Asri Mezarlık önündeyim..
Bir sonsuz sükut, binlerce huzur esiyor Erzurum üstüne..
Söğütler yaş, leylaklar yas kisvesinde..
Bir dinmeyen gazel gibi ya:
‘Bülbüller sazda, güller niyazda..’
Ve hamd ve hamd ve hamd..
Değişmez hakikat La ilahe illallah..
Değişmez niyaz Elhamdüllilah..
**
Asri Mezarlık önündeyim..
Gaileyi maişet, endişeyi ikbalin bittiği nokta.
Dünyevi koşuşturmaların yerini hesaba terk ettiği adres..
Hüsranlar, hayal kırıklıkları..
Sevinçler, sürurlar..
Makamlar, mevkiler..
Yoksulluklar, zenginlikler..
Ve başlar ve ayaklar..
**
Asri Mezarlık önündeyim..
Bir sual dökülüyor beynime..
Bir sual..
Ayla Çelik’in mısralarıyla bir sual:
‘Ne yelkenumuz kaldi, ne dümenumuz
Kalanlarumuz tamam da nerde gidenlerumuz?’
Sahi..
Nerede gidenlerimiz..
**
Asri Mezarlık önündeyim..
‘Analari ağlar da bilmez uşaklarumuz’ diyor ya Çelik..
Anaları ağlar da..
***
Asri Mezarlık önündeyim..
Bir şiir döküldü yüreğime bir şiir.
Murathan Mungan’ın hissiyatıyla..
Maziyi terennümdeyim..
Pişmanlıklar kabullerden fazla..
Keşkeler olanlardan çok..
‘Hani erken inerdi karanlık
Hani yağmur yağardı inceden
Hani okuldan, işten dönerken
Işıklar yanardı evlerde
Hani ay herkese gülümserken
Mevsimler kimseyi dinlemezken
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken
Hani herkes arkadaş
Hani oyunlar sürerken
Hani çerçeveler boş
Hani körkütük sarhoş gençliğimizden
Hani şarkılar bizi henüz bu kadar incitmezken
Eskidendi, eskidendi, çok eskiden
Şimdi ay usul, yıldızlar eski
Hatıralar gökyüzü gibi
Gitmiyor üzerimizden
Geçen geçti
Geçen geçti
Hadi geceyi söndür kalbim
Şimdi uykusuzluk vakti
Gençlik de geceler gibi eskidendi
Hani herkes arkadaş…’
***
Asri Mezarlık dönüşündeyim..
Geçmiş ve geleceğin buluştuğu kavşaktan..
Faruk Nafizce bir teselli hakim benliğime..
Ve hal:
‘Saatler saatleri vurdu çelik sesiyle,
Saatler son gecemin geçti cenazesiyle,
Nihayet ben ağlarken toprağın yüzü güldü,
Sokaklardan caddeye doğru sesler döküldü... ‘
**
Asri Mezarlık…
Dedelerimiz, ninelerimiz..
Babalarımız annelerimiz..
Çocuklarımız, kardeşlerimiz..
Özlemlerimiz, hasretlerimiz..
Güzelliklerimiz, çirkinliklerimiz..
Sevdiklerimiz ve sevmediklerimizle hakikatin resmi..
Ve beynimizde zonklayan bir acı..
Yüreğimizde dinmeyen bir sızı ile temaşa..
Değişmeyen sual çepeçevre sarmış kulaklarımızı:
‘‘Ne yelkenumuz kaldi, ne dümenumuz
Kalanlarumuz tamam da nerde gidenlerumuz?’
Sahi ya..
Nerede gidenlerimiz..