MENÜ
Erzurum 18°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Kışa Doğru Yelken Açarken
Zülküf Usanmaz
YAZARLAR
14 Ekim 2012 Pazar

Kışa Doğru Yelken Açarken

Yaşadığımız dört mevsimden birisi de kış..Kış diğer mevsimlere göre hayati derinden etkileyen ve belki de bu yüzden sevilmeyen zorlu bir mevsim..Şükürler olsun ki ülkemizde dört mevsimi bir arada yaşıyoruz.

Yurdumuz böylesine güzel bir coğrafya olduğu için kış mevsimi, her bölgeyi aynı zamanda ve aynı şiddette etkilemiyor; diyelim ki bir bölgesinde son bahar yaşanırken, başka bir bölgesinde kış ve başka bölgelerinde yaz veya ilkbahar mevsimleri yaşanır.. Bu özellik Erzurum için çok daha farklı..

Burada mevsimlerin dördünü görüp yaşamak çok zor.Hatta kaba bir tanımla, Erzurum'da mevsimler dört değil, iki demek daha doğru olur .

Onlar da yaz ve kış.. Bu iki mevsimde de gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkı yaklaşık 20 derece civarında..Ancak bu iki mevsim bile eşit değil..İnsanın kalın giysilerini giydiği, dolaysıyla üşüdüğü ve soğuktan korunduğu süre yaklaşık sekiz ayıdır. Yerde kar olsun veya olmasın 8 ay soğuktan korunmak zorundayız..

Yılın geriye kalan 4 ayı ise, tabir yerindeyse ilkbahar ve yaz karışımı bir değişik mevsim ki bölgeye "Yayla "havasını veren de işte bu melez mevsimdir.. Atalarımız, Erzurum için "Kasım yüzeli,yaz belli.. "demişlerse de asıl yaşanan mevsim tasnifi, iki mevsim şeklinde olan tasnif..

ŞEHİRİN KONUMU

Fatih Sultan Mehmet, 1473 yılında Erzurum'u kendi sınırları içine katmıştır.Ondan önce bu şehirde Araplar,Bizanslılar ve Selçuklular yaşamışlar..Osmanlıların eline geçtikten sonra Erzurum, Osmanlının önemli bir serhat eyaleti olmuştur. Kent, birçok savaşta el değiştirmiştir. En son birinci cihan savaşı esnasında Rusların elline geçmişse de, Bolşevizm ihtilalı nedeniyle Ruslar kendiliğinden geri çekilerek şehri terk etmiştir. Erzurum, 25 bin kilometrekare alana sahip..Toprak genişliği bakımından Konya, Ankara ve İstanbul'dan sonra 4.büyük kent..

BURADA KIŞ, TAM BİR BAŞBELASI

Kış böyle bir coğrafyada fakir kesimin başına çöken bir bela gibi..Çünkü kışa karşı mücadele edebilmek için varlıklı ve hazırlıklı olmak lazım.. Zaten bu yüzden Fatih Sultan Mehmet zamanında, Erzurum'da ikamet edenlerden vergi alınmıyormuş..Lalapaşa camiinin duvarına bu hususta yazılar var deniyor.. Eksi 40 derece soğukta kömürü olmayan, odunu olmayan bir aileyi düşünebiliyor musunuz? Erzurum'un kuru ayazındaki bir ailenin bilmem ki böyle bir sıkıntısını anlar mısınız? Kışlık yağını,kışlık peynirini temin edememiş,sonbaharda patatesini,soğanını,lahanasını alamamış ailenin sıkıntısını nasıl bilebilirsiniz ki..? Ya soğuk evde serilen sofrasına kuru ekmek bile koyamayanlar? Satın alma gücü sıfırı tüketmiş kentin meteliksiz yığınları..?

Yazlık kıyafetiyle okuluna titreye titreye giden çocuklar..? Okulunu okumuş, askerliğini yapmış ve hala maaşlı babasından harçlık alan işsiz delikanlının yaşadığı psikolojik yıkım ve sosyal kırılma noktasını bilmem ki tahmin edebilirimsiniz? Bu şehirde kışın hayat zor.. Hem de çok zor vesselam..!

EN ÖNEMLİ SORUN

Erzurum gelir bakımından fakir ve geri kalmış şehirlerimizden biri..Gayri safı Milli hasıladan aldığı pay çok düşük..Sanayi yok,ticaret az, sektörler yetersiz ve kapasitesiz.. Durmadan sermaye göçü var,beyin göçü var,nitelikli nüfusu batıya kayıyor..Yerine kırsaldan göç alıyor.Şehir hayatına katılan göçün sermayesi yok, niteliği yok ve şehir hayatına kalite bakımından bir katma değeri olmuyor.Tersine şehre problem üstüne problem getiriyor.. Bu da şehri idare edenleri, şehri ileriye taşımaya çalışanları ister istemez kara kara düşündürüyor..

BEREKET VERSİN Kİ..

Fakir kentlerin kaçınılmaz olarak fakiri de çok olur; fakirin bol olduğu yerde de asayiş bozuk olur. Bu bağlantıdan hareketle şehrimize baktığımız zaman, ne kadar "Şükür "etsek azdır diyoruz.Çünkü şehrin maddi portresine göre vahim sonuçlar ortada yok.. Bunu bir çok sebebe bağlamak mümkün..Ama en önemlilerini öne çıkaralım ; her şeyden evvel insanımız, onurludur,gasp, hırsızlık gibi adi işleri yapmak istemez ve başkasına ait mala el uzatmaz,fakirdir ama onurludur ; aç bekler başkasının malını çalmaz.. Bir de, fakire sürekli uzanan yardım elleri vardır, yakacağından yiyeceğine,nakit para yardımından giyeceğine kadar yardım, yardım, yardım..!

Bunu kim yapıyor diye sorarsanız? Herkes diye cevap veririm. Şahıstan kuruluşa,Belediyeden sosyal yardımlaşma kurumuna,birçok vakıf ve dernekten birçok sivil toplum kuruluşuna kada .. Herkes tam bir yardım yarışı içinde.. İşte bu özellik, Anadolu halkının asıl ve asil rengidir rengi.. Dünyada başka bir devlette ve millette böyle bir şey yok..

Şahsen bunları gördüğüm zaman gözlerim dolu dolu yaşarıyor ve diyorum ki, iyi ki varsınız değerli halkım, iyi ki varsınız güzel kuruluşlarım, iyi ki varsın özverili ülkem ve iyi ki varsın bütün bu güzelliklere çatı olan devletim..! Ne kadar gurur duysam azdır ..!

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 salim
 18 Ekim 2012 Perşembe 09:08
hocam onasıl bir başlık kışa yelken açılırmı mübarek.türkiye kavaramları deyimleri henüz özümsemiş bir kültürel entellektüel olgunluğa erişemedi vesselam.gazetelerde köse tutanlara ithafen...slmlar
 Aykut Saadet
 15 Ekim 2012 Pazartesi 11:39
Güzel bir yazı olmuş. Bu şehrin zaten iki mevsimi var biri yaz diğeri kış. İkisi de güzel.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi