Dün Kut’tan, Kutsal’dan bahsettik…
Ve kaynağın ilahi olduğuna işaret ettik…
Bunu teyiden anlatılan bir menkıbe var…
Derler ki, bir vakitler bir sohbet meclisi kurulmuş… Sıradan insanlar var… İçlerinde bir de derviş… Sohbet ediyorlar… Keyiflice bir hal üzereler… Tam o esnada devlet katından bir büyük zat da gelmesin mi meclise… Herkes ayağa kalmış, el pençe divan bir halde hoş safa ediyorlar… Derviş hariç!
Devletlümüz kızıyor bu hale… “Bre Derviş” diyor… “Kuran’da Allah’a, Resulüne ve yöneticilerinize bağlılık gösterin ayetini okuyup durursunuz da, gereğini yapmaktan niye imtina edersiniz…”
Aklı sıra Derviş’i köşe sıkıştırmış… Etraftakilere bakın ben adamı nasıl da, hal ederim dercesine bakıyor…
Derviş sakin!
Cevabı da o kıvamda…
“Bey” diyor… “Biz o ayeti okurken Allah lafz-ı celilini telaffuz eder etmez öyle bir hayrete düştük, öyle bir zevke daldık, öyle kendimizden geçtik ki Resulüne bile sıra gelmedi, nerede kaldı yöneticiler!”
Bu menkıbe’nin kaynağı Şemsi Tebrizi’dir…
Kayıt düşer…
“Tefekkür etmek yetmez biraz da zevk etmek gerek…”
Bu zaviyeden baktığınızda ve zevk etmek sadedinde kaldığınızda sanatçı iseniz sanatınıza herhangi bir dış etkiye tahammül gösterebilir misiniz?
***
Mümkün değil elbet…
Aktardığımız eserler üzerinde hoyratça girişimleri görünce bırakınız zevk etmeyi, tefekkür noktasında olan kaç yönetici gösterebilirsiniz?
Bakınız, Veyis Efendi Mahallesi Gümüşlü Kümbet Sokak’ta bir çeşme bulunuyor…
Adı, Hüseyin Ağa Çeşmesi…
Çeşme üzerinde mevcut olan beş satırlık kitabeye göre; Hüseyin Ağa H.1239 / M. 1823 yılında yeniden yaptırmış ve suyunu akıtmıştır. Çeşmenin arkasındaki mezarlıkta da medfundur…
Çeşmenin hali içler acısıdır…
Bakımsızlıktan her yanı kırık dökük…
Kelimenin tam anlamıyla kaderine terk edilmiş halde…
Oysa…
Hüseyin Ağa’nın mezar taşında yazılanları ilgili olanlar hakkıyla okusalar…
Ne dersler çıkarırlar ki…
Mezar taşında şunlar yazılıdır;
Hüvel hallâkül-baki, Ah ölüm şerbetini kana kana, akibet bu Hüseyin Ağa içti, Eşref-i haneden iken eceli, Sevb-i mevt-i ana dahi biçti, düştü bir mısrala tarihi, Hüso Ağa cihandan geçti, El Fatiha sene 1239.
Anlamı: Baki olan yaratıcı odur. Ah sonunda Hüseyin Ağa ölüm şerbetini kana kana içti. Hanedanların en şereflisi iken eceli, ölüm elbisesini ona da biçti. Bir mısra ile tarihini düştü. Hüso Ağa dünyadan geçti El Fatiha, Yıl 1823…
Yaa…
Ne Hüso ağalar geldi geçti şu fani zeminden…
Bir çoğu da, tıpkı Hüso ağa gibi hanedan, zadegan kısmından…
Suyu Türbe Deresi sularına bağlı olan çeşmeye hakkıyla nazar etmeyenler için daha fazla ayrıntıya gerek var mı?
İyisi mi, hidayet Allah’tan deyip, huzur bulalım!