordu.
Kıbrıs uyuşmazlığının raporlarla çözülemediği net olarak Avrupa Parlamentosu’nda kabul edilmiştir. Uyuşmazlığı soruna dönüştürenlerin de gerçeklerle yüzleşmeleri gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız.
 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2025 Erzurum Gazetesi