Belediye başkanı seçiminde yakın çevresinin ve birlikte yaşadığı şehir halkının tercihini öne almak gerekir. Siyasi partiler, halkın tercihi dışında seçim yapar ve tercih kullanırlarsa hata yapmış olurlar. Çünkü hangi bilgilere göre tercih yaparlarsa yapsınlar ve hangi kriterleri dikkate alırlarsa alsınlar yerel şehir halkı kadar isabetli davranamazlar.
Bu güne kadar olan uygulamaların tamamına yakını bu gerçeği ispatlamıştır. Herkes kendi yakın seçim çevresinden halkın tercihine dayanan seçimlerle siyasi parti tercihlerine dayanan seçimler arasındaki başarı farkını, ortaya koyan örneklere dikkat çekebilir.. Ama siyasi partilerce yapılan yanlış tercihlerin faturası ise, sonuç olarak yine ilgili şehir halkına çıkar.
DAYATMA
Günümüzdeki siyasi uygulamalarda görünen o ki, halkın tercihleriyle siyasi partilerin tercihleri çoğunlukla birbirinden farklı oluyor. Halkın kendi şehir halkından seçip liste yaparak siyasi partilere sunduğu isimler bir kenara atıldığı, siyasi parti tercihiyle öne çıkarılan isimlerin halka dayatıldığı görülmektedir.
Oysa beğensen de, beğenmesen de adayım budur deyip seçmene dayatma yapmanın demokrasiyle bir alakası olmadığı da bilinen bir gerçek.. Bir gerçek daha vardır ki bu yolla yapılan seçimin sonuçta meydana getirdiği hasar, şehre kazandırdığı geriletmenin faturası da orta yerde durmaz ki..Yine halka mal olur halka..
Birçok yerde işlenen tipik manzara maalesef hep aynıdır; halk, kendisine başarılı bir şekilde hizmet edeceğine inandığı evlatları olur.O evlatlar ki ülke düzeyinde kendilerini başarılı hizmetleriyle ispatlamış kişiler.. Bu isimlerden oluşturulan listeleri partilerin genel merkezlerine sunarlar.Ancak listeler öylesine revizelere uğrarlar ki,halkın hiçbir temayülünde yer almayan isimlerin ortaya çıktığı görülür..Ve halkın önüne konulur..
SÖZ ORTANIN….
Bu husus, herhangi bir parti hedef alınarak iddia edilmiyor,bütün partilerde aynı durum söz konusu olduğu için herkes kendi üzerine alabilir..Ama "söz ortanın,illa alanın" diye güzel bir klişeleşmiş sözümüz var..
Bir taraftan da vaziyet böyle olunca, adama sormazlar mı ki;
Yahu kardeşim, mademdemki benim belirlediğim isimlere sen itibar etmiyorsun, daha ne diye bana soruyorsun ki ? Hani demokrasi vardı, halk kendi kendini bu yolla idare edecekti? Eğer demokrasi varsa benim seçimim olması gerekmez miydi?, Eğer benim seçimimin bir önemi yoksa siz buna nasıl demokrasi diyebilirsiniz ? Hani demokrasinin hayat bulduğu çoğunluğun rejimi olan cumhuriyet? Siz bu davranış şekline Cumhuriyet diyebilir misiniz? Bu eğer tek bir kişinin belirlemesi ve inisiyatifi ile oluyorsa " Monarşi ", bir grubun veya ekibin belirlemesiyle öne çıkan bir seçim ve tercih ise " Oligarşi " olmuyor mu?
PARTİLERLE SEÇMEN AYNI YERDE DEĞİLLER ..
Ülke gerçeklerine göre her siyasi parti için kendi kurmayları tarafından plan ve programları hazırlanır. Yine her siyasi partinin iktidara geldiğinde ülkenin ekonomik olarak kalkınması, sosyal olarak biçimlenmesi, kültürel olarak zenginleşmesi, diplomatik olarak itibar kazanması, sanayi olarak çağı yakalaması ve daha birçok alanda ülkenin ilerlemesi için oluşturduğu bir parti felsefesi olur.
Zaten parti plan ve programları da bu felsefeye oturur. Bu aynı zamanda partinin misyonudur. Bu misyona göre oluşturmak istediği bir de kadro kurar kadro.. Kadroda milletvekilinden belediye başkanına kadar, meclis üyesinden muhtarına kadar,sivil toplum kuruluşlarından bürokrat ayağına kadar herkes var.. Kadronun dünya görüşü, ideolojik yanı, siyasi felsefesi, partisiyle aşağı yukarı aynı olması istenir. Bu partinin belirlemesidir.
Seçmen ise, daha ziyade hizmet penceresinden bakar.Seçimini kim bana daha fazla hizmet ediyorsa,memleketim ve ülkem için yararlıysa onu öne çıkarayım çabası içinde olur..
Zaman zaman bu iki bakış tarzı, maalesef aynı şablona oturamıyor..Dolaysıyla partiyle seçmen aynı yerde olamıyor..!
PARTİLERLE DEVLET AYNI YERDE DEĞİLLER
Siyasi partilerin planları, programları ve hedefleriyle devletin planları, programları, projeleri ve hedefleri çoğunlukla aynı paralelde örtüşmüyor, aynı düzlem üzerinde yer almıyor, ayrı ayrı yerlerde oluyor. Bu yüzden de partilerle devlet arasında mücadele, çatışma ve çekişme birçok ülkede hiç eksik olmuyor.
Geri kalmış ülkelerin tamamında bu manzaraya rastlamak mümkün..Herkes ayrı telden çalıyor.Bakarsınız devlet, milletinin bekası ve ilelebet yaşaması için uzun vadeli planlar,programlar,projeler hazırlamış ve o yolda ilerlemeye çalışırken, devleti çalıştıran siyasi partilerin programları,planları ve projeleri kısa vadeli,değişik amaçlı ve başka yönlere yönelik oluyor..
Konuyu biraz daha açalım isterseniz :Bir ülke düşünün ki idare şekli Cumhuriyet ve demokrasi..Buna göre geleceğe uzanan uzun vadeli planları hazırlanmıştır.Korunması için de ordusuna,emniyetine görev vermiş..Diğer tarafta partilerin ise hedeflerinde,programlarında ideolojik kökenli yapılanmalar var.Sosyalizm,komünizm,faşizm,nasyonalizm v.s…
Şimdi siz devletle partileri aynı yerde ve aynı doğrultuda buluşturun bakalım nasıl buluşturabilirsiniz?
Devlet nezdinde rejim sorunu yok..Rejim belli, hedef belli,gidiş yolu belli..Ama partilerde rejim sorunu var..Rejim başka olunca, her şey farklı oluyor..Sonuçta devletle parti aynı yerde olamıyor..
Gelişmiş ülkelerde durum farklı.. Bu gün Amerika,400 milyona yaklaşan bir nüfusa sahip..Kocaman ülkede sadece iki parti var : Cumhuriyetçiler ve demokratlar diye..Ve bu partilerle devletleri aynı yerdeler.Hepsinin hedefi kendi devletlerini dünyada ilelebet kılmak..Rejim kavgası yok,rejimle ilgili çatışma yok,çelişme yok..Aksine bütünlük var,birlik beraberlik var ve sonuçta barış var barış..
Gelişmiş bir çok ülkede durum aynıdır..Darısı gelişmekte olan ülkemizin başına..!
( DEVAM EDECEK )