Mehmet Nuri Efendi 1865 (R.1280 ) tarihinde Erzurum-Serçeme köyünde dünyaya teşrif etmiştir. Nüfusdaki kayıtlarda ismi Mehmet olarak geçmektedir. Köyde yeğeni Dursun Erener’in ailesine arazi satışında, Erzurum noterinde 1932 tarihli vermiş olduğu senette: Alipaşa Mahallesi, No 64 mukayyet, Emine ve Ali den 1280 de olma Alay İmamı Mehmed Efendi… Olarak geçmektedir. Erzurum’da tabur imamı olarak tanınan Mehmed Nuri Efendi ilk tahsiline kendi köyünde, iyi bir âlim olan babası Ali Efendi ve köy imamı Acara Mustafa Efendi’nin rahle i tedrisinde başlıyor. Erzurum’a gelerek çeşitli medreselerde okuyor. Asıl eğitimini Caferiye Camii medresesinde Taşkesenli Ahmed Efendi ve evladı nezaretinde tamamlıyor. Tasavvuf eğitimini de Ahmed Efendi’den tamamlayarak icazetini alıyor.
Osmanlı Döneminde Tabur İmamları ahlaki yönden toplumun en seçkin insanları arasından özenle seçilmekteydi. İlim sahibi olması bir yana her haliyle Kur-an’a ve sünnete uygun bir yaşam tarzına sahip olan bireyler, ancak sınava tabi tutulur ve tabur imamı olabilirlerdi. Bunlar görev yaptıkları birliğin her türlü dini işlerinden sorumlu olurlar. Bir başka tabirle, ordu imamları, şahadet bilincini diri tutmakla kalmaz bizzat savaşa katılır, bazen de komutayı devralırlarmış.
Mehmed Nuri Efendi askerliğini tabur imamı olarak yapıyor. Bilahare, kayıtlardan Alay imamı olduğu görülüyor. Cedit camii imamlığını da yapan Mehmed Efendi’nin hizmet hayatı ve irşat görevi genelde Erzurum ve çevresinde geçmiş, Narman’lı (Keğanili) Hacı Mustafa Efendi’yi yetiştirerek, Şeyh Ahmet Efendi’den almış olduğu icazetin altına şerh düşerek ona veriyor. Mehmed Nuri Efendi’den sonra irşat görevini Mustafa Efendi yürütüyor. O da vasiyetinde, “Almış olduğum bu icazeti benimle beraber kabre gömün.” diyor. Şeyh Mustafa Efendi’nin çocukları tarafından vasiyet yerine getiriliyor.
Veli VELİOĞLU Hoca Efendi anlatıyor: Mehmet Nuri Efendi ailece ilim ehlidirler, ailesinden birçok veli görülmüştür. Mehmet Nuri Efendi de keşfi kuburdu. Yani kabirde yatanların hallerinden haberdardı. Kendileri hep ilim öğretmekle vakitlerini geçirirdi. Oldukça cömert olup, itibar sahibidir. Şehrin büyük âlimleri arasındaydı. Yumuşak huyluluğu yanında heybetli olması ile karşısındakine saygı telkin eder. Susması çok olup, lüzumsuz asla konuşmazmış. Hep ibadetle meşgul olurdu. Keramet ehli bir zatı muhterem…
Allah, kimseye bu zengindir, bu fakirdir, bu ihtiyardır, bu gençtir diye bakmaz. Nerede bir kalbi selim bulursa, onun sahibine ikram ve ihsanı nasip eder. Bu Allah’ın adaletinin sonucudur. Allah bizleri de gafletten uyarsın.
Bir menkıbe: Mehmet Nuri Efendi; aile ve çocuklarıyla birlikte Serçeme den Erzurum’a geliyorlar. Erzurum’a giriş, çıkışlar kontrol altındadır. Arabaları havuz başına geldiğinde görevlilerin başındaki Yüzbaşı bunları durdurur. Sorgu sualden sonra, hiddetle tutanak tutacaktır. Kendi kalemini arar bulamayınca, Mehmet Nuri Efendi komutana bir kalem uzatır. Kalemi alan komutanın elleri tutulur ve titremeğe başlayınca durumu hisseder, komutan “ Al kalemini hocam buyurun siz geçin” der. Öyle yollarına devam ederler.
Mehmed Nuri Efendi’nin evliliğinden, bir oğlu iki kızı oluyor. Oğlu Avukat Abdulkadir Erener, kızları, Müşika ve Ayşe Hanımlar. Erzurum’da yeğenleri hariç kimseleri yoktur.
Kabri şerifler Asri mezarlıkta, sağdan üst üçüncü bölümün batı tarafında güzel bir mezarı mevcut, mezar taşında:
Baş taşın batı yönünde farsça iki satırlık bir beyit:
Meğlanım Amedim der köyyi tu
Seyallahi ez cemal ruyi tu
Baş taşının diğer yüzünde:
Hüve’l Baki
Allahumme nevir merkade Hazer- Rakidi’s-samedani
El-Kutbu’l-Muhakik er- Rabbani Mevlana eş-şeyh
Muhammed Nuri Nakşibendî es serç(me)vi
Bi-nuri kerimeti’s-Seb’ül-Mesani El- Fatiha
H.Sene 1351 ( M.1939 )
Şehrimizin bu güzide evladının, Ruhu şad makamı cennet olsun