MENÜ
Erzurum 16°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
İnsan, Vatanını Sever
Mustafa Damlarkaya
YAZARLAR
14 Eylül 2015 Pazartesi

İnsan, Vatanını Sever

Bu güzel cümle, büyük “ Vatan Şâiri “, Namık Kemâl’in “Vatan” adlı makalesinden alınmıştır.

  Bu güzel makale şöyle başlamaktadır :

  “İnsan vatanını sever. Çünkü, Allah'ın insanlara bahşettiği şeylerin en azizi olan hayat, vatan havasını teneffüsle başlar.

  İnsan vatanını sever. Çünkü, tabiatın, yani Allah'ın bağışladığı şeylerin en parlağı olan göz, dünyaya ilk baktığı zaman vatan toprağını görür.

   İnsan vatanını sever. Çünkü, vücudunun maddesi, vatanın bir parçasıdır. İnsan vatanını hüzünlü bir hatırasını görür.

   İnsan vatanını sever. Çünkü, hürriyeti, rahatı, hakkı, menfaati vatan sayesinde ayakta kalabilir.

  İnsan vatanını sever. Çünkü, varlık sebebi olan atalarının sakin mezarlığı ve çocuklarının meydana geleceği yer, vatandır.

  İnsan vatanını sever. Çünkü, vatan çocukları arasında dil birliği, menfaat birliği ve birbirine fazla alışıklık olduğundan, gönül yakınlığı ve düşünce kardeşliği doğmuştur. O sayede bir adama göre vatan, dünya ile mukayese edildiğinde, oturduğu şehre göre kendi evi gibi görünür.

   İnsan vatanını sever. Çünkü, vatan mevcut olan hakimiyetin bir kısmını gerçek anlamda kullanma hakkına sahiptir.

   İnsan vatanına sever. Çünkü, vatan, öyle bir galibin kılıcı veya bir katibin kalemiyle belirsiz hatlardan, sınırlardan ibaret değil; millet, hürriyet, menfaat, kardeşlik, hakları kullanma, hakimiyet, atalara hürmet, aileye sevgi, çocukluk hatıraları gibi bir çok yüce duyguların toplanma sından oluşmuş, mukaddes bir düşüncedir”.

   Bir şâiir ve düşünce adamı olarak Namık Kemâl, bu “Vatan” makalesin de, belki de günümüze, bu zamana, şu yaşadığımız ortama ışık tutacak çok önemli hususiyetler üzerinde durmaktadır.

  Şu cümlesiyle de vatanı yanlış değerlendirenlerin tezlerini çürütmektedir:

  “Evet !.. Hikmet sahibi olan Yaratıcı, insanın  fikrini kerrât cetveli, vicdanını da hendese mikyası mahiyetinde yaratmış olsaydı, dünyada aile, millet, mesken, vatan düşüncelerinin vücuduna imkan kalmazdı “.

  Burada yaratılış gayesinden bahsederek “... Süt çocukları beşiğini, çocuklar eğlendiği yeri, gençler geçimlerinin sağlandığı yeri, ihtiyarlar dünyadan ellerini-eteklerini çektikleri yalnızlık köşelerini, evlat anasını, baba ailesini ne türlü duygularla severse insan da vatanını öyle duygularla sever”. Bu duygu, yani vatana gönülden bağlanma ve onu sevme; sebepsiz yere, sırf insanın tabiatından gelme bir istek değildir.

  Evet, vatan bu denli manevi dünyada sevilecek ve örneklerdeki gibi sonsuz sevgiyle geleceğe adım atılacaktır.

   İşte bundan dolayıdır ki insanlık tarihinin hangi sayfasına bakılırsa her zaman ve her millette ortaya çıkan yüksek fikirli ve faziletli ahlak sahiple rinin tamamı, vatan sevgisini dünya işlerinin hepsinden üstün tutmuş ve pek çoğu vatan yolunda canlarını seve seve verdiği görülmüştür. 

  Bundan dolayıdır ki, bizdeki gibi her dinde her millette her terbiyede, her medeniyette vatan sevgisi en büyük faziletlerden en mukaddes vazifeler den sayılmıştır.

  Namık Kemâl kardeşlik konusunu öne çıkarır. Bu yüzden bir Girit hadisesi veya Kürdistan fitnesi çıkmayacağı tahmininde bulunur. Ama Girit 1900’lu yıllarda kaybedilmiş ne yazık ki beynelmilel güçler Kürdistan fitnesini de çıkarmışlardır.

  Vatan makalesi, hiç kuşkusuz ki vatana bağlı olma ve vatanı sevme hususlarında geleceğe ışık tutan konuları kapsamaktadır. Bu fikirler nesillere anlatılmalı ve aktarılmalıdır. Namık Kemâl’in bu düşüncelerin den ders çıkararak elden geldiği kadar bu düşünceleri topluma anlatmak lazımdır.

  Varılan kanaat odur ki vatan severliğin en büyük hareket unsurlarından, güç kaynaklarından biri olan vatan fikrini gönüllerden uzaklaştırmak, hakları korumanın en etkili araçlarından olan ateşli silahları, ellerden almaya benzer. Bir Millet, vatan sevgisinden nefesini ayırırsa, vatanını sevmezse, çok zaman geçmez, vatanını, vatan sevgiyle dolu olan başka milletlerin istilası altında görür. Nitekim, bir kavim ateşli silahtan elini çekerse, pek az zaman içinde o silahı, düşman eliyle kendi göğsüne çevrilmiş bulur.

  Biz, üzerinde oturduğumuz bu cennet vatanın her taşı için, cevher kıymetinde binlerce, milyonlarca mukaddes canlar verdik. Her avuç toprağı, o yola kendini feda etmiş bir kahramanın hatırasıdır. Bu bakımdan, bize göre, Vatanımızı, bir Çin ve bir Sibirya ile aynı değerde tutmak ihtimalin dışındadır.

  Bu mübarek Vatan, bize kılıcımızın ekmeğidir. Sürekli bize ait, yalnız bize ayrılmış biliriz. Bu mübarek Vatanımızı  her zaman kendimizden çok sever, canımızı seve seve Vatanımız uğruna feda ederiz.

  Vatanımızı sevmemiz bizim için dinimizin bir emridir. Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) “ Vatan sevgisi imandandır”  buyuruyorlar. Yani inanan kişi, mümin, vatanını sever. Namık Kemal de  “Vatan” makalesine  “insan vatanını sever” diyerek başlıyor. Demek ki vatan sevgisi hem inanmanın hem imanın hem de insan olmanın da bir şartıdır.

  İnsanın vatanını sevmesi çok tabii bir şeydir. Çünkü Namık Kemal’in de dediği gibi ; bizler doğup büyüdüğümüz, üzerinde yaşadığımız ve bir ömür sürdüğümüz yerleri hep severiz. Vatanımızdan uzun süre ayrıldığı mızda, vatanımızı özleriz.

   Çünkü vatan, milletin üzerinde yaşadığı topraktır. Bir büyük şairimizin dediği gibi: “Bayrakları bayrak yapan, üstündeki kandır.Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır”.

   Bu vatan topraklarında dün atalarımız yaşadı, bugün biz yaşıyoruz, yarın çocuklarımız ve torunlarımız yaşayacaklardır. Buna göre vatanı sevmek ; tarihi, bugünü ve geleceği sevmek anlamına gelmektedir. Çünkü bu topraklar üzerinde yaşanan tarih bize ait olan, bizim tarihimizdir. Ecdadımız bu topraklarda yaşadı. Bu topraklar için terini dökerek o mübarek kanlarını akıttılar. Ruhları şâd olsun. Âmin,Âmin !..

   Ceddimiz, büyük sultan Alpaslan, bu toprakları vatan tutarak Malazgirt’te at koşturdu, fetihler yaptı. Sonra gelenler Erzurum’da, Mardin’de,Diyarbakır’da, Sivas’ta, Erzincan’da,Konya’da, Bursa’da, İstanbul’da, Trabzon’da, Manisa’da, Kars’ta, dağ, taş ova, bayır demeden yürüdüler yaylalara kondular, buraları yurt edinip yaşadılar ve bize bıraktılar.

  Bu necip millet, bu cennet vatanda Hasankaleli Nef’i’yi, Vanlı Vani Mehmet Efendi’yi, Urfalı Nabi’yi, Bursalı Süleyman Çelebi’yi, Yahya Kemâl’i, Orhan Veli’yi, Necip Fazıl’ı dinledi, okudu onlarla var oldu.

  Palandökeni, Ilgaz Dağlarını, Van Gölünü, Eğridir Gölünü, Fıratı, Dicleyi, Arası, Kızılırmakı, Sakaryayı, dağını, ovasını, yaylasını,bu dağlardaki kayın, çam, gürgen ağaçlarını, yaylalarındaki kardelenleri, çiğdemi, sarı çiçekleri, ovasındaki koyunu, kuzuyu, göllerdeki yeşil başlı gövel ördeklerini sevdi.

  Ulubatlı Hasan’ı, Şahin Beyi, Sütçü İmamı, Nene Hatun’u,Kara Fatma’yı, Mehmet Çavuşu, Çanakkale’yi, Sarıkamış’ı, Zeve’yi, Dumlupınar’ı, buralarda o  mübarek canlarını seve seve vererek koyun koyuna yatan, Diyarbakırlı, Vanlı, Mardinli, Karslı,Konyalı, Bursalı, Edirneli, Aydınlı, Erzurumlu, Mersinli, Rizeli, Sinoplu, Kahraman Maraşlı,Gaziantepli, Niğdeli, Burdurlu, tüm Anadolu evladı, aziz şehitlerimizi sevdi.

  Karadenizin horonunu, Doğu’nun bar ve Kafkasını, Güneydoğu’nun halayını, Bozkır’ın halayını, Ege’nin zeybeğini, tekesini, Akdeniz’in kaşığını, Trakya’nın horasını, Çukurova’nın halayını, Marmara’nın kaşıklı zeybeğini gördü, oynadı sevdi.

  Erzurumlu Emrah, Dadaloğlu, Sümmani, Aşık Veysel, Zülali, Aşık Reyhani, Aşık Mahsuni Şerif, Aşık Nuri Çırağı, Aşık İhsani, Zülfü Livaneli, Karslı Çobanoğlu, Zileli Ceyhuni,Tokatlı Gedayi, Karacaoğlan, Yunus Emre,Ercişli Emrah, Dertli, bir dünya markası olan İbrahim Tatlıses, Nuri Sesigüzel, Raci Alkır, İzzet  Altınmeşe, Selahattin Alpay, Belkıs Akkale, Emel Sayın, Muazzez Ersoy ve daha birçok Anadolu ozan ve ses  sanat kârlarını dinledi, söyledi sevdi.

  Erzurum’un çağ kebabını, kadayıf dolmasını, Urfa’nın çiğ köftesini, Malatya’nın kayısısını, Bartın’ın kabak burmasını, Diyarbak’ın burmasını Bitlis’in biryanını, Adana’nın acılı köftesini, Aydın’ın zeytinini, İzmir’in incirini, Trabzon’un balık çeşitlerini, daha nicelerini yedi ve sevdi.

  “ Malabadi köprüsü  Malabadi köprüsü

  Orda başladı bitti  bu garibin öyküsü “ gibi meşhur aşk şiirini,

“ Burası Muştur yolu yokuştur

 Giden gelmiyor acep ne iştir” gibi sıla hasret türküsünü,

‘Tuna nehri akmam diyor/Etrafımı yıkmam diyor/Şanı büyük Osman Paşa/Plevne'den çıkmam diyor

Düşman Tuna'yı atladı/Karakolları yokladı/Osman Paşa'nın kolunda/Beşbin top birden patladı

Kılıcımı vurdum taşa/Taş yarıldı baştan başa/Askerinle binler yaşa./Namı büyük Osman Paşa’, gibi büyük bir coşku ile söylenen Plevne Marşı’nı,

‘Hoş Gelişler Ola, Mustafa Kemal Paşa- Askerin Milletin Bayrağınla çok yaşa/Arş Arş Arş !.. İleri İleri !.. Arş İleri ../Marş ileri dönmez geri, Türk'ün Askeri./Sağdan sola, soldan sağa /Al da Bayrağı düşman üstüne

 

  Cephede süngüler ayna gibi parlıyor/Azeri Türkleri Bayrak açmış bekliyor/ Arş Arş Arş !.. İleri İleri !.. Arş İleri !../Marş ileri dönmez geri, Türk'ün Askeri./Sağdan sola, soldan sağa/Al da Bayrağı düşman üstüne

Parlayan yıldızın alemi tenvir eder/Cumhuriyet Bayrağın semalar içre süzer/Arş Arş Arş !.. İleri İleri !.. Arş İleri !../Marş ileri dönmez geri, Türk'ün Askeri./Sağdan sola, soldan sağa /Al da Bayrağı düşman üstüne’gibi, coşkulu Kars türküsünü bu vatanda yaşayan herkes büyük bir şevk ve vecd ile seve seve söyler ve sever.                                               

  İşte vatan sevgisi budur. Vatan görünüşte bir toprak parçasıdır. Fakat alelade ve sıradan bir toprak parçası değildir. Vatan bir milletin hakim olduğu ve üzerinde, hakimiyet kurduğu, barındığı, gerekirse uğrunda canını feda edeceği toprak parçasıdır. Bizim bu mübarek vatanımızın her karış toprağı mübarek şehitlerimizin kanları ile yoğrulmuştur ve bugün de yoğrulmaktadır.

  Bizim vatan sevgimiz yaratılışımızdandır. Biz vatanımızı sevdiğimiz için, bu sevgi övünülecek bir şeydir. Çünkü bu vatan bize binlerce mübarek kefensiz yatan şehitlerimizin emanetidir. Cennet mekan Âkif’imizin dediği gibi; biz bastığımız yerleri toprak diyerek geçmeyiz onu tanırız.Altındaki binlerce kefensiz yatanı düşünürüz. Çünkü biz şehit oğlu olduğumuz için,atalarımızı unutmayız, bize dünyaları dahi verseler geri dönüp dahi bakmayız ve bu cennet vatanı kimselere vermeyiz.

  Millet olarak vatan sevgisi fikirlerimiz, sevgilerin en mukaddesidir. Vatanını seven, kuru fikirlerle değil, vatana hizmet eder ve onunla iftihar eder. İşte en kamil anlamda vatan sevgisi budur.

   Vatan, her köşesinde şanlı Bayrağımızın dalgalandığı muazzam bir yerdir. Bizler, övünç kaynağımız olan,Sultan Osman Gazi’nin dediği gibi“Osman Ertuğrul oğlusun / Oğuz, Kayıhan neslisin”  sözünü hem Oğuz’a hem de Kayı Hanlı’ya bağlı oluşumuzu, bir iftihar vesilesi biliriz ve her zaman bununla övünürüz.

  Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.),  Mekke'den Medine'ye hicret ederken devesini Hazvere mevkiinde durdurarak Mekke'ye mahzun mahzun bakar ve “ Bana senden daha güzel, daha sevgili yurt yoktur. Kavmim beni, senden çıkarmamış olsaydı çıkmaz, senden başka bir yerde yurt yuva tutmazdım" buyurmuşlardır ve daha sonra Mekke’ye yani vatanına dönmüşlerdir. Demek ki bizler de vatanımızı kesinlikle kaybedemeyiz ve terk edemeyiz.

  Ey siyasiler, kanat önderleri, bilim adamları, medya mensupları, STK’ lar, zenginler, işadamları !.. Allah’ınızı severseniz kan üzerinden siyaset yapmayınız. Bu güzel vatanımızı,küçük hesaplarınıza alet etmeyiniz.Gün  birlik, beraberlik, kardeşlik günüdür. Allah korusun bu vatan elden giderse bizler de gider, yok oluruz.

   Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız ve AK Parti düşmanlığından vatanı tehlikeye atmayınız.Eli kanlı pkk dün vardı bugün de var ama birbirimize destek olursak yarın yok olacaktır.

  Devlet adamları, partiler bugün varlar, yarın görevlerini yapıp giderler, Ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve bu cennet Türk Vatanı ilelebed payidar kalacaktır. Bizim görevimiz bunu yaşatmaktır. Bırakınız bu hırçınlığı, bu kini. Bu nefret niyedir ? Bu düşmanlık ne içindir? 

 Çevremizde ve dünyada cereyan eden kan, zulüm, işkence, ölüm, cana, mala,namusa ırza tecavüz bizlere bir ibretlik ders değil midir ? Neden bunları dikkate almayıp da eli kanlı örgütün ekmeğine yağ sürüp dostlarımızı üzüp düşmanlarımızı sevindiriyoruz ?

  Bodrumda sahile vuran Aylan bebek bize ders vermedi mi ? Mutsuz, acı çeken, zulüm gören bu  çocukları ve insanları gördükçe içimiz parçalan mıyor mu yoksa ?  Allah korusun yarın, bizim torun ve çocuklarımız da böyle mi olsun  istiyorsunuz? Neden bu vatana sahip çıkmayıp siyasi emeller uğruna bu Devlet-i Âlimizi, bu Hükümet-i Cumhuriyetimizi yıpratıyorsunuz ? Aklımızı başımıza alalım. Vatanımıza, devletimize, hükümetimize sahip çıkalım. Bunların hepsi bizim. Bu cennet vatandan başka gideceğimiz bir yerimiz yok. Bizler bu vatan durdukça kaimiz. Bu cennet vatanı zindana çevirmek isteyenlerin neden yanlarında yer alıyorsunuz ? Aksi takdirde rahmet yerine terör belası yağar ve biz ağlamaya, acı çekmeye devam ederiz. Allah korusun,başta masumlar olmak üzere hepimiz zarar görürüz .

   İstiklal  Marşı’mızın şairi, cennet-mekan Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınan şu şiir, herhalde o gün olduğu gibi, bugün için de anlamını muhafaza ediyor.

‘Artık ey millet-i merhume, sabah oldu uyan !/Sana az geldi ezanlar, diye ötsün mü bu çan? /Ne Kürtlük, ne de Türklük kalacak aç gözünü ! /Dinle Peygamber-i Zişanın İlahi sözünü./Veriniz başbaşa; zira sonu hüsran-ı mübin, /Ne hükümet kalıyor ortada, billahi ne din !

"Medeniyet !" size çoktan beridir diş biliyor; /Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor. 

Ne bu şuride siyaset, ne bu fasid dava? /Görmüyor gittiği yanlış yolu, zannım, çoğunuz... /Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz! /Bunu benden duydunuz, ben ki evet, Arnavudum.../Başka bir şey diyemem… İşte perişan yurdum !...’

Mehmet Akif Ersoy

 Ya Rabbi !..Bizleri vatansız etme, bizleri vatansız bırakma. Bizleri vatanımızdan cüda etme. Ya Rabbi !.. Bir takım küçük menfaatler peşinden koşanların yüzünden bizleri helak etme.Ya Rabbi !.. Kahraman Ordumuzu, kahraman Emniyetimizi, karada, hava ve denizde, mansur ve muzaffer eyle !...Ya Rabbi !..  O mübarek canlarını, bu cennet vatana feda ederek o mübarek kanlarını akıtan mübarek şehitlerimizin ruhlarını şâd eyle. Peygamberimize komşu eyle. Âmin !.. Âmin !.. Âmin !..

    Hz. Ali ((R.A.) Efendimiz  “ Şahsınıza kötülük eden bir düşmanı affediniz. Lakin vatanınıza ve milletinize kötülük eden bir kimseyi asla affetmeyiniz ” buyururlar. Bu cevher değerindeki sözü kulağımıza küpe etmeliyiz.

                    

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Eylem
 4 Kasım 2019 Pazartesi 18:34
Çok güzel yazmışlar
 erzurumlu
 19 Eylül 2015 Cumartesi 18:04
sayın yazar Allah sizden razı olsun.böyle bir ortamda insanları birlik beraberlik ve sağ duyuya davet ediyorsunuz-yazdığınız yazılar gerçekten takdire şayandır-bu yazınızda da herkesi vatana sahip çıkmaya davet etmeniz alkışlanacak bir davranıştır-bu sorumluluğu hatırlatmanız saygı duyulacak bir harekettir- keşke herkes sizin gibi vatan sevgisini böyle bilebilse ve vatana sahip çıkabilse ne güzel olur-çok doğru söylüyorsunuz her fert kendi ölçüsünde bu güzel vatanımıza sahip çıkabilmeli ve bun sürdürmelidir.vatanımıza sahip çıkmalıyız-vatanımızın kadrini kıymrtini bilmeliyiz-Allah korusun vatanımız elden giderse biz ne oluruz-bu güzel yazılarınıza devam ediniz ve halkımızı uyarınız- size çok çok teşekkür ediyortuz-ağzınıza kolunuza kaleminize kuvvet versin Allahım-amin
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi