Belki okurlarımızca önemsenmez.
Ancak ben hem dilimiz, hem Erzurum’un tanıtımı bakımından mühim gördüğüm iki hususu dile getirmek isterim.
Bunlardan birisi, Atatürk Üniversitesi’nin haberlerde yer alışıyla ilgili.
Muhabirler, ya da haber yazarları, üniversite ile ilgili haberleri aktarırken bir yıldır ısrarla ‘Erzurum Atatürk Üniversitesi’ ifadesini kullanıyor.
Bizim Yüksek Öğretim örgümüz ve yapılanmamız içinde Türkiye’de bir tane Atatürk üniversitesi var.. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mümtaz adını taşıyan başka bir yüksek öğretim kurumu yok.
Gramer kaidelerine göre (İmla) üniversite haberlerinde ‘Atatürk’ kelimesinin kullanılması yeterli..
İkinci husus, bir dünya üniversitesi olma yolunda ciddi gelişmeler kaydeden Atatürk Üniversitesi’nin yüksek öğretimde marka olması için öncelikle isminin ciddiyet ve titizlikle kullanılmasının gerekliliğidir.
Çünkü Türkiye’de Erzurum’da başka, İstanbul’da başka Atatürk Üniversitesi yok..
Ülkemizde de Dünya’da da bir tane Atatürk Üniversitesi var..
Gazetelerde üniversitemizle ilgili haberler verilirken, eğer başka manada verilmiyorsa, Atatürk Üniversitesi isminin önünde Erzurum ifadesinin sehven kullanımına son verilmeli.
Bu 55 yıllık bir yüksek öğretim abidesine saygısızlıktır..
Diğer bir tanımlama yanlışı da sporla ilgili..
Özellikle Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünün bültenleri olduğu bilinen, güreşle ilgili haberlerde ‘pehlivan’ kelimesinin güreşçi kelimesinin yerine kullanılması güzel Türkçemize karşı işlenen bir yanlıştır.
Kırkpınar güreşleri kapsamında pehlivan kelimesinin kullanılması belki kalıplaşmış bir ifade ya da terim alışkanlığı olarak kabul edilebilir, ama minderde yapılan serbest ve grekoromen güreşlerindeki sporcuların pehlivan olarak tanımlanması, Türk Dilinin bilinmediğinin vurgusu olsa gerektir.
Zira ‘Pehlivan’, ‘Pehlüvan’ kelimesi farsçadır, ama güreş kelimesi ve ondan türetilen güreş+çi kelimesi öz be öz Türkçedir.
Bunu biz söylemiyoruz..
TDK sözlüğüne bakanlar da göreceklerdir.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Y. D. Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Antrenörlük Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Sayın Mehmet Türkmen ‘Türk Kültürü’nde Güreş‘ isimli eserinde şunları kaydediyor:
“Kaşgarlı XI. Asır DLT’de ‘‘Çalış’’ ve ‘‘Çelme’’ kelimesinin karşılığı olarak ‘‘Güreş’’ (küreş) diye tanımlanmıştır. Aynı sayfada ‘‘çalışçı’’ kelimesi ‘‘Güreşçi’’ olarak açıklanmıştır (Kaşgarlı,1985). Bu büyük yazar eserinin bir başka yerinde “Kız ila küreşme kısrak ile yarışma’’(Kaşgarlı,1985) diye bir deyişle örnekleme yapmaktadır.
Bu iki temel eserden yarım asır sonra(1127-1144)yazılmış olan ME.’de de El-Havarizmi güreşe ‘‘küreş’’ derken bu sporun bu isim altında Oğuz, Kıpçak ve diğer Karahanlı Türk’lerin severek yaptıklarını vurgulamaktadır (El-Havarizmi,1993).
Günümüz Orta ve diğer Asya Türk toplumlarından Azeriler ‘‘gülaş’’,Başkurtlar ‘‘köraş’’;Kazaklar ‘‘küreş’’;Kırgızlar ‘‘küröş’’;Özbekler ‘‘kuraş’’; Tatarlar ‘‘körüş(küreş);Türkmenler ‘‘göreş’’; Uygurlar’ın ‘‘küraş(küreş)’’ (KTLS.,1992) dedikleri görülmektedir. Diğer Türk’lerden Gazgouzlar ‘‘küreş’’;Yakutlar,Sakalar,Tuvalar ve Hakaslar ise ‘‘küraş’’ demektedirler”..
Dilimiz bize bırakılmış mukaddes bir emanettir..
Onu korumak da hepimizin görevi olmalı..
Biz sadece bir hatırlatma da bulunduk..
Gerisi Türk Diline gönül verenlere kalmıştır..
Başka söze hacet yok..