Erzurum’un en çok bilinen, tanınan çeşmesi sorulsa, Erzurumluların hemen tamamına yakını Dabakhane Çeşmesi derler…
Kevelciler Caddesi ile Taşmağazalarına inen caddenin kesiştiği yerde bulunmaktadır…
Hayli eski bir çeşmedir…
Öyle ki, ne yapım tarihi bilinir, ne de yaptıran şahıs…
Kimileri bu çeşmenin tarihinin taa, Saltuklular dönemine kadar vardığını, dolayısıyla bin yıllık bir geçmişi olduğundan bahsederler…
Doğruluğunu Allah bilir…
Bizim bildiğimiz şu ki, çeşmenin suyu hakikaten çok farklıdır…
Çeşitli dertlere deva olduğu da söylenen bu suyu halen daha özel olarak alıp evinde içmek üzere götürenlerin sayısı çokçadır…
Gidenler bilirler, çeşme düz taban diyebileceğimiz türde değildir…
Yerin bir miktar altında, 10 , 15 merdivenle inilecek bir mahalde bulunmaktadır…
Dışarıdan baktığınızda türbe vari bir görüntü verilmiştir…
***
Çeşmenin esaslı tamir tarihi 1962 yılıdır…
Yani bundan 50 sene öncesinde ciddi bir tadilat görmüştür….
Sonraki yıllarda da, özellikle yol bakım ve çevre düzenleme çalışmalarına denk geldiğinde görülen eksiklikleri giderilmiştir…
Şu anda hiçbir sorun yaşanmadan çeşmeden istifade mümkündür…
Burayla ilgili anlatılan hayli de menkıbe bulunmaktadır…
En bilineni, Hazreti Hacer Annemizin zemzemle ilgili kıssasına benzeyenidir…
Genç bir kadının evladına şifa ararken yaşadığı bir olay üzerine bina edilmiştir…
Derler ki, uzun yıllar çocuk hasreti çeken bir hanım nihayet muradına erer ve bir erkek evlat sahibi olur… Çok mutludur. Öyle ki, gözü ondan başkasını görmez, gözünden gözüne de inanmazmış. Çocuk 2 yaşına gelince bir hastalığa düçar olur… Bir anda gözleri kapanır ve görmez olur… Anne çok üzülür, yemeden içmeden kesilir… Her gün Allah’a yalvarır, “Rabbim bu yavrucağa merhamet buyur ve şifa ver” diye… Bir gün yaşlı bir kadın evlerine uğrar, yorulduğunu içmek için bir su getirmesini söyler… Hemen söyleneni yapar, üstüne bir de ayran getirir… Kadın öyle mutlu olur ki, Dabakhane çeşmesinin bulunduğu yeri tarif ederek, “bir gece yarısı kocanla beraber teheccüd namazı kıl ve birlikte buraya gidip söylediğim yeri eşele, çıkan gözenin suyundan önce siz için sonra da evladınıza içirip gözlerine sürün biiznillah hastalığı düzelecektir.” deyip gözden kaybolur… Söyleneni yaparlar ve çocuk hakikaten şifa bulur… Bunun üzerine de, buraya çok özel bir önem atfedilir ve “bu suya zemzem karışmıştır, şifa oradandır” kanaati hasıl olur… O gün bugün bu su hiç kesilmemiş yüzlerce yıldır akar olmuştur…
***
Bunları okurlarımıza aktarırken dikkat edilirse bir hüküm ifadesinden kesinlikle kaçınmaktayız…
En doğrusunu Allah bilir deyip anlatılanı aktarıyoruz…
Adı üstünde menkıbe… Hikaye… Söylenti… Rivayet…
Bize açık olanı, bildiğimiz, aynel yakin gördüğümüz şu ki, Dabakhane suyu hakikaten çok özeldir, çok güzeldir…
Her türlü şifa da Cenab_ı Hakk’ın izniyledir…
Dualarımız rabbimizin inayetiyle kuşatılmışlığımıza olsun…
O, “ol” derse ne olmaz ki…