MENÜ
Erzurum
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Dumlu ve Fırat Suyunun Şifa Vericiliği
Mustafa Damlarkaya
YAZARLAR
20 Ekim 2015 Salı

Dumlu ve Fırat Suyunun Şifa Vericiliği

                                                             ‘Cennet pınarının suyu soğuktur

                                                             Yazıcı suyunun menendi yoktur

                                                             Akar çeşmelerin haddinden çoktur

                                                             Katresi can verir cana Erzurum’

 

   Fırat nehri’nin ana kaynağı, Erzurum’un 30 km. Kuzey Doğusu’nda bulunan,  3000 m. yükseklikteki, Dumlu dağları üzerindedir. Bu dağlar, Güngörmez, Akdağ ve Kırkgöze (Köyleri) Mahalleleri sınırları arasında yer almaktadır.

   Fırat nehri, Nil nehri gibi, sahih bir Hadis-i Şerif’e göre, dünyadaki cennet ırmaklarındandır. Bu konu ile ilgili “Erzurum-Fırat Nehri ve Cennet Irmaklar” başlıklı yazımızda, bu konuyu genişçe anlatmıştık.

  Hz. Ali (R.A.) Hazretleri de “ Ey Kufeliler !.. Irmağınız olan Fırat’a cennetten iki oluk dökülür” buyurmuşlardır. Cafer-i Sadık (R.A.) da

“Fırat’tan bir kerre içen, üç veya yedi kerre içmek ister.Bu, bereketli bir büyük nehirdir” söylemişlerdir.

  Gerek Dumlu dağları gerekse bu dağların üzerindeki Dumlu suyu, isimlerini, IX. yüzyılda, Maveraünnehir’den göç edip gelenler arasında bulunan Türk soyundan, “ Dumlu Baba” adını taşıyan bir ulu kişi ve bir evliyadan almaktadır.

  Evliya Çelebi, Seyahâtnâme’nin 1. cildinde bu konu ile ilgili şu bilgileri vermektedir : “Dokuz saatte, Dumlu Sultan menziline vardık. Erbâb-ı Güzin’den ulu bir sultan olup kubbesinde medfundur.Asitanesi âzim ziyaretgâhtır. Yalçın gûhu bülendi vardır. Fırat nehrinin menbaı olan, gar-ı âzim bu dağdadır.Hz. Risalet’ten sonra bu nehire, Cenab-ı İzzet’in nazarları taallûk etmiştir”.

  Ayrıca Evliya Çelebi, Dumlu Sultan’ın, Kayser’den aldığı bir yer olan burada ikamet ettiklerini, köyün 200 hane olduğunu, cami ve zaviyesi bulunduğunu da bildirmektedir.

  Bu konuda yapılan araştırmalarda, Fırat’ın kaynağına çıkılmış, ama orada ne eşiğe ne ziyaret edilen büyük bir kubbeye ne  yüce yalçın bir dağa ne  Fırat nehrine kaynak veren büyük bir mağaraya ne de bir köye rastlanmamıştır.

  Bu herhalde normaldir. Çünkü aradan yıllar geçmiş, depremler olmuş, savaşlar yapılmış, seller gitmiş, elbette ki Evliya Çelebi’nin görüp yazdıklarını yerli yerinde bulmuş olmak olamazdı.

  Büyük tarihçi rahmetli A.Şerif Beygu da “ Erzurum Tarihi” adlı eserinde, Evliya Çelebi’nin sözlerini tekrarlayarak  bu dağda işaret edilen “ Dumlu Köyü yoktur, harabesi vardır” demektedir. Kendisinin gittiğinden kırk yıl sonra oraya çıkan aştırmacılar da adı geçen köyün harabesine dahi rastlayamamışlardır.

  Dumlu Baba Sultan’la birlikte göç, Dumlu dağına konaklandıktan sonra,

şurada burada su aramaya çıkan Dumlu Baba Sultan, bir gözenin başına gelmiş, gözeyi kaynar durumda bulamayınca elindeki bakracı göğe doğru tuttuğunda bakracın su ile dolduğunu görmüştür.

  20-25 metrekarelik küçük bir göl veya havuz halinde bulunduğu halde, kaynağı, yani kumlar arasından çıktığı gerçekten de fark edilemeyen Dumlu gözesi suyunun, seher vakti fakat görülmez bir şekilde direklemesine gökten indiğini söylüyor halkımız.

  Yüce dağların üstündeki bir göl halinde bulunan Dumlu Baba gözesinin kaynağı gerçekten de fark edilemiyor ama ayağının âşikâr suretle aktığı (halk arasında bir değirmen döndürecek kadar suyun), içerisinde hayvansal ve bitkisel yaratıkların bulunmadığı pekâlâ görülmektedir.

  Daha sonra, küçük bir göl halinde bulunan kaynağın ayağı, aşağılarda,

Güngörmez suyu adını alarak daha aşağılarda da aldığı yan sularla Fırat’ın asıl kolu olan, Karasu’yu oluşturduğu bilinmektedir.

  Düzlükteki gözenin yakınlarında da hiçbir kitabesi olmayan, moloz taşlarla çevrilmiş, 10-15 tane kadar mezar bulunmaktadır. Bu mezarların hiçbirisinin bir tarihi, bir önemi ve bir özellikleri bulunmamaktadır.

  Bu mezarların, yazın sürülerini buralarda yaylatan çobanlara veyahut buraya ziyaret veya başka maksadlar için gelip herhangi bir sebeple ölmüş olan kimselere ait olduğu sanılmaktadır. Zaten halkımız da bu mezarlara değil, daha çok mübarek Dumlu Baba’ya ve  suyuna inanmış ve saygı duymuşlardır.

  Halkımızın inançlarına göre, özellikle İlkbahar mevsiminde, Dumlu Baba’nın kaynağından ve ayağından doğan Fırat (Karasu)’da kimler yıkanırsa bütün hastalıklarından arınmış, korunmuş ve kurtulmulmuş olurlarmış.

  Ayrıca,Dumlu Baba’nın kaynağına girerek Yâsin-i Şerif’i yedi defa tekrarlayacak kadar kaynağın iç çevresinde dolaşabilenlerin (bu iç çevredeki su, dayanılmayacak kadar soğuktur) bütün dileklerinin yerini bulacağına  inanılmaktadır.

 Bu şekilde hem çeşitli hastalıkları olan dilek sahiblerinden başka, çocuğu olmayan, doğuramayan kadınlarn da Dumlu Sultan Baba’yı ziyaret ederek suyunu içtikleri, kaynağında veya ayağında yıkandıkları da tespit edilmiştir.

  Zaten, Erzurum ve ova köyleri de Fırat’ın kaynağı olan, Dumlu Sultan Baba’nın suyuna, eski Türkler’in verdikleri manevi kıymeti vererek bu adeti muhafaza etmektedirler. Temmuz ve Ağustos aylarında buraya gelen binlerce ziyaretçi, kaynağa dilek için çakıl taşları atıp ayağında kurban keserek aynı zamanda eski bir adeti de ihya etmektedirler.

  Yine, Fırat’ın ana kolu olan Karasu’ya yakın yerleşim halkı ve köy halkı,

kargın zamanlarda (İlkbaharda karların erimesi ile birlikte suların bol ve soğuk olduğu) bu suda yıkanarak hastalanmayacakları inancını taşıdıkları ve bu inançlarına göre de uygulamalar yaptıkları bilinmektedir.

  İşte Dumlu Baba suyu ve Fırat suyunun, bu şifa verici hassası bulunduğuna inanılmasının, çok eskilere hata tarihin derinliklerine doğru uzayıp gittiği görülmektedir.

  Mesela Fırat suyunun bu şifa verici özelliği,önemini korumuş olmalıdır ki

verem hastalığına yakalanmış olan, Selçuklu Sultanı 1. Keykâvus’a bu sudan içmesi tavsiye olunmuştur. Bu tavsiyenin yerine getirilmesi için, Keykâvus, hava değişikliği yapmak üzere, Sivas’ın, Su Şehri İlçesi’ne getirilmiş, Fıra’tan, daha doğrusu, o yere yakın olan Fırat’ın bir kolundan alınan su, kablara doldurularak kabların elden ele verilmesi suretiyle (eski bir adettir) taşınmış olan sudan herhalde taslar dolusu içirilmiştir.

  Fakat. 1. Keykâvus’un hastalığı çok ilerlemiş olmasındandır ki gerek bu hava değişiminden gerekse fazlasıyla önem verildiği muhakkak olan bu genel bakımdan yararlanamayarak belli bir süre sonra Rahmeti Rahman’a kavuşmuş ve o tarihlerde Sivas’ta yapılmakta olan Darüşşifâ’ya defnedildiğini, rahmetli Prof.Dr. A. Süheyl Ünver Hocamız, “Selçuklu Tababeti Tarihi” adlı eserinde bahsetmişlerdir.

  Erzurum bir yayla şehri olduğu için, sahip olduğu imkenların başında su gelir. Çeşmeleri çok olan Erzurum’un bu suları ab-ı hayat, ab-ı zülal olarak anılır. Ağustos ayında bile, bu soğuk suları bardakları buğular.

  Ünlü seyyahımız Evliya Çelebi, Erzurum'un  iki özelliğini şu şekilde vurgular: "...havası gayet latiftir ki adam adeta ebedi bir dirilik bulur. Tatlı ve saf suyu dirilik suyudur. Atlara ve kadınlara çok yarar. Cennet pınarı denilen sudan Temmuzda içen Allah'ın, “Her şeyi sudan meydana getirdik (Enbiya-30” ayetini hatırlar. demektedir. Yer yüzünün ab-ı kevseri hükmündeki suları ve tertemiz havası, tabiidir ki, bu yaylada yaşayan insanların üzerinde müspet etkiler meydana getirmiştir.

  İşte Erzurum’un, bu şifalı suları,ab-ı hayat gibidir. Bu suların şifalı olması, insan sağlığı üzerinde etkileri vardır.

 

 

 

NOT: Bu yazı,1972 yılında, kaynağını hatırlayamadığım, yazdığım bir yazıdan alınmıştır.

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Erkan Aydin
 21 Haziran 2020 Pazar 21:05
Allah c.c hu herşeye kadirdirherşey mümkündür ancak herzaman olduğu gibi burdada cahil insanlar cahilliğini belli ederek, ibadet edip Allahdan istiyeceklerine, ordada yine işin kolayına kaçıp Allahın emri olan namaza yaklaşmazlar ama gölün içine taş atıp dilek tutmak, kolay olduğu için bu ahmaklığı yapıyorlar mualesef Rabbim hepimizi şuurlandırsın amin.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi