Belediye başkanın sosyal ve ekonomik yaşamı da sürekli rasat altında olur ; belediye başkanı olmadan önceki hayati ile başkan olduktan sonra olan hayati arasında mukayese yapıldığı zaman, bir uygunluğun göze çarpması lazım..
Başkan olmadan önce vasati bir yaşam şekline sahipse ve hayati dökülmüş kalıbıyla toplum tarafından bu şekilde biliniyorsa ve başkan olduktan sonra da yüzde yüz hayat şekli değişirse bu asla doğru olmaz.O zaman eskisinden farklı olarak sürdürülen bu saltanat ve debdebe develetbabaının malıyla sürdürülüyor diye genel bir kanaat oluşur.Zaten doğruysa hem Hakkın rızasına ters düşer, hem de halkın gözüne batar da batar..!
Konuyu biraz daha açalım isterseniz..Başkan oluncaya kadar yaşadığı şehrin dışına çıkıp tek bir seyahat yapamayan bir şahıs, belediye başkanı olduktan sonra fırsat bu fırsattır diyerek uçaktan uçağa atlar, ülkeden ülkeye dolaşırsa bunu kim içine sindirir? Hele bir de yanına eşini ve çocuklarını alır, ailece bu saltanatı sürdürürse başkan için buna " Devletin malı deniz, yemeyen domuz " demezler mi ve bu safsataya kendisini kaptırmış birisi olarak tanımış olmazlar mı ?
Üstelik maliyeti yüksek, turu uzun ve hareket alanı geniş olan bu seyahatlerde kamuoyunun vicdanını rahatlatacak ve belediyesinde önemli hizmetlere yol açacak yeniliklere, teknolojik transferlere katkı sağlayan bir değer de taşımıyorsa o zaman bu turistik seyahatlerin vebalı ve hesabı nasıl verilecek..?
Böyle patavatsızlıklar ne halkın gözünden kaçar, ne personel camiasından saklanır, ne de meclis üyelerinin..Ancak bunlar başkanın kişiliği hakkında kriter Sayılır kriter..
ÖLÇÜYE BAKIN…
Atalarımız boşuna dememişler.Bir insanı anlamak için ya bir makama getireceksin veya kendisiyle arkadaşlık edeceksin..O kendi cibilliyetini hemen ortaya koyar da ondan..Cibilliyet çok önemlidir; varlığın asıl cevheri,mayası,asaleti demektir cibilliyet…
Varlık ne kadar kendisini kamufle etmeye çalışırsa çalışsın mutlaka hayat seyrinin bir yerinde ki o da fırsat bulduğu zamandır bu cibilliyetini ortaya koyar..
Örnek verelim: Akrebin insana herhangi bir düşmanlığı yoktur.Ama fırsat bulduğu zaman, yanı insanı gördüğü yerde iğnesini kakarak zehirlemeye başlar..Neden ? Çünkü akrebin cibilliyeti insanı zehirlemekte ondan..
Asaletli insan sorumluluklarını bilen, istikrarlı hayat tarzına sahip olup hiçbir işte normal çizgisini aşmayan insandır. Bu insan en yüksek makamlarda olduğu zaman da, vatandaş olduğu zaman da istikrarlı bir hayat düzlemi üzerindeyse makbuldür. Yüksek makamlara getirildiği zaman hayat tarzıyla, kişisel davranışlarıyla, eski dost çevresindeki ilişkileriyle tamamen farklı hale gelerek " Küçük dağları ben yarattım." tarzında firavunlaşıp haddini aşıyorsa, vatandaş olduğu zaman da herkes gibi mütevazı görünürse asla ona itibar edilmemelidir.
BELEDİYE BAŞKANI ÇOK DAHA FARKLI..
Belediye kapısını her gün onlarca fakir çalar.Yiyecek ister,yakacak ister,giyecek ister..Bunların ötesinde yatıramadığı elektrik faturasına,su faturasına para ister para..Ya garibanım memleketine gitmek için yol parası yoksa,cebinde harçlığı yoksa sizce Belediyeye geldiğinde ne ister..Bu isteklerin ardı arkası kesilmez..Öğrencisinden yaşlısına,hastasından kimsesizine kadar envai türlü yardım talepleri yapılır da yapılır..Taleplerin tamamına yakını çaresizlikten yapıldığı çeşitli yollarla gerçekleştirilen araştırmalardan zaten anlaşılır..
Belediye başkanı, kendi kapısını aşındıran bütün bu fakir fukaranın hayat zorluklarıyla ilgilenmesi lazım..Kısmen de olsa imkanlar nispetinde, onlara yardım elini uzatması gerekir.
Eğer belediyesinde dizi dizi seyrettiği fakir fukaraya çare bulamaz, açlıklarına,perişanlıklarına aldırmazsa ve buna rağmen gece yastığa başını rahat koyabiliyorsa bu iyi belediye başkanı olamaz.. Hele evinde veya dışında yemeğe otururken kuş sütü eksik olmayan sofrasında eğer lokmalar boğazında düğüm düğüm olmazsa, o belediye başkanı asla şehrülemin olamaz..Çaresizlerin ve perişanların dertlerine çare olmak, şehir adına şehreminin en temel ve tabii görevidir görevi..
GELİR KAYNAKLARI
Belediyesinin gelir kaynaklarını rasyonel olarak plan ve programlar dahilinde tasarruflu ve disiplinli kullanmak mecburiyetinde.. Hizmetlerle ve yatırımlarla gelir dengesini kurmak zorunda, az parayla çok iş yapmak marifettir belediyelerde..
Herkesten evvel kendisinin bu mali disipline riayet etmesi gerekir, yoksa başkaları için nasıl inandırıcı olur..?
Belediye başkanı olurken günün meşhur ve güzel tabiriyle nasıl " Harun " gelmişse öyle " Harun " gitmeli..Harun gelip " Karun " olarak gitmeyi asla aklına koymamalı..Çünkü belediyeler rant sağlama ve zengin olma yeri değil,hizmet yeridir hizmet..!
ÇARPICI BİR ÖRNEK..
Belediye başkanları için geniş kapsamlı bir yurtdışı gezi tertiplenmiş..Masrafı küçük fakat gezi maliyeti belediyeler için büyük sayılan bir rakam..Süreç dönem başı..Hizmete hemen başlandığı ve zamanla yarışa start verildiği ilk zaman..
Başkanlardan birisi kendi yardımcısına sorar ; ben de gideyim mi diye..
Yardımcı, belediyenin bir kuruş parası için elli takla atan birisi..Tecrübe,bilgi, birikim,tasarruf adabı hepsi bir arada..
-Başkanım,bu gezi bizim belediyemiz için çok lüks..Caddelerimiz,yollarımız çakır,çukur..Kaldırımlarımız yürünmez halde..Personele ve piyasaya olan borçlarımız gırtlakta..Bir kuruşun değeri bile bizde büyük..Bu parayı heba etmeyin lütfen..!
-Peki kardeşim ben de gitmeyeceğim der.
Ancak gün boyunca gitmeye adapte olmuş diğer belediye başkanları bu başkanımıza baskı üstüne baskı kurarlar..Biz bu geziye organize olduk, bütünlüğümüzü bozma..Ya hep, ya hiç gideriz.Gitmesek bunun sebebi sen olursun tarzından sitemler..
Sonunda başarılı olurlar,bu başkanımıza da gezi parasını yatırtırlar..
Başkanımız, akşama doğru gezi hususunu konuştuğu yardımcısına rastlar..
-Yahu beni arkadaşlarım çok zorladılar..Ben de yurtdışı gezisine gitmeye karar verdim ve parasını yatırdım deyince,
Yardımcısı biraz da sitem dolu bir eda ile
-Git başkanım git..!Nasıl olsa Eiffel kulesinden bizim yollarımızın ve caddelerimizin çocuk mezarı gibi çukurları görünmezler..
Belediye başkanı dost lafı olarak bulduğu bu sözü değerlendirmeye alır. Önce kendi belediyesinin mali portresini tablolaştırır, gözünün önüne koyar, sonra yardımcısının yol, cadde, kaldırım ve borçlar hakkındaki sözlerini hatırlar, vicdanı acımaya başlar ve bu geziden vazgeçmeye karar verir.
Bana kalırsa asıl hüner, bu asaletli davranışı sergilemektir sergilemek..!
( DEVAM EDECEK )