Davulcunun Yaygaracısı

“Maalesef komşularımız, hayal pereset ve insafsız kişilerdir. Hesapları Megalo İdea’ya ve Megalo Maniye’ye dayandığı için de sonunda hep toslarlar ve dünyadan veya süper devletlerden imdat isterler. Bunların yardımını sağlayınca yine yanlış hesaba başlarlar. Avrupa artık bu şımarık yüzsüz ve karaktersiz çocuğa ‘otur yerine !... Türklerin hakkı ile oynama!’ demesini bilmelidir”. 1980
Dr. Fazıl KÜÇÜK
İçinden geçmekte olduğumuz günlerde AB’nin kendi içinde de tartışılmaların yaşanmakta olduğu biliniyor. Adı geçen birliğe üye olurken uzun sayılabilecek sürede kapının eşiğinde bekletilen İngiltere’nin şimdilerde tartışmanın odak noktasında olduğunu kaydetmek istiyoruz. Geçtiğimiz günlerde Londra Belediye Başkanı Bay Boris Johnson, ülkesinin AB Üyeliğinin referanduma götürülmesini istiyor. Bu isteğini Başbakan David Cameron’a iletirken ülkesinin Norveç ve İsviçre  gibi AB ile dışarından bağı olmasını istiyordu.
Ayrıca ülkesinin ortak pazar içinde kalmasını buna karşın siyasi birlikten çekilmesini öneriyor. Mart ayına kadar süre olmasına karşın konu ancak ısıtılabilir. Referandumda fazla soru sorulmasına karşı çıkarken “AB’nde kalmak istiyor musunuz yoksa yeniden müzakereden yana mısınız”  sorusunun yanıtlanmasını istiyor.  İngiltere’nin Euro bölgesine girmesi için yapılan bütün baskılara karşı çıkarken  “Ne zaman olur bilemem ama bunun sonu uçurumdur” diyor.
İngiltere’nin ekonomisinin de zora girdiği bu dönemde birlikten çıkışın çare olacağı düşünülüyor. Bu çıkışın da sorunun çözümü için çare olamayacağının bilinmesi gerekiyor. The Economist dergisinde yer alan bir değerlendirmeye göre Avrupa genelindeki işsizlik oranları ile Euro bölgesindeki durgunluğun devam etmesi durumunda krizin bitmeyeceğini kaydediyor.  İşsiz kuyrukları devam ederken kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s AB’nin krizle mücadele amacıyla oluşturduğu kurtarma fonunun kredi notunu düşürdü. O zaman yandı gülüm keten helva…
İşlerin yolunda gittiği anlarda ve dönemlerde yapılanlar kimseyi pek ilgilendirmez. Buna karşın en küçük bir aksama sonrasında sorumlu avına çıkılır. Mendil büyüklüğündeki ülkede yaşananlar da bu yaklaşımın tipik bir göstergesidir. Adı geçen ülkenin en önde gideni Bay Dimitris Hristofyas, Yunanistan’da yaşanan ekonomik kriz sonrasında ülkesinin iflas ettiğini ilan etti. İlanı yaparken de ne kadar hayırsız bir evlat olduğunu da ortalık yerlere koyuyordu. İflasın gerekçesi olarak da Yunanistan’daki ekonomik krizi ve ülkesindeki Merkez Bankası ile bankaların yanlış kararları yüzünden sektörün iflas ettiğini söylüyor. Bankaları suçlarken, bankaların 4 milyar Euro’luk Yunan tahvili almalarını örnek gösteriyordu.
Televizyonlarda yaptığı konuşmasında duygulara seslenirken, “1974’te yurdumuz tamamen yıkıma uğradığında, o günkü gibi birlik içinde olursak, zorlukları aşabiliriz. Hepimizin çabasıyla birkaç yıl içinde ülkemizi yeniden inşa etmiş ve ekonomimizi ayağa kaldırmayı başarmıştık. Şimdide aynı sorumlulukla el ele verirsek bir mucize daha yaratabiliriz” diyordu. İşinizi doğru yapmayacaksınız sonrasında da halkın duygularına sığınarak sorunları aşmaya çalışacaksınız. Bu türden işleri siyasetçiler çok güzel beceriyorlar. Ne güzel bir yaklaşım değil mi?...
İflas ettiğini duyuran mendil büyüklüğündeki ülkede bir takım ekonomik önlemlerin alınması kaçınılmazdır. Şimdiden yaygaraya başladılar bile. Yaygaranın temelinde yatan olgu ise bu güne dek alıştırıldıkları toplayıcılık huyundan vazgeçememeleridir. Şu anda 17 milyar Euro’luk bir yardıma gereksinimleri olduğunu da açıkladılar. AB içinde bu miktardaki parayı davulcuya bahşiş olarak verirler. Bu parayı AB’nden alamazlarsa ileride pazarlayacakları doğalgaza mahsuben yabancılardan para alabilmek için çalışma başlattıklarının da bilinmesini istiyoruz.
Ülkesi adına alınacak olan önlemleri kabul ederken ağladığını açıklayan Bay Dimitris Hristofyas’ın daha fazla yaygara koparmadan ağlaması gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız