MENÜ
Erzurum 14°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Ortamın Kızışanı
Ahmet Göksan
YAZARLAR
13 Nisan 2013 Cumartesi

Ortamın Kızışanı

“Rum, tarihin hiçbir döneminde Türk’ü idare etmiş değildir. 1878’e kadar Türk Rum’u idare etmiştir. 1960’a kadar da İngiliz, örf ve adetlerine, diline, dinine bağlı iki ulusal toplumu idare etti.1960’ta müşterek ortaklık idaresi doğdu. Türk hiçbir dönemde Rum’un boyunduruğuna girmedi. Rum, 1963’te başlatıp bugüne kadar sürdürdüğü saldırısı ile işte bu tarihi gerçeği değiştirmeye çalıştı. Rum’un mücadelesi Türk’ü boyunduruğu altına almaktır. Uluslararası toplantılarda Kıbrıs’ı bir tüm olarak her temsil edişlerinde ve Kıbrıs Hükümeti olduklarını her iddia ettiklerinde bu “hakkı” da iddia ediyorlar. Ve gerçekleri bilmeyen dünya bunlara inanıyor!”.23 Ağustos 1979

                 Dr. Fazıl KÜÇÜK

Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Hollandalı Bay Ria Oomen-Ruijten sıklıkla hazırladığı raporlarla gündemde kalmayı başarıyor. Hazırladığı raporların genel içinde çöp değeri taşıdığını da söylemek olasıdır. Kıbrıs Türklerine Avrupa Parlamentosunda gözlemci statüsü verilmesini ortalık yerlere bırakınca kıyametin kızılcası koptu. Bu önerinin sunulması üzerine Rum ve Yunanlı parlamenterler, Rum tarafının ekonomik krizden geçerken Kıbrıs Türklerine gözlemci statüsü verilerek işlerin zora sokulacağı yaygarasını kopardılar. Oylanarak reddedilen bu öneriyi ortamı kızıştırma yöntemi olarak okuyoruz.
Kıbrıs Türklerinin seslerini duyurması ve haklılığının savunulmasına rıza göstermeyenler ekonomik sıkıntılarının arkasına saklanıyorlar. Bugüne değin ekonomik sıkıntıları yokken de benzer yöntemi uyguladıkları unutulmamıştır. Kıbrıs Türklerine verilecek olan en basit bir hakkı bile yeni sorun yaratma olarak tanımlayanlarla çözüme ulaşmanın olanaksız olduğunu yineliyor ve kaydediyoruz
Bütün olumsuzluklara karşın yukarıda adı geçen Bay’ın hazırladığı 21 Mart günlü raporunda, mendil büyüklüğündeki ülkeye çağrıda bulunuluyor. Kıbrıs Türklerine doğrudan ticaret yapabilmesi izninin verilmesi uygulanmakta olan ambargoların da kaldırılmasına zemin hazırlayacaktır. Böyle bir çağrının yapılması doğal olarak karşı tarafın tepkisine neden oldu. Avrupa Topluluğu Adalet Divanı’nın aldığı kararın da ortalık yerlerden kaldırılabilmesi için yasal zeminin de oluşmakta olduğunu düşünüyoruz. İğne ile kuyu kazarak elde edeceğimiz yeni kazanımlarla yolumuza devam etmek gibi yükümlülüğümüzün olduğuna vurgu yapıyoruz. Siyasetçilerin alınan bu kararın arkasında duracaklarına da inanmak istiyoruz.
Mendil büyüklüğündeki ülkede yaşanmakta olan ekonomik açmaz şimdilerde çözüme ulaşmış görüntüsü veriyor. Avrupa Parlamentosunun Yunan kökenli Alman milletvekili ve Dünya Helen Parlamentolar Arası Derneği Başkan Yardımcısı olan Bay Yorgos Chatzimarkakis; “Güney Kıbrıs AB’nde seri katillerin bir ülkesi işlemi gördü” düşüncesini savunuyor. Bu davranışı doğru bulmadıklarını belirtiyor. Yaşanan mali sorunun Avrupa ailesi içinde çözülmesi gerektiğini halbuki sorunun jeopolitik bir satranç oyununun parçası olduğunu kaydediyor.
Adı geçen ülkenin ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölgede bulunan doğalgazın paylaşımı, bölgede huzursuzluk kaynağı olmayı sürdürecektir. Gelinen bu noktada İsveç Dışişleri Bakanı Bay Carl Bildt’in 27 Mart günü yaptığı ziyaret sonrasında yaptığı açıklamada “Kıbrıs sorununun çözümü ekonomiye de yardımcı olur” diyor.
Yaşanmakta olan ekonomik açmazlara karşın çözüm konusuna sıcak bakmadıklarının pek çok örneği vardır. Yapılan her öneriyi şantaj olarak görenlerle uzlaşılmayacağı biliniyor. Yaşadıkları ekonomik açmazdan Rum Ortodoks Kilisesinin de payına düşeni aldığı bizzat 2. Hrisostomos tarafından doğrulanmıştır. Buna karşın çiçeği burnundaki başkan Bay Nikos Anastasiadis’in damadının parasının büyük bir bölümünü İngiltere’deki bankaları aktardığı Haravgi gazetesinde yer alıyor. Her zaman olduğu gibi olayın doğru olmadığı savlanarak dava açıldığı bildiriliyor.
Bay Carl Bildt,’in “Kıbrıs’ın sorunları daha önce çözülmesi gerekirdi” diye açıklama yapmasını iyi niyetli dilek olarak alıyoruz. Bu düşüncesini mendil büyüklüğündeki ülkenin AB üyesi olması için oy verirlerken düşünmeleri gerekiyordu. Bor’un pazarı geçtiğinden Niğde’ye gitmeleri gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2025 Erzurum Gazetesi