"Sümmani der Yaradanı zikreyle
Birliğini bilip daim şükreyle
Ta ezelden gelen işe fikreyle
Başa geçip pişman olsan ne fayda"
Sümmani
İçimizi hep saran, bizi yanlışların kucağına iten ve huzurumuzu yok eden "yarın endişelerine" şiirleriyle cevap veren Sümmanî'nin yurdunda, Narman'dayız.Bahar ve yaz aylarında yeşilin bütün tonlarının cömertce sergilendiği bir tabiata sahip olan bu ilçenin tarihçesi milattan öncelere dayanıyor.Anadolu'ya hakim olarak, Ön Asya ve Avrupa'ya açılmayı düşleyen devletlerin izleri var Narman'da.Hazreti İsa'nın dünyaya teşrifinden öncelerinin haberlerini verir Samikale. Mehenk Harabeleri'nde ilçenin şanlı geçmişini gözlersiniz.Ergazi'de Estergon türkülerini, Başkale'de Genç Osman ağıtlarını duyarsınız.Gökdağ, Narman'ın da mekanlık ettiği şanlı Türk Tarihi'ni resmeder gözünüze, gönlünüze.Narman'ın yüreğinde bir garip Ethem Baba, kimin mirasçısı olduğumuzu hatırlatır bizlere.Dazlak, Ergazi'deki Karakol, Kuzuçam Kışlaköy'deki Üryan Baba; Şekerli'de Haşit Dağı'nın yücelerindeki Haşit Baba ziyaretlerinde buluruz manevi kimliğimizi.Uzun seneler Tortum'un bir nahiyesi durumundaki güzel belde 1954 yılında ilçe haline getirilmiş.909 kilometrekarelik alanıyla cennet vari bir görünüm arzeden İlçe, ne yazık ki, Erzurum'un makus talihine tutulup, gerekli ekonomik gelişmeyi bir türlü becerememiş.Daha bundan beş altı yıl öncesine kadar içme suyu sıkıntısını had safhada hisseden ilçeliye, devlet elini uzatıp da Narman içme suyu ve Karapınar Barajını taşıyınca, biraz biraz gülmeye başlamış yüzleri.
NARMAN BAYRAM YERİDİR
İD diye tanırlar büyüklerimiz Narman'ı. İd (iyd), arapça bayram demektir. Zengin tabiatı, manevi iklimi ve tarih hazineleriyle gönüllerin bayram ettiği yerdir Narman. O sebeple İd denilse gerektir.Her vakit, bayram edilmemiş elbette burada. Bütün yerleşim alanlarında olduğu gibi dünya hırsı, para ve makam tamahı olanlar, zehretmişler bayramı vakit vakit Narmanlılara. Fakirlerin horlandığı, zenginlerin büyüklendikleri de olmuş.Narman'dan mülhem, nefsi arzuları;"Namertler içinde hicret et durma Yapacağın hayrı kimseye sorma. Kişi zadelikle kendini kurma Mezartaşı ile iftihar olmaz" dizeleriyle özetlemiş Sümmanî.O bir gönül adamı, o bir muhabbet deryası, o bir kutb—ul arifin.Söyleyene değil söyletene bak makamında, dünyaya da böyle bakmış .
ÖLÜM VAR BE ADAM! BU TELAŞIN NİYEDİR?
Narmanlı, Sümmanî'yle haldaş, yoldaştır adeta.Nefsini bilen Rabbini bilir, hakikatine ram olanları çokçadır. Müteddeyyin ve sözlerinin erliğiyle bilinirler. Kimseye deyip dokunmayan, kendi haliyle halleşip, nimeti başkalarıyla paylaşanlardır Narmanlılar.Hayır ve hasenat erbabları da çoğunlukla bu mekandan çıkmıştır. Yardım etmeyi, başkalarının içinde bulunduğu güçlükleri paylaşmayı severler. Sümmanî'nin yolundan ayrılmaktır korkuları. O sebeple Narman Sümmani'dir, Sümmanî de Narmandır.Biraz da rahat insanlardır Narmanlılar.Hani anlatırlar, Narman sokaklarında gezen İlçe kaymakamının arabası önüne çıkmış bir Narmanlı. Elindeki kağıda tütün sarmakla meşgulmüş garibim.Makam şöförü korna üstüne korna çalarak yoldan çekilmesini isteyince, dönüp bakmış Narmanlı araba şöförüne ve ilçe halkının yaşam felsefesini özetleyecek şekilde bağırmış; "Yahu" demiş "patlamadın ya. Bekle şu cigarayı sarayım. Ölüm var, bu telaşın niyedir?"Bu hikayenin bir başka versiyonunu da İsmail Bingöl anlattı. Bingöl, gamsız diye nitelediği Narmanlı'nın ısrarla çalınan korna'ya karşılık "be adam nedir bu telaşın, sayki ben bir galağam" karşılığını verdiğini söyledi.
BİR SÜKUT ADAMI AHMET AVCI
Bilmem tanır mısınız, Ahmet Avcı'yı. Üniversite yıllarımda, Hasret Kitapçısında tanımıştım onu.Kafasında börkü, ayağında konçlu çizmeleri ve dudaklarından aşağıya sarkıttığı Kürşat nevi bıyıkları, hemen ilk görünüşte insana heybet hissini veren yüzüyle bir hoş adamdı Ahmet Avcı.Fen Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünde okuyordu o yıllarda.Hüseyin Nihal Atsız hayranıdır. Meşrebi ise; "Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz/ Çünkü bu yol kutludur gider Tanrı dağı'na/ Halbuki yoldaşını bırakıp kaçanların/ Değişilir topu da bir sokak kaltağına" Atsız'a ait bu mısraların ifade ettiği gibidir.En son Haluk Pirimoğlu anlattı Ahmet Avcı'yı. Narman ziyaretinde Haluk Ağabeyi karşılayan Avcı, bir hayli serzenişte bulunup, siyasetin aldığı son şekilden dolayı memnuniyetsizliğini dile getirerek hayli hiddetlenmiş...Tam bir Türk yiğidiydi; gezişi, oturuşu ve sohbetleriyle Narmanlı Ahmet Avcı. Sonradan uzlet edip inzivaya çekildiğini duydum. Belli ki o da Sümmani'nin duygularıyla yoğrulmuş ve bu sebeple insanlardan kenar gezmeyi yeğlemişti.Sümmani'nin memleketi Narman'ın bilinenlerinden biisi de Kültür Bakanlığı il Müdürlüğünde uzman olarak görev yapan Antropolog Muhsin Koç'tur elbette. Sümmanî'nin adının anıldığı her yerde, her etkinlikte o vardır mutlaka. Onun gibi yaşamasa bile, rintliği tercih etmiş olsa dahi; onun sevgisiyle yüreğinin attığını biliriz hepimiz. Erzurum ve özellikle de Narman hakkında deruni bilgi sahibidir Koç. İnsan sevgisinin bezediği dimağıyla, dünyevi her türlü telaş ve ihtirastan uzak olmayı yeğlemesi yüzünden, ülke çapında şöhret bulacak malumatları hep kendinde gizlidir Koç'un. Kimbilir, O, Narmanlılık edebini bu surette sergilemek niyettindedir, belki de.
NARMAN BİR BAŞKA GÜZELDİR
Sümmani'ye aşina bir başka isim de Lütfü Koç'tur. Lütfü Bey, Muhsin Koç'un amcasıdır aynı zamanda. Aldığı medrese tahsilinden olsa gerek, hatipliği ile ön plana çıkmıştır hep. Lütfü Bey, Kazım Karabekir Beldesi Belediye Başkanı olarak halka hizmet imkanını da bulmuştur.Narman'ın belediye başkanı olarak çıkardığı bir başka isim de Ensar Coşkun'dur. 1994 yerel seçimlerinde Dadaşkent Belediye Başkanı olan Coşkun, çalışma döneminde de yönettiği beldeye önemli hizmetlerin gelmesine önayak olmuştur.Şehirde tanınan bir başka Narmanlı da Kültür İl Müdürü Fehmi Bedir'dir. Bedir, Sosyal Demokrat bir zihniyeti temsil etmesinin yanında halkla münasebetlerinde hep ılımlı bir çizgide olmuş, bu sebepten olsa gerek, halkın da Fehmi Bey'e yaklaşımı aynı ölçüde karşılık bulmuştur.
ŞAİR YAZAR İSMAİL BEY...
Narman üdebâsındandır İsmail Bingöl. TRT Erzurum Bölge Müdürlüğünde Prodöktör olan Bingöl, araştırmacı kişiliği ve erbabı kalem oluşuyla tanınır.Okumayı ve bildiklerini kaleme dökmeyi meslek edinmişlerdendir. Erzurum sevdalılarındandır. Şehrin kültür hayatına ait önemli bütün malumatları derununda sakladığını eserleriyle tebarüz ettiren Bingöl, zaman zaman içinde bulunduğu manevi iklimin müphemlerinden kurtulmak için, içli güzel sesiyle türkülerde ferahlamayı tercih etmiştir hep. Terennümün arebeskini dışlayıp, mayalarla seslendirir iç alemini.Bingöl, Üniversite'den sıra arkadaşımdır. Yoncalık'taki otobüs durağından hat bir kanalıyla Üniversiteye gidiş gelişlerimizdeki sohbetlerin lezzeti, dimağımdaki tazeleğini halen muhafaza etmektedir.İsmail çok erken yaşlarında kaybettiği saçlarından dolayı hayli hırpalanmıştır tarafımızdan. Onun yumuşak huyu ve geniş müsamahası, arkadaşlarının saçları dolayısıyla takılmalarına sebep olmuştur. Bu takılmaların en bilineni "sırma saçlı" lakabıyla çağrılmasıdır.Ağabeyisi Vahit Bingöl de Narman'ın siyasi yüzüdür adeta. Parti İl Başkanlığı da yapan Vahit ağabey, ayağı yere sağlam basan ve ekmeğini taştan çıkaran mücadeleci kişiliğiyle özel bir yer edinmiştir Erzurum'da.Narman denildiğinde benim aklıma gelen ilk isimlerden biri de, Polis Memurluğu esnasında ahirete irtihal eden Hasan Fehmi Aktaş'tır. Hasan Ağabeyi, hayatı boyunca başkalarının yardımına koşan bir dar gün dostu olarak yer etmiştir benim gönlümde. Siyasi mülahazalarla tardedildiği polislik mesleğine döneceği günlerin hasretiyle yanıp tutuştuğu yıllarda, Necati Güllülü tarafından sahiplenilen Hasan Ağabey, uzun bir süre de Belediye'de çalıştı. Makamı Cennet olsun.Narman Meslek Yüksek Okulu Müdürü Prof. Bahattin Düzgün, Erdem Yayınları sahibi, Yayıncı Bekir Erdem'de Narman'ın yüzaklarındandır.
NARMAN KARAVCI'DIR
Narman nedir? deseler, "Sümmanidir" diyenleri reddetmem ama, "Narman Ali Karavcı'dır" diye cevap veririm.Narman'ın ifadesi olduğu gibi, yüzakıdır da O.İlçenin kemalini, irfanını ve imanını remzeder adıyla, sanıyla, düşünceleri ve eserleriyle Karaavcı.Sükutun adamıdır, tevazunun simgesidir O. Yüksek düşünmenin, erdemi aramanın, güzeli takdim'in peşinde geçmiştir ömrü.Hikmet peşinde harcetmiştir hayatını. O'nu aramış, eşyadaki gizliyi, eşyanın kendisinden değil, yaradılışındaki giz'den sunmuştur yarenlerine. Bizim iman literatürümüzdeki adem'dir O. Bugünkü deyişle, adam gibi adam. Niçin yaratıldığını ve ne yapması gerektiğini bilen. Maddeyi sadece hacet gidermekte farkedip, mananın ölmezliğinde yeniden doğan ve yeniden var olan.Dimağı Sırat Köprüsü, yüreği Arasat olanlardandı.Sorgulamak peşinde değil, yaratılış hikmetini doğrulamaktı amacı.Yüce Yaradan'a teslim etmişti ruhunu. Yaratıkları, yaradandan ötürü sevenlerdendi. Mahlukun şereflisi olduğuna iman etmişti, insanın. Kusur aramak için değil, güzelini ortaya çıkarmak içindi insanlarla münasebeti.Şöhretten kaçtı ömrü boyunca, yılandan kaçar gibi. İltifatı hakaret bilenlerdendi ; ama insanlara karşı hep mültefitti.Felsefe'yi Gazali'nin reddettiği kıvamda reddederdi, çoğusu onu Feylesof diye tanımlasa da. Acabaları, niçinleri yoktu, hikmeti buldurucu "neden"lerin peşindeydi yalnızca. Allah'ın(cc) rahmeti üzerine olsun.
ÖZ, NARMAN'IN ÖZÜDÜR
Narman bahsinin nihayetinde, bu güzide ilçenin iki güzide evladını da zikretmemek olmaz.Öz ailesinin mensubu Ender Öz, Narman'ın gelecek vaadeden genç siyasetçilerinden birisidir. İlçesinin sorunlarına vakıf, halkın içinde yer alan bu genç siyasetçi; Narman adına ufuk arayışlarının da öncüsü olarak hem ilçesinde hem de Erzurum'da kabul görmüştür.İtibarlı siyasetçi numunesi olan Öz, yüreğinin Narman için attığını, Narman'ın sorunlarına çözüm aramak yolunda sarfettiği üstün gayretleriyle sergilemiştir.
SOMUN, NARMAN'IN SESİ'DİR
İlçenin bir diğer güzel siması İl Genel Meclisi üyeliklerinde bulunan Yüksel Somun'dur..Yakinen tanıdığımız ve dost halemiz içinde bulunan Yüksel Somun temiz yüreği ve dürüstlüğüyle nam bulmuş Narmanlılardandır.Görev yaptığı İl Genel Meclisi'nde, Narman'ın sosyal ve ekonomik gelişme seyrine girmesi için gayret sarfeder, çaba gösterir.Bu, bizim olduğu kadar Narmanlıların da ortak fikridir.Narman; Somun ve Öz gibi siyasetçileriyle gelecek vaadediyor.
BEKLE TODANA YAZ GELE
Erzurum'a tad veren Narman kökenli bir başka aile ise, Güzel'lerdir. Numune Hastahanesi Genel Cerrahlarından Dr.İbrahim Cengiz Güzel, Eczacı Erdal Güzel ve işadamı, tarihçi Uğur Güzel Narman'ın gönlü güzellerindendirler.Narman'ın eski adı Todan, yeni adıyla Savaşçılar olarak bilinen köyden olan Güzeller hakikaten soy isimleriyle müsemma bir ailedir.Todan, Narman'ın bütünü içinde, gerek iklimi ve gerekse de halkıyla başkalık arzeder. Todan'ın yeri sarp ve yüksektir. Hani Evliya Çelebi 11 ay 29 gün kaldığı Erzurum'da Yaz'la tanışmamış olduğunru söyler ya; Todan işte bu tarifin adeta bir mekanıdır. Olmayacak, yapılmayacak işlerde "bekle Todan'a yaz gele" sözü de bunun için yaygın olsa gerektir.Narman halkının munis fıtratına mukabil, Todan'lılar ayşırı sert ve müzakereci olarak bilinirler.Ama Todan o sertliğin içerisinde yüreği sevgi dolu insanları da çıkarmıştır bağrından Güzeller gibi.Onlardan Erdal ağabeyi bir gönül adamıdır. Erzurumluluğun esasında var olan hamiyetperverlik, ağırbaşlılık ve dürüstlük onun şahsiyetinde tebarüz eder adeta. Derviş gönüllü olarak tanıdığımız Hacı Erdal Ağabeyi, mütedeyyin bir insan olması yanında, derin malumat sahibi biridir. Aydın tarifi Onun için dar gelir... Sohbetlerinden dimağımıza sızan tesbit budur.Todanlı Hurrem Kaplan Narman'a has özellikleriyle tanınan bir simadır Erzurum'da.Uzun yıllardan beri Erzurum'da Kadın Doğum Uzmanı olarak hizmet veren Cemil Çil de, Narman'ın bir başka yüzüdür. Narman'ın geneli için yapılan "ticarete yatkındırlar" tesbitini Dr. Çil müteşebbis ruhu ve eserleriyle doğrular. ERÇİMSAN, EMİDAŞ, DASAŞ gibi Erzurum'a yapılan büyük özel yatırımların içinde hep Cemil Ağabeyi vardır. Hekimliği de, ticarete yatkınlığı gibi mükemmeldir. İyi bir Cerrah da olan Çil, hastaları nezdinde müşfik yaklaşımı ve yardımseverliği ile maruftur.
ERZURUM'DA NARMANLI MAHALLESİ
Narman'ın sosyo ekonomik açıdan olduğu kadar tarihi kültürel açıdan da Erzurum'a katkıları önemlidir. Erzurum halkı da, Narman'ın kendisine olan yakınlığını bir mahallesinin adını Narmanlı koyarak göstermiştir.Tebrizkapı'nın kuzeyinde yeralan Narmanlı Mahallesi eski Erzurum'un kale için mahallelerindendir. İran Çıkışı üzerinde kurulu olan bu mahalleyi 1738 yılında Narmanlı Hacı Yusuf Bey tarafından yaptırılan Narmanlı Camisi süsler. Erzurum'un inanç hayatında da bu caminin özel bir ehemmiyeti vardır. Kurulduğu dönemlerde arapça ve farsça derslerinin verildiği; bu cami Erzurum'un inanç hayatında ayrıcalıklıdır.Caminin bu tarihsel ayrıcalığından olacak ki, Erzurum'un meşayihden ve derin din bilgisine sahip olan din adamları bu camide görev yapmışlardır hep. Erzurum halkının çok yakından tanıdığı ve feyizlerinden istifade ettikleri rahmetli Abdullah hoca ile Veli hocalar da son dönemde bu camide görev yapan mümtaz simalar arasında bulunmaktadır.
YAR İLE BAYRAM EDENLER
Bu babda mümtaz bir şahsiyet olan Abdullah Hoca'dan da bahsedelim; ve Onu Darı Beka'ya uğurlarken ardından karaladıklarımızı aktaralım isterseniz.
ÜZERİMDE ELİF HAKKI VAR
Ticarette, Türkiye çapında tebarüz eden atılımlara sahip müteşebbis yokluğunu yıllardır hissediyoruz.Evliya şehri olmakla mümeyyiz Erzurum, halkı aydınlatacak, gönüllerini ışıklandıracak ilim ve gönül adamı çıkarmakta da zorlanıyor haylidir.Müftü Solakzade, Sakıp Danışman, Ömer Nasuhi Bilmen, Taşkesenli Sırrı Efendi gibi 20 yüzyılda ülke çapında şöhret bulmuş gönül erbaplarına yenilerini ilave etmekte güçlük çekiyoruz. Kalanlara da yeterince sahip çıkmıyor, aramızdan ayrılışlarında çaresiz kalıyoruz çoğu kez.Mehmet Nuri Yılmaz, Mehmet Kırkıncı , Abdulgafur Has ve yine Eski Narmanlı Camisi İmam Hatibi Veli Hocaefendiden başka, nasihatlerine muhtaç olduklarımız ne kadar da azaldı.Kaybettiklerimiz kervanına katılan Abdullah Hocaefendiyi de bu duygularla uğurladık ahirete.O da Mevlana'nın vuslat bulduğu aleme göçtü, biz kendimizle kalakaldık yapyalnız.Tebrizkapı'daki tarihi Narmanlı Camisi de nur yüzlü, gönlü sevgiyle dolu, beyni ilme mekanlık eden hocasını kaybetti yıllar önce, bizim gibi.Çocukluğumda tanımıştım O'nu. Bir yaz tatilinde babam elimden tutarak, Abdullah Hoca'dan kuran öğrenmeye götürmüştü beni. Eti benim, kemiği senin demişti babam. O, hayır cevabını vererek, kuran öğrettiği diğer çocukları göstermiş, "benim gönlüm onların, benim ilmim onların" diyerek, uyarmıştı babamı. O, elinde falaka, kafasında fesle çocukların öcü gibi gördüğü hocalardan değildi. Yüzünde hiç eksilmeyen gülümsemesi, çocuklara baba şefkatiyle yaklaşması ve bizimle teker teker ilgilenmesiyle daha ilk gün ve daha ilk dersimizde gönlümün en mutena yerine yerleşmişti Abdullah Hocam.Sevgili arkadaşım Vecdi'nin dayısı olduğunu yıllar sonra öğrenmiş ve biraz daha bağlanmıştim hocaefendiye.O'nun gönül sızıntılarından birşeyler kapabilmek ve yüreğinde yer edebilmek en büyük emelimiz olmuştu o yıllarda. O'nun yüzünden hoca kaçkını olmadık hiçbirimiz. Bugün sevdiklerimizi O'nda sevmiştik..Aydındı kelimenin manasıyla, şimdi ışığımızı kaybetmenin acısını yaşıyoruz gözyaşlarımıza sığınarak..
TARİHİ DOKU ELDEN GİDİYOR
Şehirleşme hezeyanı tarihi mekanlarımızı acımasız bir şekilde katletti gözümüzün önünde.Kale'den ve birkaç tarihi camiden başka geride kalan yok. Eski mahallelerimizde şehrin mazisini taşıyan kağgir konaklar birer birer yıkılıp gitti sessizce.Tarihi Çortan sokağımızı yeni nesilden bilen kaç kişi var? Yahut Yeğenağa mahallesinin Balyoz sokağında her nasılsa ayakta kalabilmiş birkaç eski mekanın çığılıklarını duyanımız kaldı mı? Eyvanlı, kilerli, tandırbaşlı eski Erzurum Evleri, Haşim Karpuz'un albümüne sığındı yıllar önce.Sonra su şehri olmakla meşhur Erzurum'un tarihi çeşmelerinin yok edilişlerine sessiz kaldık hepimiz.. Cennet, Akpınar, Dabakhane, Yazıcı ve Şafi çeşmelerinin dışında gönüllerimizi serinletecek çeşmelerimiz sularıyla gömüldü tarihe. Erzurum çarşı pazar değil artık. Şimdi gönül telimizi titretenler ayrılıyor aramızdan... Büyüklenenler ayaktayken, büyükler sıyrılıyor içimizden. Bu kervanın son yolcusuydu Abdullah Hocaefendimiz... Acısını duyanların çokluğuyla Erzurum'a aşinayız artık..
ERKAL'İN EMEKLERİ
Şehrin tarihi zenginleri arasında da Narmanlıların hususi bir mevkisi vardır. Taşmağazalardaki Narmanlılar mağazasının şehir ticaretindeki etki ve tesirini küçüklüğümden hatırlarım. Narmanlılar mağazası son yıllarda uluslararası bir ün sahibi de olmuş, Narmanlılar bir marka olarak tekstilde ekol haline gelmiştir.İbrahim Erkal ismi ise müzik camiasında Narmanlıların ve dolayısıyla Erzurumluların yüzünü ağartmıştır.Kimimizin, yalnızca bir arabesk müzik şarkıcısı olarak gördüğümüz bu san'atçı; temsil etttiği alanı çok iyi kullanarak, Erzurum'un tanıtımına oldukça önemli katkıda bulunmuştur. O; "Hadi gel, Erzurum'a gel" nakaratlı şarkısıyla soğuğundan kaçılan şehirden, sıcak mesajlar vermiş, iç turizimden Erzurum'un da nasiplenmesine ön ayak olmuştur.
KEĞANİLİ MAHMUT AĞA
Narman’dan bahsederken Keğanili Mahmut Ağa’yı hatırlamamak olur mu?Onun adını dedelerimin sohbetlerinde duymuştum ilkin. Sehirliğinden, kahramanlığından bahsederlerdi sıkça. İstiklal Harbinin mümtaz şahsiyetlerinden birisi Keğanili Mahmut Ağa.O’nu Erzurumiyatçı Süreyya Şehidoğlu’nun kaleminden; Çizgilerle Erzurum’undan aktaralım isterseniz:“Keğanili Mahmut Ağa, bir dönem İl Genel Meclisi üyeliğinde bulunan Dursun Er’in babasıdır. Mahmut Ağa Narman’ın Keğani köyünde oturan; zengin, misafirperver, açık fikirli ve temiz kanlı bir insandı. Gayet mert ve cesurdu. İstiklal Harbi'nde yığın yığın düşmanlar arasında “tek bir kişi” olarak gösterdiği cesaret, gerçekten bir macera romanının reel bir konusu olabilir.Devlet otoritesinin sarsıldığı veya tamamen yok olduğu zamanda zayıf halk kitleleri için pek tehlikeli olan düşman teşekküllerine karşı, şahsi parasıyla silah ve cephane satın alarak techiz ettiği kuvvetleriyle daima hakkı korumuş, çarpışmış, didinmiş, cephe komutanlığı yapmış, yiğit bir Türk evladıdır. 1934’de vefat etmiş ve köyüne defnedilmiştir. Allah (CC) rahmet eylesin”Şehidoğlu, bu bahse eklediği, 24 Mart 1334 tarihinde Keğanili Mahmut Ağa’ya verilen taltif nişan ve berat nushasından da birkaç alıntı yaparak, O’nun kim olduğunu daha iyi anlatalım isterseniz: Beratın altında Milletvekil İsmail Alevi, Milletvekili Ahmet Hamdi gurup komutanı Şevki Bey’in imzaları var. Metindeki ifadeler şöyle:“Namervan kazasının Keğani kariyesinde Tahiroğullarından Abdurrahmanoğlu Mahmut Çavuş, bundan on beş gün mukaddem (evvel), ermenilerin üçyüz kadar kuvvetle Keğani kariyesine vaki olan tecavüzlerine, Keğanili Mahmut Çavuş maiyetine topladığı veteslih eylediği (silahlandırdığı) otuz kadar mücahitle mukabele ederek (karşılık vererek) kuvvetlerinin birkaç misli faik (üstün, çok) olan düşmana karşı ihraz eylediği (sergilediği) asar—ı besaret ve sadakat (cesaret) sayesinde ve dört saat kadar devam eden müsademeyi (çarpışmayı) müteakip mumaileyhin semere—i meşkuresi olarak neticede avn—i hakla maksadı iktitafa muvvaffak olmuş (O’nun olağanüstü gayreti ve hakkın yardımıyla amacı gerçekleşmiş), ve 60 haneyi ihtiva eden Keğani Kariyesinin Sekeneyi islamiyesini Ermeni mezaliminden kamilen tahlisine (kurtarılmasına ve eşkıya—yı merkumein havali—i mezkureden vucudu şekavetlerinin define muvvaffakiyet istihsal eylemiştir. (Ermeni eşkiyalarından o yörenin kurtarılmasına ve düşmanlarının kovulmasına muvvaffak olmuştur).....Binaenaleyh, hiçbir şahsi menfaat beklemeden, tamamen vatan ve milletine karşı ortaya koyduğu tarifsiz ve sınırsız sevgi bağlılığı dolayısıyla, malı ve canıyla bunca fedakarlık göstermek suretiyle hakiki bir Türk olduğu isbat etmiştir. "