Erzurum’un Yıldızkent semtinde Hacı Selim Efendi Camii… Öğle namazından çıkıyoruz. İki siyah çarşaflı kadın caminin önünde el açmış dileniyorlar. Cemaat cebinden çıkardığı madeni parayla küçük yardımlarda bulunuyor.
Kadınların konuştuklarını kimse anlamıyor, yabancılar… Ellerindeki kimliklerini gösteriyorlar. Yaklaştım, birisinin kimliğine baktım. Adı Hüsna, Ana Adı Medine, Baba Adı Paşa, Memleketi Suriye… Niçin buradalar, neden dileniyorlar gibi hususlar üzerinde durmadım.
Bir an Suriye’yi düşündüm. İç savaşın başladığı 15 Mart 2011 tarihinden bu güne kadar savaşın ülke ekonomisine maliyeti 50 milyar dolar… Mal zayiatı yanında can zayiatı da yüksek… Sadece geçtiğimiz Nisan ayında 4500 kişiden fazla insan öldü. Toplam ölü sayısı 31 bin kişiden fazla olduğu söyleniyor. UNİCEF’in raporunda 500 çocuğun savaşta öldüğü belirtiliyor. Bazı bilgilere göre ayrıca 600 çocuğun tutuklanarak işkencede öldüğü ifade ediliyor.
Suriye savaşı, idare ile halk arasında devam eden bir iç savaş. Savaş, halkın arkasında durduğu ve değer verdiği ne varsa hepsine saldırarak geçiyor. Orantısız güç kullanımı var: Birisinin ellinde gelişmiş silahlar ve bu silahları kullanabilen eğitimli ve nizami ordular, diğerinin ellinde ise savunmak için ne bulursa cinsinden olan halk… Ayrıca Suriye hem siyasi olarak, hem de fiili olarak bir savaş arenası olmuştur. Bir yanda 2500 kişilik Lübnan’daki Hizbullah örgütünden Esed’e destek kuvvet gelirken diğer yanda Elkaide örgütü başta olmak üzere İslam ülkelerinden Esed’e karşı savaşmak üzere mücahit kesimler var…Ortada harap olan bir Suriye…!
Yönetimin vizyonunda halkın refahı yok. Savaşa harcanan 50 milyar dolar ülkenin refahında kullanılsaydı, Suriye’nin vatandaşı olan bayanlar ülkelerinden kaçıp Erzurum’daki caminin önünde dilenir olmazlardı Veya Beşar Esed’in babasından kalma Ruslara olan 12 milyar dolar borcunu ödemiş olurlardı.
TÜRKİYE’Yİ SURİYE’YE BENZETMEK İSTEYENLER..
Ülkemizi Suriye gibi karıştırmak isteyen ve pusuda bekleyen birçok yabancı ülke var: Bu o ülkelerin tarihi emeli, onlara bir diyeceğim yok… Asıl içimizi acıtan şey, onlara alet olup destek sağlayan içimizdeki bazı siyaset ve ideoloji mahkûmları…
Haydi ,ülke idaresinin uygulamasına kızabilirsisiniz, tepki gösterip sokaklara dökülebilirsiniz, demokratik haklarınızı kullanıp ağzınıza geleni sayıp söversiniz…Bütün bunlara eyvallah..Peki, halkın malına ve değerlerine saldırmak neyin nesi?
-Caminin kapısını kırıp içinde saygısızlık yapmak ne demek…!
-Halkın ve devletin menfaatlerini düşünmemek ve korumamak,
-Maddi ve manevi olarak karşılarına ne çıkarsa çiğneyip geçmek…
-Vatandaşın kapısının önündeki aracını devirip ateşe vermek,
-Halkın toplu taşım hizmetinde olan araçları yakıp yıkmak,
- Vatandaşın ekmek teknesi olan işyerini kırıp dökmek veya ateşe vermek…
Anlamak mümkün değil… Yahu haklı şeylere tepki gösterseniz bunu anlarız. Hatta hepimiz destek oluruz. Küçük bir Örnek: Bugünlerde kanunlaşan, 3000 ek göstergeli bazı memurları cımbızla ayırıp göstergeleri 3600 yapılarak 500 TL. zam vermeye çalışılırken diğer 3000 ek göstergeli memurları kendi halinde bırakarak ayrım yapıldı, yapılan bu ayrımcılığa karşı çıkma gibi…! Yoksa Belediyenin kestiği 4 ağaç için ülkeyi germenin ve bu kadar yıkım yapmanın hiçbir izahı olamaz…
Eğer amacınız bu değil de, bu yıkım hareketini bir kesime mal edip, karşı harekât başlatmaksa… Boşuna… Türkiye asla Suriye veya Arap Baharını yaşayan başka bir ülke olamaz... Türkiye ne ırk ayrımı, ne mezhep ayrımı yüzünden iç savaş yapacak bir ülke değildir; daha öncede Türkiye’nin bütün hassasiyetlerini kaşıdılar, ama başaramadılar. Sağ-Sol dediler olmadı; Türk-Kürt dediler olmadı, Sünni-Alevi dediler olmadı. Olmaz da. Çünkü Türkiye Türkü ile Kürdüyle, Lazıyla, Çerkez’iyle, Abazasıyla bir vücutta bütünleşmiş bir ülke, o da Türkiye’dir. Bu asla parçalanamaz, çünkü başka Türkiye yok..!