MENÜ
Erzurum 13°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Yanlışın Mimarı
Ahmet Göksan
YAZARLAR
30 Mart 2012 Cuma

Yanlışın Mimarı

“Kıbrıs Türkü Müslüman’dır. Allah’ına Peygamber’ine inanan, Türk kültür, hars ve medeniyetiyle birlikte Avrupa’nın medeniyetini de hazmetmiş bir halktır. Bunun yanında Atatürk ilkelerine sadık ve bağlıdır. ” 1976
  
        Dr. Fazıl KÜÇÜK
 
            Mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gidenleri Mart ayı boyunca damlarda sürdürdükleri gezintilerini sonlandırmış bulunuyorlar. Doğal olarak damlarda yaptıkları bizleri fazladan ilgilendirmiyor. Buna karşın 1 Temmuz 2012 tarihinde üstlenecekleri AB dönem başkanlığı bizleri fazlası ile ilgilendiriyor. Rum basınında yer alan haberlerde Ekim ayında Leymosun’da Avrupa Denizlerine İlişkin AB’nin Deniz Politikasını Belirleme toplantısının yapılacağı duyuruluyor.
            AB’nin denizlerle ilgili olarak fazladan bir sorununun olduğunu söylemek olası değildir. Denizlerle sorunu olan mendil büyüklüğündeki ülke ile Yunanistan’dır. Burada yapılacak olan toplantının Leymosun Kenti için de önemli olduğu kaydediliyor. Çünkü buradaki toplantı sonrasında yayınlanacak bildiri ise “ Leymosun Anlaşması” olarak kayda geçirilecektir. Bu nedenle daha önceleri alınan kararlar gibi adlarını sürekli olarak bundan böyle duyurma olanağını elde etmenin fırsatını yakalamış olacaklardır. Bu nedenle de kendilerini büyük olarak kabul ettirmiş olacaklardır.
            Bunun ötesinde Doğu Akdeniz’deki dengeleri Münhasır Ekonomik Bölge ilan ederek yarattıkları fiili durumun kalıcı olmasında sağlamış olacaklardır. Bununla yetineceklerini pek beklemiyoruz. Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki denizi de denetleme fırsatını yakalayacaklardır. Böyle bir adımın kabul edilebilir olmayacağının bilinmesini istiyoruz. Ege’de kıta sahanlığı konusunda da Yunanistan’ın atacağı adımlara da zemin hazırlanmış olmanın hesaplarını da yapıyor olabilirler. Yunanistan’ın konuya ilişkin olarak Lahey’deki Uluslararası Mahkemeye geçtiğimiz yılın sonlarında başvuruyu yaptığını da yinelemek istiyoruz.
            Türkiye doğal olarak resmen tanımadığı bir ülkeyi muhatap olarak kabul edemeyeceğini başından beri dillendiriyor. Buna karşın AB’nin atacağı adımları mutlaka izlemek durumunda kalacaktır. Mendil büyüklüğündeki ülkenin sıklıkla büyük oyun ve tuzaklar peşinde olduğunu sizlerle paylaşmış bulunuyoruz. Türkiye’nin 10. Protokolün yürürlükten kaldırılması çalışmaları ile Avrupa Denizlerine ilişkin politikaların belirlenmesi aşamasında uluslararası toplumun aracılığı ile dur demesine bekleme hakkımızı saklı tutuyoruz.
            Gelinen bu noktada İngiltere’nin konumu bir kez daha öne çıkmaktadır. İngiltere’nin adadaki durumu, konumu nedeniyle çok iyi bilinmektedir. Buna karşın çözüm için hiçbir tarafa destek vermiyor görüntüsü vermektedir. Olayın başından beri İngiltere’nin adada hem Türklerin hem de Rumların olmasından rahatsızlık duymadığı bilinmektedir. Türk ve Rum toplumlarının ikisi de adada olsunlar, arada birbirleri ile kavga etsinler, bana da  dokunmasınlar yaklaşımını sergilemektedir. Şimdilerde İngiltere’nin kalkıp Kıbrıs konusunda aktif bir politika izlesin yada  yapıcı bir rol üstlensin demek damlardan inip dağların arkasında gezinmekle koşut bir yaklaşımdır.
            Mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gidenlerinin son dönemde adadaki çözüm konusunda öneri sunmadıkları biliniyor. Bu güne değin sundukları önerilerin, kendi egemenliklerinin adanın bütününde geçerli olmasını sağlamaya yönelik öneriler olduğunu da kaydetmek istiyoruz. Uluslararası toplumun adadaki temsilcisi olan “Bay Aleksandr Dovner, nasıl olsa bizim lehimize olacak önerilerini sunacaktır” yaklaşımı içersinde olmayı yeğliyorlar. Kendilerinin çözüme yönelik veya yukarıda da kaydettiğimiz gibi önerilerini sunduklarında çözümün nasıl gerçekleşeceği meraka değer doğrusu.
            Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken üniter bir yapının kurulması kabul edilmişti. Toplum meclisleri aracılığı ile de işlerin yürütüleceği öngörüsü genel bir kanı idi. Bu öngörünün üç yıl içinde yürümediği ve iflas ettiği biliniyor. Bilinen kanlı olaylardan sonra adadaki Türklerle Rumların bir arada yaşayamayacakları nedeni ile iki bölgeli bir yapının oluşması sağlandı. Uluslararası toplumun konuya ilişkin kararlarının olduğu çok iyi biliniyor.
            Bu yapının mimarının da İngiltere olduğu gizli bir bilgi değildir. Üniter yapının yürümediği noktada aynı İngiltere’nin adada iki eşit değil bağımsız egemen iki devletin kurulmasına öncülük etmesi gerekiyor mu ne…
            SEVGİ ile kalınız…
 
 
                                                                                
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2025 Erzurum Gazetesi