MENÜ
Erzurum 13°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Duanın Olmayanı
Ahmet Göksan
YAZARLAR
15 Haziran 2012 Cuma

Duanın Olmayanı

[email protected]
 
            “Biz Türkler, kendimize tanıdığımız hakları başkalarına da aynı derecede tanıyan bir milletiz. Hiçbir millete ve topluma karşı kin ve garez beslemeyiz. Ancak haklarımıza ve mukaddesatımıza vaki tecavüzler, devam ederse pak vahim hadiseler doğabilir. Elbette bu durumda vebal ve mesuliyet, mütecavizlere düşer.” 1955
 
Dr. Fazıl KÜÇÜK
 
            Adada yaşanan uyuşmazlığın çözümü için arayışlar sürdürülüyor. İkili olmadı üçlü; üçlü olmadı çoklu toplantılarda uyuşmazlığın çözülebileceği hesapları yapılıyor. Bu hesabın baştan yanlış olduğunun artık görülmesi gerekiyor. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş anlaşmalarının imzalanması sonrasında Cumhurbaşkanlığı sıfatını kazanan din adamı kılıklı kişi, “bu anlaşmaların bir ulus yaratmadığını” söyledikten sonra “biz tek bir ulus yaratabilmek için çalışmalarımıza devam edeceğiz” diye konuşuyordu.
            Makarios diye bilinen bu kişi kendince bir anlamda doğruları söylüyordu. Çünkü adada iki ulusun uzantıları olarak tanımlanan Türklerle Rumlar yaşıyorlardı. Bu iki ana unsurdan oluşan insanlardan tek bir ulus yaratmak ancak uygulanacak etnik temizlikle olanaklı olabilecekti. Başlatılan bu yöndeki çatışmalardan da sonuç alınamadı Annan’ın belgesinin konuşulduğu günlere gelindiğinde ilginç bir durumun ortalık yerlere çıktığını kaydetmek istiyoruz. İngiliz sosyolog “Kıbrıs’lı Kadın”ı yaratma çabalarına başladı. Buna karşın Kıbrıslı kadın tipi yaratılamadı. Daha sonra yapılacağı duyurulan “erkek” tipi ise gerçekleşemedi. Bu tiplerden murat edilenin Rumlar gibi düşünmek olduğu daha sonraları ortalık yerlere çıktı.  . Bu tipleri yaratmadıkları için sonrasında “Kıbrıslılık” söylemi piyasaya sürüldü.
            Bu nedenle adada çözümün temel bir gerçeğe oturtularak aranması gerekmektedir. “Kıbrıs adasında ne tek bir ulus, ne de tek bir dil ve ne de tek bir din vardır.” Çözümün hareket noktasının bu gerçekten hareket edilerek aranması kaçınılmazdır. Bunun ötesinde Türklerle Rumlar arasındaki güven bunalımının da giderilmesi gerekiyor. Çok fazla uzaklara gitmeden 1571 yılından bu yana adada yaşayan Türklerle Rumların neden bir Kıbrıs ulusunun yaratılamadığının da araştırmalarını öneriyoruz. Kıbrıs Türkleri her türlü saldırıya karşın kendi kimliklerini korudukları için bu günlere ulaştığımızı da bir kez daha kaydetmek istiyoruz.
            Adada yaşanan olayların kökeninde Rumların egemenliklerini adanın bütününe yayma istekleri yattığını konu ile ilgilenen her ülkeden kişiler ve kuruluşlar bilmektedir. AB, 1991 yılında İngiliz hukukçu Prof.Dr. Maurice Mendelson’un raporunda belirttiği sakıncalarına karşın Rum yönetimi Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında birliğe üye yapılmıştır. Şimdilerde mendil büyüklüğündeki ülke gerdeğe girecek gelin gibi 01 Temmuz 2012 gününün biran önce gelmesinin hesaplarını yapıyor.
            Mendil büyüklüğündeki ülkenin dönem başkanlığının Türkiye için zor ve gergin geçeceği kabul ediliyor. Konuya ilişkin olarak  ipinin uçları da belli olmaya başladı. Siyasetin içinden bir an olsun ayrılmadığı bilinen Rum Ortodoks Kilisesi, sergiler açma hazırlıklarını sürdürüyor. Ekim ayında Prag ve Paris’te Kıbrıs’ın kuzeyindeki kültür ve dini mirasın tahrip edilmesiyle ilgili serginin açılacağı duyuruluyor. Onların bu çabalarına karşın bizler ne mi yapıyoruz? sorusunu bile soramıyoruz.
            Avrupa Birliği ülkeleri ekonomik açmazla uğraşırlarken bir yandan da ırkçı akımların yükselişine bağlı olarak anarşi tehdidi ile karşı karşıyadır. Dönem başkanı olmaya hazırlanan ülkenin de ekonomik açmazla boğuştuğu noktada Bay Hristofyas “Avrupa’nın iflas etmesine izin vermemeliyiz.” diye feryat ediyor. Neden mi diye sormayınız. AB’Nİ kendi varlık nedenlerinin koruyucusu olarak görüyorlar da ondan.
            “AB’nin, Türkiye’nin üyeliğine karşı  duruşu açıktır, kesindir ve yanlış yorumlanmamalıdır.” diye düşünenlerin, Türkiye’nin üyeliğine sıcak bakmadıklarının can alıcı bir göstergesi oluyor mu ne…
 
SEVGİ ile kalınız.
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2025 Erzurum Gazetesi