Eski döneme ait bir hikayedir ya..
Komutanı askere komut verir..
-Sağa dön, der..Asker dönmez..
-Sola dön, der asker dönmez..
Sertçe çıkışır askere komutan, ‘Oğlum niye dönmüyorsun?
Hikmetli bir edayla cevap verir asker:
-Ne yana dönersen dön, dünya boştur komutanım..!
Öyledir..
Mezarlıklar, kabristanlar sessizdir ama, işitmesini bilenler sükuttan yayılan sesi duyarlar:
‘Dünya boştur..!’
Hırs, tama, enaniyet içinde durmadan sağa sola koşarız..
Kazan, daha çok kazan tek üsluptur..
Mevki makam..
Para, pul..
Sonra..
Bizim eskilerimiz ne güzel derlerdi: ‘Bir boğaz ekmek’
Aslı budur..
Bunu hepimiz biliriz de..
Ne ki, gözümüzde hırs, yüreğimizdeki tama ve yüreğimizdeki dünya endişesi koymaz..
Kazan da kazan..
Nereye kadar?
Sınırı yok ama sonu var..
Birkaç metre bez..
Birkaç metre kare toprak..
Öyledir..
Biliriz de bilmezden geliriz..
Caddelerin arabadan geçilmediği, mahallelerin lüks evlerle donatıldığı bir ambiyans..
Bir evi olan ikincisinin, arabası olan daha markalısının ardında.
Memur müdür, amir genel müdürlük düşünde.
Bağdatlı Ruhi ne güzel tarif eder haleti:
‘Gör zâhidi kim sâhib-i irşâd olayım der
Dün mektebe vardı bugün üstâd olayım der..’
Öyledir..
Kimisi için dünya atlı, kendi yayan olsa da..
Kimisi için bir kaşık aşım, dertsiz başım felsefesi pusula olsa da..
Kimisi için ‘iyyakenabudu ve iyyakenastain’ esas olsa da..
Kimisi için izzet, haysiyet her şeyin üstünde olsa da..
Biz dünya ikbali ve sonlu istikbalini hep öne koyarız..
Öyledir..
Kimimiz bilerek bilmeyerek kula kul oluruz..
Kimimiz omurgalı yaratıldığımızı unuturuz..
Kimimiz..
Bir argo ifadedir ama, mesajı mühimdir:
‘Ben Mevlana değilim, geleceksen dümdüz gel’
Düz olmak..
Dümdüz olmak..
Mesele de budur..
Hakikat de..
Amma..
Rızkın Allahtan olduğuna iman ederiz de, kapılar aşındırır ekmek isteriz..
Allah ne dilerse o olur, deriz de, kendi planımızı uygularız..
Biraz dikkat manzarayı ortaya çıkarır:
‘Herkeste bir gelecek endişesi ve korku..
Beraberinde huzursuzluk ve kaygı..
Adres aynı: Yarın..!
Oysa an da yarın da Allah’ındır..
Biliriz bilmesine de..
Hepimizin bir ‘amması’ vardır..
Bu amma hepimizi hakikat karşısında ‘ama’ eder de önemsemeyiz..
Hakikat ortadadır da görmeyiz..
Hep önde olmak..
Hep öne çıkmak..
Nereye kadar?
Oysa..
Bizim tefekkür erbabının bize belletiği bir oysa vardır ki..
Geriye ne kalacağıdır bu vurgu..
Gönlünü yaptıklarınız..
Gönlüne girdikleriniz..
Duasını aldıklarınız
Teşekkürlerine muhatap olduklarınızdır geriye kalan..
Burnu sızlayıp gözü yaşararak sizi anacakları bırakabiliyor musunuz geride..
Dua dua sizi yad edecekleri..
Yani ahiret menziline beraber gideceğiniz gönüldaşlarınızı..
Mesele odur..
Mesele o dur da..