MENÜ
Erzurum 18°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Hz.Ebubekir (R.A.) Menkıbesi- 3
Mustafa Damlarkaya
YAZARLAR
12 Ocak 2016 Salı

Hz.Ebubekir (R.A.) Menkıbesi- 3

   Bir şehitlik hikayesi :

 

  Nufel adında birisi vardı. Bir gün ayak üzere gelip Hz.Resulullah )S.A.V.) ‘a dua etti. Bunun iki oğlu var idi. Gelende hatununu da getirdi. Ve dedi ki :

  Ya Resulullah !.. ben dua edeyim sen âmin buyur.Ta ki duam kabul ola. Resulullah (S.A.V.) buyurdu ki :

  Olsun.Sen dua et, ben âmin diyeyim. Nufel el kaldırıp şöyle dedi :

  “ Ya Rabb’el âlemin !.. Nufel kuluna şehitlik nasip eyle. Bu iki oğlumu yetim eyle. Validelerini dul eyle.

   Sonra gidip silahını kuşanıp atına binip düşmana karşı çıktı.Bir çok kimse öldürdü. Sonunda atından düşürdüler ve şehit ettiler. Zebber Ebi Avam der ki

  “Ben gelip Fahr-i Kainât Hazretlerine, Nufel’in şehadetini bildirdim.Dedim ki :

- Ya Resulullah ! .. Nufel şehit olup kana bulanıp yatar. Hz.Resuullah’ın gözleri yaş ile doldu. Oradan bütün ashab ile beraber kalkıp geldiler. Saad İbni Ebi Vakkas ok atıp müşrikleri Nufel’in üzerinden ayırdı. Resulullah (S.A.V.) gelip Nufel’in başını dizine aldı, dedi ki : “ Ya Nufel !.. Şüphe yoktur. Hak Sübhâne ve teâla, yarın kıyamet gününde nida edip buyura ki : ‘ sen arşın altından çıkasın, başın sağ elinde ola. Ve damarlarından kan aka. Kokusu en güzel miskten daha güzel koka. Sualsiz, hesapsız cennete gidesin”.

  Sonra Resulullah (S.A.V.), Abdurrahman Bin Avfa elbise getirmesini buyurdular. Elbise getirdiler, içine sarıp defnettiler. Hz.Resulullah (S.A.V.) sonra kalkıp parmaklarının üzerine yürüdü. Ashab bunun sebebini sordular.

Hz.Resulullah buyurdular ki :

- O Allah hakkı için ki beni gönderdi. Nufel’in üzerine o kadar melek nazil oldu ki melâikenin çokluğundan ayağımı basacak yer bulamadım. Bir melek gelip kanadımı ayağımın altına dişedi ona bastım,dedi.

  Ondan sonra gaza tamam oldu. Hz.Resulullah (S.A.V.) her gün gidip Nufel’in kabrini ziyaret ederdi. Zebber Ebi Avam (R.A.), rivayet eder ki “ Nihayet gazadan döndük. Sayısız koyunlarla ve ganimetlerle. Mansur u muzaffer olarak Medine-i Münevvere’ye vardık.

  Medine-i Münevvere’ye yakın olduğumuz zaman, Medine halkı, Hz.Resul-i Ekrem’e hürmet edip hatunları ve kızları defler ellerinde çıkıp şiir okuyup Hz.

Resul’u medh ü sena ederlerdi. Hz. Resul, onlara bakıp tebessüm ederlerdi.

  O sırada Nufel’in hatunu, iki oğlu ile gelip Hz. Resul-i Ekrem’e selam verip yüksek huzurlarına yüz sürüp :

- Gazanız mübarek ola, dedikten sonra dedi ki .

- Ya Resulullah, mafil Allah, ya Nufel ? Bu söz üzerine, Hz.Resulullah’ın gözlerinden yaş revan oldu. Yanında olanlar da ağladılar. O sırada, Zebber Ebi Avam (R.A.), Hz.Server-i Kainât’ın yüksek huzurunda yürür iken  Hz. Resulullah (S.A.V.) ona buyurdular ki :

- Ya Zebber !.. Yüreğim dayanmaz ki Nufel’in haberini hatununa vereyim. Sonra Nufel’in hatununa mübarek eliyle geriyi işaret edip geçti. Ondan sonra Hz.Ali (R.A.) geldi. Nufel’in hatunu, ona da varıp dedi ki :

- Ya zevc-ül Betül !.. Nufel ne oldu ?  Hz.Ali (R.A.) de ağladı. Orada olanlar da ağladı. Hz.Ali’nin yanında, Ummar Bin Yaser yürüyordu. Ona dedi ki :

- Yüreğim getirmez ki Nufel’in haberini hatununa vereyim. Ve Hz.Ali de Nufel’

in hatununa arkayı işaret edip geçti.

   Ondan sonra Hz.Osman (R.A.) geldi. Nufel’in hatunu ona vardı ve sordu. Hz. Osman (R.A.) da ağladı. Oradakiler de ağladılar. Hz.Osman da eliyle arkayı işaret edip geçti.

  Sonra da Hz. Ömer (R.A.) geldi. Hatun ona varıp ona da sordu. Hz.Ömer (R.A.) de cevap veremeyip eliyle arkayı işaret edip geçti.

  Ondan sonra, Ebubekir-i Sıddık (R.A.) geldi. Muaz Bin Cebel (R.A.) dedi ki :

“ Ben Hz.Ebubekir’in yanında yürüyordum. Bakıp tebessüm ederdi. Geride de Zebber’den başka kimse yoktu. Hatun, Hz. Ebubekir (R.A.)’e dedi ki :

- Ya yâr-ı gâr-ı Mustafa !.. Nufel nerde ? Hz. Ebubekir (R.A.) bu söz karşısında hüzünlendi. Sırlar ve düşünceler âlemine dalıp mübarek sakalını ağzına alıp hatır-ı şeriflerini perişan kılıp tefekkür parmağını dişine vurup Hak Sübhâne ve teâlâ’nın dergahına yönelip dedi ki :

- Ya Rabb-il İzze !.. bir gönülü yıkmaktan,Habib-i Ekrem’in sakına.Ve Ali-i Murteza da sakına. Ve Hz.Osman da sakına. Ve Hz. Ömer muhalefet kılmağa korka. Ve lakin bu bana müşkil oldu. Eğer söylesem Habibine muhalefet etmiş olurum. Eğer geride geliyor desem, yalan söylemiş olurum.

Doğru söylesem hatır yıkılır, eğri söylesem din yıkılır deyip gönlünden öyle bir sığınmayla dedi ki :

-  Ya Rabb-il İzze !.. Bana ya bir söz ilham et ya da bu müşkili sen hallet.

Ki hatunun gönlü teselli ola deyip gönlünü Hakka bağlayıp dergâha yüz tutup bir kere “ Ya Allah !.. “ deyince ok yayadan çıkar gibi, kılıcı elinde Nufel süratle gelip Hz.Ebubekir’e selam verip “ Lebbeyk ya Sıddık !..Beni mi istersin ?” deyip Hz.Sıddık’ın mübarek elini öpüp Hz.Ali’ye, ondan Peygamberimize ve bütün Sahabe-i Güzin’e erişip selam verdi ve geçti, gitti.

  Başta Hz.Peygamber (S.A.V.) ve Sahabe olmak üzere bu hali görüp dehşete düştüler. Hayran olup az kaldı ki atlarından düşeler. Zebber Ebi Avam (R.A.) diyor ki “ Hz.Resulullah’ın adet-i şerifi şöyle idi ki seferden döndükten sonra mescide gider, iki rek’at namaz kılardı. Ve sefere gitmeyenler de gelip hâk-i paylarına selam verip tebrik ederlerdi.

  Yine mescide varıp otururken kapıda bir karışıklık oldu. Onu gördüler ki Nufel içeri girip selam verdi. Resul-i Ekrem Hazretleri, Nufel’i karşılayıp selamını aldı. Ve olduğu yerde durdu. Sonra oturdu ve buyurdu ki :

- Sübhanallah !.. Bu bir âlemettir. Acaba kimin eliyle meydana çıktı ? Derken

o sırada, Cebrail (A.S.)’in kanadının ucu şimşek gibi göründü. Zebber Ebi Avam (R.A.) diyor ki “ Cibril’i gözüm ile gördüm, kulağım ile işittim. Başında da imame vardı. Ve Hz.Resulullah’a dedi ki :

-  Ya Muhammed ! Secde-i şükür eyle ki ümmetinde, Hak teâlâ, Hz. İsa gibi,   ölüyü dirilten kimse yarattı. Ve Hak Cella ve Âlâ Hazretleri sana selam edip buyurdu ki “ Benim Habibim !.. Eğer senin yâr-ı gârın, Ebubekir-i Sıdık, sakalı ağzında iken bir kere daha ‘Ya Allah !..’ dese idi, İzzet ve Celalim hakkı için bütün şühedayı diri kılardım. Ve  ‘ya Muhammed !.. Ebubekir kuluma söyle ki ben ondan razıyım o da benden razı mıdır ? Onun sözünü tasdike Nufel’i dirilttim. Çünkü o cahiliyette bile yalan söylememiştir ‘ “.

  Ondan sonra Server-i Âlem (S.A.V.), Hz. Ebubekir (R.A.) ‘in sakalını öpüp Cebrail (A.S.)’in verdiyi müjdeyi haber verdi ve buyurdu ki :

- Ya Ebubekir !.. Haktır ve lâyıktır ki Hak Cella ve Âlâ, sana ikram ede.Ve şükür o Allahü teâlâ Hazretlerine ki ben dünyadan gitmeden evvel, ümmetimde, Hz. İsa (A.S.) gibi, Hak Cella ve Âla’nın izniyle ölüyü dirilten kimse yarattı.

  Sonra, Hz.Ebubekir (R.A.) imamesini çıkarıp başını açıp dedi ki :

- Ya Resulallah !.. Senden utanırım. Yoksa imamemi, cehennemim kapısına koyardım ve cehennemin ateşini, ümmetinin büyük günahların men ederdim.

  Ondan sonra, Nufel, nice yıllar ömür sürdü. Evvel ki oğullarından başka iki oğlu daha oldu. Sonra, Yemen harbinde şehit oldu. Rıdvan-Allahü teâlâ aleyhim ecmaîn.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi