“Hükümetin bize siyasetini açıkça anlatması zamanı gelmiştir. Ne yapmak istiyor? Gayesi nedir? Eğer Rumları memnun etmek için bizi onların tehdit ve tazyiki altında bırakarak emrivakilerle muhtariyet gerçekleştirmek istiyorsa bu yanlış politikada hiç de muvaffak olamayacağını şimdiden kesin olarak kendisine hatırlatmayı faydalı buluyoruz.”1956
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Kendi içindeki çelişkilerini çözememiş olan AB, geçtiğimiz günlerde Günü’nü kutladı. 365 günlük takvime baktığımızda her gün bir olay öne çıkarılarak bilmem ne günü olarak kutlanıyor. Bu kutlamaları bir anlamda olaya, (Bazılarına karşı olsak bile) dikkat çekmek olarak kabul etmek durumundayız. AB Günü’nü de bu çerçevede değerlendiriyor ve anlamsız buluyoruz. Çünkü bu kuruluş Kıbrıs Türklerini yok saymaya devam ediyor.
Annan’ın Belgesi’nin onaylandığı dönemde AB, gündüz düşleri görerek Kıbrıs Türklerini yanlış yönlendirmiştir. Siyasetçiler bu kuruluşun verdiği sözlerini tutmadığını arada bir de olsa anımsıyorlar. Adaletsizliklerin planlandığı ve uygulamaya konulduğu bir merkez olarak da değerlendirmek olasıdır. En azından Kıbrıs Türklerine karşı uygulamayı reva gördükleri hukuksuzluk ve adaletsizliklerin dizin boyunu aştığını kaydetmek durumundayız.
Bunun yanı sıra Avrupa Parlamentosu da bu uygulamalara çanak tutuyor. Adı geçen parlamento içinde “Kıbrıslı Türkler ile Yüksek Seviyede Tema Grubu”nu oluşturdular. Bu oluşumun Kıbrıs Türklerinin haklarını savunmalarından vazgeçtik açıktan saldırıyorlar. Bu baylar ve bayanlar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığındaki bayrağımızı görmekten rahatsızlık duyduklarını söyleyerek bayrağın indirilmesini de aynaya bakmadan istiyorlar. Büyük devlet adamı, Azerbaycan’da ilk Türk Cumhuriyeti’ni kurucusu olan Mehmet Emin Resulzade’nin “göndere çekilen bayrak bir daha oradan inmez” sözünü anımsatıyor ve hadi oradan diyoruz.
Kıbrıs Türklerine uyguladıkları acımasız ambargoların kaldırılması konusunda kıllarını kıpırdatmayanların, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bayrağına söz söyleme hakları yoktur olamaz da. Hiçbir suçu olmayan Kıbrıs Türklerine reva görülen acımasız ambargoların hangi hukuk ilkelerinde ve hangi uluslararası hukuk uygulamalarında vardır. Bunun yanıtını versinler ve sonra konuşsunlar. Dünyada benzer başka uygulama örnekleri varsa da bilmek ve öğrenmek istiyoruz.
Hırsızın hırsızdan hesap soramadığı noktada, hukuksuzlukların dizlerin boyunu aşmasının son derece doğal olduğunun bilinmesi gerekiyor. Uyguladıkları çağdışı yaptırımlarla da sonuç alamayacaklarını bilmeleri gerekiyor. Doğrudan ticaretin çok duyarlı bir konu olduğunu söyleyen Avrupa Parlamentosu Başkanı Bay Martin Schulz, kendi açılarından bakıldığında, “Kıbrıs’ın Kuzey’inin AB’nin bir parçası olduğunu” söyledikten sonra “orada yaşayanlar cezalandırılmamalıdır” diye ekliyor.
Bay Martin, güneydeki yönetimin çok zor bir dönemde AB dönem başkanlığı görevini üstleneceğine vurgu yapıyor ve dönem başkanlığının sonuç verici olacağını kaydediyor. Adı geçen Bay, Kıbrıs uyuşmazlığının çok duyarlı bir konu olduğunu bildiklerini, buna karşın bugüne kadar hiç kimsenin uygun çözümü getirmeyi başaramadığını söylüyor.
Avrupa Parlamentosu Başkanı Bay Martin’in bu açıklamalarını suçluların telaşı içinde olanların değerlendirmesi olarak okumak gerekiyor mu ne…
SEVGİ ile kalınız…