MENÜ
Erzurum 22°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Tüfekten Felsefeye…
Cahit Okcu
YAZARLAR
19 Şubat 2018 Pazartesi

Tüfekten Felsefeye…

Ay küser, karanlık cezalı mumun koğuşu olur.

İçine toz kaçmış tüfek bozulur, kundakta bir Hızır unutulur, muskada. Kuş yıldızdan kovulur, çalı kirpik olacak diken bulur. Omuza sığmayan hasta,  dereyi geçemeyen cüce, yaprağa ten olamayan renk, ateşe sıcak olamayan ilham ne varsa, akıl hepsine her üzülene tüfek verir.

 At besleyene süvari gerek, ata saklayana tarih…  Gayrı her şey gurbet, ömür ülküyü, ülkü tavrı teselli eder…

 Taşlı dereyi büken vadilerde çok yunus var oltada unutulan… Ve çok Yunus var hakikatten firari, yalandan özgür. Bir var nehir, bin yok denize dökülür. Bir yok deniz bin var yüreğin çukurlarında… Ve insanın insanı balık gördüğü bir hikaye, uzun uzun!.. Yaşadığımız yüzyıl gibi… Yaşadığımızı sandığımız yüzyıl gibi. Bu hikaye ekmek kuyruğu gibi.  Bu ekmek kuyruğunda sevdası olanda bir olmayan da. Biri su içerken bulanır diğeri su doldururken durulur. Avuçları insan dolu tabiat, avurtlarında kendini çiğneyen insan. Anlaşılır olma adına soyunan, ad bulma adına giyinen insan. Aslında soyunmadan insan olduğunu anlamadığımız bir sürü insan, dolaşık, bulaşık... Kuşlardan farkı, onlar soyununca yenesi, bunlar soyununca gömülesi.

Bir çok hakikat var, uzun uzun kolları olan, renk renk gözlerde yalan kundaklayan. Yeni dünyada merkep değil yük yorulur. Kaldırımlara ayna döşeyen hizmet meşhur olur, bu sefer elleri üstünde yürür insanlar. Altından korkan, üstünden ıslanan, altında ayakları olmayan, üstüne mülkten şemsiye çekmiş şekil mekil bir şeyler.. İnsan!.. Varın düşünün, bir yalana zeka olanla bir cüzdana fermuar olan arasında ne çok fıkraya benzeriz, dudaktan kalbe değil göbeğe düşen salyaların cilaladığı şişkin meşhur, pişkin memur kul yüzyılı!..

İnsanın kirletmediği güzel yok. Gökkuşağından belkuşağına!.. İnsanın insanı kirlettiği başka iri bir yüzyıl yok.. Rüyaların duvak biçilemediği ışıklar, manolyalarda noel ağaçlarında aya nisbette. Hep en çabuk kirlenen beyazı bu sebeple en son giydi akıncılar, sakalda, göğüs kıllarında, kefende. Bir tek beyaz kalmıştır yarına saklanan, tüfekle barışık. Erken gelip geç dökülen ak saçlar gibi. Her mermi bir beyaz güvercin… Rengini çiçekten isteyen göz, gömülecek şakak bulamayan felsefe, aya şarkı söyleyen kurt, bırak tebessüm dudağa borçlu kalsın… Asra yemin olsun ki, asra borcumuz kalmadı… Artık, yalana ödenecek tek bozuk hakikat kalmadı.. Var diyenlere, onları Akıncı namlularından uçan mermiler ödeyecek deyip  seccademizi katladık...

 Hakikatin uzun uzun sustuğu asır, .. Suskun olmak böyle bir şeydi. Borçlu yaşayanların suskunluğu. Kaldırıma, vitrine, koltuğa sığmayanlar böyle böyle avuçlarına sığmıştı. Borç almış olan bir ömür … Beyaza gözün akı borçlu, tırnağın beyazı, gamzede yüzen kuğunun tüyü…   

Yanlış saklanan doğru yakalanır.

Bir türlü yutamadığımız yalanlar… Halen aç yalanlar.  İlaç satan yalanlar, aç doyuran yalanlar, açığa fırın sıcağı, aca şaraba banılmış karga peyniri yalanlar… Kavalı çalan ciğer, öttüren dudak. Belki de yalan hakikatin kirası. Anlamak lazım artık, bahtın bedeli ömrün acı tebessümü. Bir türlü yorulmadığımız dar yollar şahit, dargın kalamadığımız tarih, darası diye tartıldığımız fikir, hepsi bahtın rüzgar sızdıran kırık camları. Üşüdükçe yurt aramamamız bundandı… Bazen anlımız üşür bazen bahtımız. Rüzgarı sineden gayrı ne durdurur bunu bir türlü öğretmediler gitti. Geceyi paylaşırken çoğunu baykuşlara, gündüzü paylaşırken akbabalara bıraktık.

Asya’ya benzeyen bakışları silahsız olanlar varsın fistan giyinsinler.

Yeni bir Gönül doğacak elbet. Saklandıkça sobelenen fikir, kirli gedik taşı, buğulu ufuk camları avuçlarında Yemen yazması saklayan analarca silinecek. Her bakış, her göz tarihe astığı tüfeğini kuşanacak.

Gerideki hiçbir taşa işemeden, iç geçirmeden yalanın serenatında yıllara, güneş gibi korkusuz, güneş gibi doğuşunu ertelemeden,  ışıkları siper yapıp, ay gibi karanlığı kovan, yüreğini amacıyla silahlandırmış nesil, sanırım doğdu…

Gülümsedikçe sevinmemiz bundan sanırım…     

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi