Erzurum’a kırk kilometre mesafede, Aşkale ilçemize bağlı Tazegül köyü mezarlığında meftun olan Ahmet Fevzi Efendi’nin kabrini ziyarete torunu Hacı Hikmet ALPAGUT beyle gittik. Mermerden yapılmış güzel bir mezar, Mezar taşında:
Bismillahirrahmanirrahim
Erzurum
Merkez Vaizi
Ahmet Fevzi
ALPAGUT
Ruhuna Fatiha
D: 1304 Ö: 1942
İfadesi yazılıdır. Erzurum nüfus müdürlüğündeki kayıtlarda, Ahmet Fevzi Efendi 01. 07. 1888 tarihinde Tazegül köyünde dünyaya teşrif etmiştir. Babası Recep Ağa, annesi Nuriye Hanımdır. Ailenin büyük oğlu olan Ahmet Fevzi beş yaşlarında köy medresesine devam ederek Kuranı Kerimi hatmetti. Sekiz yaşlarında köy imamı olan Müderris Halil Sıtkı Efendi’den sarf, nahiv okudu, ilmi Belagat dan muhtasar-ul meani ye kadar ders gördü, fıkıh ve feraiz de ihtisas yaptı.
On sekiz yaşlarında Erzurum’a gelerek İbrahim Paşa medreselerinde, büyük âlim, Müftü Solakzade Muhammet Sadık Efendi’nin derslerine devam etti. 1914 tarihinde icazet aldı. Genç yaşta halkı irşat için kürsülere vaaza çıktı. İlmi çalışmalarını daha da geliştirdi. Zahiri ilimleri emsallerinden üstün bir başarı ile tamamladıktan sonra tasavvufa merak sardı. Gümrük camii imam ve hatibi Hacı Osman Efendi’nin halifesi olan Tarikatı Aliyye-i Kadiriyye-Şettari kolu halifesi, Kolağası Ali rıza Efendiye “Rızaya uyanlar feyziyap olur.” Diyerek, ona bağlandı.
Hem Osmanlı, hem de Cumhuriyet dönemi âlim ve mutasavvıflarından olan Ahmet Fevzi Efendi, tasavvufi konularda şiirleri bulunan ve yaşadığı dönemde müderrislik, âlimlik, imamlık, şeyhlik payelerini hak edecek kadar kendini yetiştirmiş bir insani kâmildir.
Serabi uy kıl Rızaya
Erdire seni likaya
Meyl etme nefs-ü hevaya
Nefse uyandır le iyman !
Tarikat neşesiyle Serabi mahlasıyla şiirler, gazeller yazdı. Bir defterde topladığı bu nazımları neşr edilmemiş, Birinci Dünya harbinde ki felakette oda kayıp olmuştur.
Elestü bezminde, ervahlar safta
Hitabi izzetle bire sığındım
Lebbeyk dedim geçtim birinci safa
İkinc secdede bire sığndım.
Gösterdiler başa gelen ahvali
Razı oldum verdim kabul kelami
İmtihan ettiler bütün insanı
Şaşırdım orda bire sığındım
Cem oldu orda bütün müminat
Küffara cehennem Müslime cennet
Titredi yüz üstü düştü kâinat
Gördüm ehli narı bire sığındım.
Bir nur verdi âdeme sahibul satar
Habibim nurudur dedi ol Gaffar
Şad oldu o anda bütün ervahlar
Gördüm bu hali bire sığındım.
Başıma cem oldu evladı eyal
Bütün işlerimiz isyanla vebal
Bu asrın insanı bütün gıl-u-gal
Baktım isyanıma bire sığındım.
Utan ey Rabbinden günahkâr Fevzi
Çekil bir köşeye arama ham-si
Geceler süphedek çek bin bir ismi
Usandım dünyadan bire sığındım.
------
“Ol atan âdem gibi isnadı cürm et nefsine
İrtikâp eyledim cürmü hata mağfur olur.”
Diyecek kadar derya dildir. Onun vaaz, irşat ve zikir meclisleri; tefsir ve hadis dersleri hep tasavvufi bir zevk ile lezzetlenirken, insana gerçek mümin olma yolunda dinin emir ve yasaklarını öğretmeye tüm vaktini adamıştı.
Fevzi Efendi, Birinci dünya harbinde askere alınmış, Çifteminareler de on iki ay kadar vazife görmüş, 16 Şubat 1916 tarihinde, şehrin işgal edilmesiyle o da hicret kafilelerine katılarak Erzincan, Malatya oradan Sivas’a geçti, buranın Kayseri kapı’sında imam hatiplik yaptı. Harp sonrası 1918 tarihinde Erzurum’a döndü. Senenin bazı aylarında Tazegül köyündeki arazisini değerlendirdi, diğer zamanlarını ilme âşık olduğundan, sırf kendi çalışması geniş kabiliyeti ve zekâsı sayesinde az zamanda büyük kudret ve başarı gösterdi. Erzurum’un meşhur sayılı âlimleri arasında yer aldı.
Ahmet Fevzi Efendi’nin ilk görevi 21 Mayıs 1919 dan, 1 Mart 1921 tarihleri arası hükümet imamlığıdır. Tedris ve neşriyat hayatı bunu takiben başlıyor. Darül Hilafetil âliye Erzurum medresesinin “İhzam” sınıflarında Kava idi arabiyye okuttu. 1922 tarihinde Kacıroğlu müştemilatında kurulan Medrese-i ilmiye de Arabî ilimler müderrisi ve 21 Nisan 1925 tarihinde de Erzurum merkez vaizi olarak resmen görevlendirildi.
Rahmetli Cemalettin Server Bey, Fevzi Efendi ile ilgili bir makalesinde “Çiftçi Fevzi, maarifçi Fevzi’yi daima yanında ve kolunda gezdirdi. Ölene kadar birlikte, ikiz kardeş gibi yaşadılar. Köyde arazi şehirde irfan sahibi oldular.
Şeyh Ahmet Fevzi Efendi, Erzurum camilerinde ve çevre köy camilerinde yıllarca irşatta bulundu. Sohbetleri büyüleyici, sürükleyici ve takrirleri, kuvvetli sözleri, birçok ilmi hakikatleri, herkesin anlayabileceği bir dil ve üslupla açıklayan toplum için çok faydalı nasihatleri, fazılane ve hakimane sohbet ve dersleri ile dinleyenlerin gönüllerini şad eylerdi. Misafiri çok sever, eli ve gönlü herkese açık, sevgi şefkat ve merhamet sahibi idi. Bir Cuma günü kendi köy camisinde sohbet ederken, köye, Zerdige köyünden iki kişi gelir. Namaz sonrası gelen misafirler Hoca Efendinin eline giderler. Hoş geldiniz der, gelenleri bırakmaz misafir eder. Evine yemeğe götürür. İki kişidirler, sohbette “Hocam biz komşu köyden geliyoruz, benim adım Avni bu da komşum yokluk dönemi, ev halkı aç, sizde buğday olduğunu duyduk onun için buradayız.” Dediklerinde Fevzi Efendinin gözünden yaşlar dökülür. İlk duası “Ya Rap kimseyi açlıkla, yoklukla terbiye etme.” Hane halkına seslenir. Bu kardeşlerimin arabalarını ihtiyaçları kadar buğdayla yükleyin der. Buğdaylar yüklenir ve gelenler sevinçle köylerine dönerler.
Şeyh Efendi Alaca köyünde irşattadır. Yatsı namazı ve sohbetten sonra tevhit başlar. Misafir oldukları hanede Tevhit yapılırken diğer odada oturan evin genç kızı birden annesine koşarak “Anne bizim evin tavanı kalktı, ben yıldızları gördüm” der. O esnada Hoca Efendi evin reisine seslenerek yavrumuza söyle korkmasın, evin babası kızının yanına vardığında, kızı ve annesi tavanın kalktığını yıldızları gördüklerini söylerler. Babası bizde gördük, korkulacak bir şey yok, rahat olun der. Ahmet Fevzi Efendi orada iken rahatsızlaşır. Köyüne döner. Amansız bir hastalıktır. On üç gün sonra hakkın rahmetine kavuşur. Nüfus müdürlüğündeki kayıtta, ölümü tarihi 26 Mart 1944 dür.
İşte çoğu ilim insanına nasip olmayan büyük sevginin sırrı buradadır. Cuma günü Lala Paşa camiinde bulunanlar, bu sırrın en açık tezahürüne şahit oldular. Talebesinin ölüm haberini, gözyaşlarıyla halka bildirmek zorunda kalan Solakzade Muhammet Sadık Efendinin ve camii dolduran cemaatin hıçkıra, hıçkıra ağlaması ve kafileler halinde Tazegül köyüne gitmeleri bu yüce insanın ne kadar candan sevilmiş olduğunu göstermek itibari ile manalı ve ehemmiyetlidir. Halk kendisine Allah için hizmet edenleri unutmuyor. Gasli köyde yapılıyor ve orada defin ediliyor.
Ruhu şad makamı cennet olsun.
Kaynakça: Gezimizde bizlere eşlik eden, gerekli yardımları esirgemeyen, Ahmet Fevzi Efendinin oğul torunu Hacı Hikmet ALPAGUT Beye teşekkür ediyorum.