MENÜ
Erzurum 10°
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Erzurum’un Kandilleri-Serçemeli Tabur İmamı Mehmet Nuri Efendi
Abdurrezzak Türk
YAZARLAR
1 Ekim 2013 Salı

Erzurum’un Kandilleri-Serçemeli Tabur İmamı Mehmet Nuri Efendi

Mehmet Nuri Efendi 1865 (R.1280 )  tarihinde Erzurum-Serçeme köyünde dünyaya teşrif etmiştir. Nüfusdaki kayıtlarda ismi Mehmet olarak geçmektedir. Köyde yeğeni Dursun Erener’in ailesine arazi satışında, Erzurum noterinde 1932 tarihli vermiş olduğu senette: Alipaşa Mahallesi, No 64 mukayyet, Emine ve Ali den 1280 de olma Alay İmamı Mehmed Efendi… Olarak geçmektedir. Erzurum’da tabur imamı olarak tanınan Mehmed Nuri Efendi ilk tahsiline kendi köyünde, iyi bir âlim olan babası Ali Efendi ve köy imamı Acara Mustafa Efendi’nin rahle i tedrisinde başlıyor. Erzurum’a gelerek çeşitli medreselerde okuyor. Asıl eğitimini Caferiye Camii medresesinde Taşkesenli Ahmed Efendi ve evladı nezaretinde tamamlıyor. Tasavvuf eğitimini de Ahmed Efendi’den tamamlayarak icazetini alıyor.

      Osmanlı Döneminde Tabur İmamları ahlaki yönden toplumun en seçkin insanları arasından özenle seçilmekteydi. İlim sahibi olması bir yana her haliyle Kur-an’a ve sünnete uygun bir yaşam tarzına sahip olan bireyler, ancak sınava tabi tutulur ve tabur imamı olabilirlerdi. Bunlar görev yaptıkları birliğin her türlü dini işlerinden sorumlu olurlar. Bir başka tabirle, ordu imamları, şahadet bilincini diri tutmakla kalmaz bizzat savaşa katılır, bazen de komutayı devralırlarmış.

      Mehmed Nuri Efendi askerliğini tabur imamı olarak yapıyor. Bilahare, kayıtlardan Alay imamı olduğu görülüyor. Cedit camii imamlığını da yapan Mehmed Efendi’nin hizmet hayatı ve irşat görevi genelde Erzurum ve çevresinde geçmiş, Narman’lı (Keğanili) Hacı Mustafa Efendi’yi yetiştirerek, Şeyh Ahmet Efendi’den almış olduğu icazetin altına şerh düşerek ona veriyor. Mehmed Nuri Efendi’den sonra irşat görevini Mustafa Efendi yürütüyor. O da vasiyetinde, “Almış olduğum bu icazeti benimle beraber kabre gömün.” diyor. Şeyh Mustafa Efendi’nin çocukları tarafından vasiyet yerine getiriliyor.

      Veli VELİOĞLU Hoca Efendi anlatıyor: Mehmet Nuri Efendi ailece ilim ehlidirler, ailesinden birçok veli görülmüştür. Mehmet Nuri Efendi de keşfi kuburdu. Yani kabirde yatanların hallerinden haberdardı. Kendileri hep ilim öğretmekle vakitlerini geçirirdi. Oldukça cömert olup, itibar sahibidir. Şehrin büyük âlimleri arasındaydı. Yumuşak huyluluğu yanında heybetli olması ile karşısındakine saygı telkin eder. Susması çok olup, lüzumsuz asla konuşmazmış. Hep ibadetle meşgul olurdu. Keramet ehli bir zatı muhterem…

      Allah, kimseye bu zengindir, bu fakirdir, bu ihtiyardır, bu gençtir diye bakmaz. Nerede bir kalbi selim bulursa, onun sahibine ikram ve ihsanı nasip eder. Bu Allah’ın adaletinin sonucudur. Allah bizleri de gafletten uyarsın.

      Bir menkıbe: Mehmet Nuri Efendi; aile ve çocuklarıyla birlikte Serçeme den Erzurum’a geliyorlar. Erzurum’a giriş, çıkışlar kontrol altındadır. Arabaları havuz başına geldiğinde görevlilerin başındaki Yüzbaşı bunları durdurur. Sorgu sualden sonra, hiddetle tutanak tutacaktır. Kendi kalemini arar bulamayınca, Mehmet Nuri Efendi komutana bir kalem uzatır. Kalemi alan komutanın elleri tutulur ve titremeğe başlayınca durumu hisseder, komutan “ Al kalemini hocam buyurun siz geçin” der.  Öyle yollarına devam ederler.

      Mehmed Nuri Efendi’nin evliliğinden, bir oğlu iki kızı oluyor. Oğlu Avukat Abdulkadir Erener, kızları, Müşika ve Ayşe Hanımlar. Erzurum’da yeğenleri hariç kimseleri yoktur.

      Kabri şerifler Asri mezarlıkta, sağdan üst üçüncü bölümün batı tarafında güzel bir mezarı mevcut, mezar taşında:

             Baş taşın batı yönünde farsça iki satırlık bir beyit:

         Meğlanım Amedim der köyyi tu

         Seyallahi ez cemal ruyi tu

          Baş taşının diğer yüzünde:

                         Hüve’l Baki

        Allahumme nevir merkade Hazer- Rakidi’s-samedani

        El-Kutbu’l-Muhakik er- Rabbani Mevlana eş-şeyh

        Muhammed Nuri Nakşibendî es serç(me)vi

        Bi-nuri kerimeti’s-Seb’ül-Mesani El- Fatiha

        H.Sene 1351 ( M.1939 )

      Şehrimizin bu güzide evladının, Ruhu şad makamı cennet olsun

 

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Ayşe
 6 Ekim 2013 Pazar 23:09
Değerli Hocam; bu güzel makaleniz için teşekkür ederim.Yaptığınız bu çalışmaların bizlere hem tarihimizi öğrenmemiz hem de çıkarmamız gereken dersler olduğunu düşünüyorum.Rabbim yar ve yardımcınız olsun. Selametle kalın.
 Cevap
 2 Ekim 2013 Çarşamba 23:06
Ben kıldığımız namaza, tutuğumuz oruca ( Bölükçe hem de) Taburda bulunan Camiye ve bana kolaylık gösteren tüm askerlere (komutan dahil), yaşadıklarımı bilirim. Taşıma suya değil.
 araştirmadan yazmak'a
 2 Ekim 2013 Çarşamba 20:10
Sen uzayda yasiyorsun sanirim. Televizyonda seyretmiyorsundur...
 Araştırmadan yazmak
 2 Ekim 2013 Çarşamba 17:20
Kim demiş" Allah" demenin yasak olduğu askeriye diye. Hak yeme,yalan yanlış yazma. Nefret yayma!
 erat
 1 Ekim 2013 Salı 16:36
tabur imamı tabiri çok acayip geldi. şimdi allah demenin bile yasak olduğu bir askeri teşkilatta eskiden imamlar bile varmış...
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi