MENÜ
Erzurum 22°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
  Bir Bu Eksikti....
Zülküf Usanmaz
YAZARLAR
16 Şubat 2009 Pazartesi

Bir Bu Eksikti....

GENİ DEĞİŞEN YİYECEK VE İÇEÇEKLER…

Özellikleri değiştirilip kendi türü dışında başka türlere aktarmaya çalışılan bir uğraşı..Bitikler,hayvanlar ve diğer mikro organizmalar için söz konusu..Domuza ait gen bu sayede domatese akatarlabiliyor..Virüse veya bakteriye ait gen, rahatlıkla bitkiye aktarılabiliyor.

Hedef, kat kat yüksek verim almak, insana daha bol ve rahat bir dünya oluşturmak..Veya insanlığın başına büyük belalar için kapı aralamak..Sonuç bulanık ve müphem..Ağzımıza giden her lokmaya şüpheyle bakmak..!

GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR

Doğal ürünlerin genetiğinin değiştirilmesi, bazılarına göre doğrudan doğruya insanlık âlemi için felaket kapısı aralanmış oluyor. Bu konuda Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, kısaca GDO olarak adlandırılan Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar yoluyla ülkelerin silahsız olarak işgal edildiğini belirtti ve “Verimlilik, bolluk var gibi görünüyor, ama gerçekte insan sağlığı elden gidiyor, türler ve tatlar kayboluyor” diyor..

Aynı kaynak işin daha da tehlikeli boyutuna bakın nasıl dikkat çekiyor.

 “Bu ürünler insan ve hayvan sağlığı açısından çeşitli risk ve tehditler doğuruyor. Bu tehditler, yatay gen transferi, alerjiler, antibiyotiklere direnç, toksin birikimi ve metabolizma değişiklikleri olarak sayılabilir. İnek sütü, yumurta, balık, kabuklu deniz ürünleri, soya, fıstık ve buğdayda alerji saptanıyor”diyor.

                              BURADA DA İSRAİL..

Genetiği değiştirilmiş organizmalar, günümüzde artık birçok hastalığın kaynağı olduğu tahmin ediliyor. Bu yüzden halk sağlığını tehdit eden bir gelişme olarak biliniyor. Hatta birçok ülke genetiğini bozduğu ürünlerini ve tohumunu başka ülkelere transfer etmek suretiyle silahla yapamadığı savaşını bu yolla yaparak zafere ulaşmayı hedefliyor

 Özellikle son yıllarda bu konuya yoğunlaşan devletlerin başında yine İsrail devleti karşımıza çıkıyor. Doğal ürünlerin özelliğini bozarak, genleriyle oynayarak insanları bilinmedik hastalıkların kucağına atmış oluyor.

         Genetik bilimi, bu yüzyılda böylesine önemli buluşlara imza atıyor..Uluslar arası sözleşmeler bunu destekliyor. Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde bu gelişmeye hareket serbestisi getiriliyor..Bu serbest hava içinde art düşünceli devletler, birçok şirket vasıtasıyla soframıza kadar yaklaşabiliyor ve bize geni değiştirilmiş yiyecek ve içecekleri yedirip içirebiliyor.

ÜLKEMİZDE

Yapılan bir araştırmaya göre ülkemizde 900 çeşit gıda maddesinde GDO’lu ürünler kullanılmaktadır. Birçok insan bu ürünleri kullanmaktan çekiniyor. Ünlü spor yorumcularımızdan Erman Toroğlu’nun şu sözleri insanlarımızı etkilemiştir: “Ben kışın sebze yemem arkadaş. Antalya’da 11 cm olarak kamyona yüklenen salatalık, Ankara’ya gelene kadar 13 santim oluyor. Hormonlu ürünler insanın dengesini bozar.”demiştir.

Devlet, bu konuda önlem almaya ve GDO’lu ürünlerin zararlarını minimize etmek üzere çalışmaya başlamıştır.

Diğer tarafta birçok dünya devleti gibi ülkemiz de,  organik ürünler yetiştirmeye yönelmiştir. Nitekim 2001 yılı rakamlarına göre ülkemizde 111.320 hektar alanda 280.300 ton organik ürün üretilmiştir. Ancak Üretilen organik ürünlerin yüzde 90’ı ihraç edilmiştir.

                                   KOBAY DEĞİLİZ

Genetiği değiştirilmiş gıdaların tehlikelerine dikkat çekmek için yıllardır mücadele veren Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar, GDO’lu tohumlardan elde edilen ürünlerin yurda girip girmeyeceği konusunda yasal boşluk bulunduğunu belirterek, " Hükümetler ve Tarım Bakanlığı, bile bile 10 yıldan bu yana Türk halkını kobay durumuna düşürdüler. 4 milyar dolar verdiğimiz bu ürünler, Türkiye'de 900 çeşit ürüne katılarak bize yediriliyor. Bu bir mantıksızlıktır, ahlaksızlıktır ve vatan hainliğidir" dedi.

DÜNYADA

Türkiye’nin yüzölçümüne yaklaşık bir alanda, geni değiştirilmiş ürünlerin ekimi yapılmaktadır.1996 yılında başlanan bu ekimde verimlilik, kat kat artarken insanlık için daha rahat ve bolluk içinde bir hayat hedefleniyor. Ancak bütün dünya, doğası bozulmuş ürünlere şüpheyle bakıyor ve kendisi için gizli bir tehdit ve risk hissediyor.

 Ekim alanlarının yüzde 99’u ABD, Arjantin, Kanada, Çin ve Brezilya’da olduğu ifade ediliyor.GDO’nun hedefinde Avrupa kıtasında 13 bin civarında bitki çeşidi var. Bizim ülkemizde ise, 11 bin bitki çeşidiyle dünyanın bitki  bakımından zengin bir ülkesi var..

               ZARARLI HORMONLAR İSRAİLDEN..

Ziraatçı ve Tohum uzmanı Mehmet DEMİROK “zararlı hormonlar daha çok İsrail ve Amerikan kaynaklı..” diyor ve hormonları şöyle tasnif ediyor:

Sentetik kaynaklı hormonlar, asit kaynaklı hormonlar, bitkisel kaynaklı hormonlar ve organik kaynaklı hormonlar olduğunu kaydediyor. Demirok, Türkiye’de en çok bitkisel ve asit kaynaklı hormonların kullanıldığını söylüyor. “Hormonlar genel olarak bitkileri düzenlemek ve gelişimlerini kontrol altında tutmak için kullanılıyor”diyor.

DİĞER TARAFTA TARIM İLAÇLARI

Aktif maddesi hatta dolgu maddesi aynı olup yüzlerce ayrı isim altında piyasaya çıkarılan ilaçlardan söz ediliyor.Örneğin ota atılacak ilaç (Herbisitler)dan  piyasada 30, böcek için kullanılacak ilaç gurubundan 81 ayrı isim altında ilaç bulunuyor.Oysa bize göre daha gelişmiş Avrupa birliği ülkelerinde bu çeşitler 7 veya 8 den fazla olamıyor..

İlaçta olan bu kargaşa, bir yanda çiftçinin kafasını karırıştırırken ve değişik fiyatlarda ilaç almasına yol açarken, bir yanda da ülkemizi bir ilaç çöplüğü haline getirmiş olmaktadır.300 den fazla firmanın ilaç imalatı demek ne demektir?

Ayrıca kontrolsüz kullanılan ilaçlar, canlılar üzerinde aniden zehirlenmelere yol açabildiği gibi, zamanla ortaya çıkan ve sebebi bilinmeyen hastalıklara da yol açabilir.

                       KISACA

Birileri sinsice ağzımıza götürdüğümüz lokmayla birlikte bize zehir verebilir. Er meydanında gücü ve cesareti yetmeyen kalleşler, bizi ciğerimizden ve kalbimizden bu şekilde vurabilr. Diplomaside, siyasette, ekonomide yaptıkları gibi… Veya Tıpkı hala şüpheyle bakmakta olduğumuz kuş gribi gibi,son yıllarda insanımızın vücuduna yapışıp öldüren kene gibi..

Çok çok dikkat etmeliyiz.

Çünkü,hayatımız her şeyden önemlidir vesselam..

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 İsmail Tatar
 21 Şubat 2009 Cumartesi 13:05
Biz millet olarak taştan yumuşak herşeyi halederiz evvel Allah..Bir zamanlar ülkemize sokulduğu söylenen radyasonlu ineklerin etini,yağını ve peynirini nasıl hazim ettik,gitti..Veya kombinanın çalışanlara taksitle verdiği veremli koyunların gövdelerini nazik bedenlerimize yemek olarak,kavurma olarak indirmedik mi ?Ne yanı..Kimseye birşey mi oldu ?Haşa.. Ağzınıza sağlık..Önemli bir hususu gün yüzüne çıkarmışsınız..Tebrikler..
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2025 Erzurum Gazetesi