MENÜ
Erzurum
Erzurum Gazetesi
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Korkmayın Habip Baba’nın eli üstümüzdedir!
Baki Gezmiş
YAZARLAR
2 Kasım 2012 Cuma

Korkmayın Habip Baba’nın eli üstümüzdedir!

Habip Baba Türbesinin bir diğer adının da Timurtaş Türbesi olduğunu bir çok Erzurumlu bilmez…
Kasım Paşa Mahallesinin Gürcü Kapı’ya giden yolu üzerinde bulunmaktadır.
Türbe, üstü açık vaziyettedir.
Güney penceresi önünde 2 adet mezar bulunmakta olup, içeri girince sağ tarafta bir de küçük mescit bulunmaktadır. Burası aynı zamanda türbedar odası olarak da kullanılmaktadır.
Kitabelerdeki kayıtlara bakılırsa Habip Baba Miladi 1847 yılında vefat etmiş, Timurtaş baba için hazırlanan bu türbeye defnedilmiştir.
Bu sebepten dolayı da, Timurtaş Baba ile Habip baba isimleri özdeş hale gelmiştir.
Habip Baba’ya ait çeşitli kaynaklarda ifade edilen ailevi bilgi ise şöyledir:
Babası ile birlikte Hindistan’dan Bitlise gelen Habip Baba, buruda Uşaki Ali baba isimli bir Mürşide bağlanmıştır. Buradan Şam’a giden Habip baba daha sonra mürşidinin talebi üzerine Erzurum’a gelmiş; ömrünün sonuna kadar da burada kalmıştır.
Türbe’de, Habip Baba’nın tarikat serpuşlu baş taşında Farsça olduğu ifade edilen bir tarih manzumesi vardır…
Rahmetli Abdülbaki Gölpınarlı Hoca’nın tercümesi ile, bu manzumede şunlar yazılıdır:
“Marifet cihanı, tarikat piri, olgun mürşid, birlik sırrının da emin; Hz. Mevlanın sırrını bilen birlik eshabının başı, birlik eshabı halkasının başında olan zat… Yaşadığı müddetçe bir geceyi bile ona ibadet ile meşgul olmadan geçirmedi. Bir adım attıysa mutlaka ibadete attı, bir söz söylediyse mutlaka Hakk’ı andı. Bu yokluk yurdundan usanıpta cennete yönelince Rıdvandan, merhaba, yücel diye bir ses geldi.
Gayb aleminden biri geldi de, tarihini okudu: Habip Baba tesbih ederek cennetler güller bahçesine geçip gitti.”

***
Habip Baba’ya ait halk arasında anlatılan çok sayıda menkibe bulunmaktadır…
İsterseniz bunlardan bir kaçını da bu vesileyle aktarmış olalım…
Anlatırlar ki, Uzaklardan gelen bir zat Erzurum’un ara sokaklarında dolaşırken, kadının birisi pencereden su döker. Bu su ile ıslanan zat fena halde sinirlenir ve eli ile evin duvarına tutunarak öyle ittirir ki, sadece ev değil Erzurum bütünüyle sallanır… O esnada Habip Baba zuhur eder ve O’da eliyle duvarı tutar ve sallantıyı durdurur… Sonra da o asabi zata dönerek, “Sen Erzurum’u sahipsiz mi sandın der”


***
Sohbet meclislerinde sıkça anlatılan bir başka menkıbe ise çok daha enteresandır; ve burada da depreme dönük bir yaklaşım zikredilmiştir…
Gürcü Mehmet Paşa Camii’nin avlusunda bir sabah hoca fakir bir adamın vefat ettiğini görür. Adamın kıyafetleri berbattır. Hoca Efendi içinden: "Be adam daha ölecek yer bulamadın mı?" diye geçirir. Konu komşu toplanır, fakir adanan eksiklerini tamamlar, yıkamaya başlarlar. Hoca Efendi adamın tırnaklarının da çok uzun olduğunu görünce, daha da canı sıkılır. Bunun üzerine ölü teneşirden çıkarak oturur. “Ey Allah'ın kulu, ben acaba içimi temizleyebildim mi ki dışımda da sen temizlik istiyorsun” diye Hoca Efendiye çıkışır.. Sonra da, “Burada ölmez, gider Bağdat’ta ölürüm” deyip başlamış koşmaya....
Bu duruma şahit olan halk da, bir taraftan fena halde korkmuş, diğer yandan da ölünün peşinden koşmaya başlamış…
Cenazeyi yıkayan Hoca ise, doğruca Habip Baba’ya giderek yardım istemiş… Durumu anlatıp, “Aman Hocam bize yardım et” diye yalvarmış...
İşin ciddiyetini gören Habip Baba da ölünün peşinden giderek mezarlıklar mevkiinde yakalar ve “Seni beni yaratanın hakkı için Erzurum’u bana bağışla” diye ricada bulunur.
Dirilmiş olan ölü, bir kabrin taşına yapışarak, “Habip Erzurum'u yıkacağım” der. Habip Baba’yı tanımadığı halde ona Habip diye hitabı çok ilginç. Habip Baba çok yalvarınca, “Vallahi yıkacaktım da, senin hatırına bağışladım” demiş…
Bu olay sonrası Erzurum’da bir deprem oluyor, artçı sarsıntıları birkaç gün sürüyor…

***
Halkın anlattığı buna benzer çok sayıda hikaye vardır…
“Deprem Erzurum’u vurmaz, burayı ayakta tutan yüzlerce evliya var” tespitinin altında yatan sebeplerden birisi de anlatılan bu menkıbelerdir…
Biz de inanırız ki, Allah’a yakin elde etmişlerin sahiplenmesi birçok kazayı belayı defeder, alıp götürür…

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 misafir
 7 Nisan 2015 Salı 12:25
bu alemden göçmüş ama bizim anlamadığımız bir hayatta bulunan diriler vardır şehitler de öyledir.ne mutlu onlara.Abdurrahman gazide erzurumun kurtuluşunda kalktığı yönünde menkibeler vardır bunu görenler vardır. tabi bunar Allahın izni ie olmaktadır.islam ordularına savaşlarda melekler yardım etmiştir.orda bizim vazifemiz savaşta bulunmaktır.
 misafir
 6 Nisan 2015 Pazartesi 10:02
insanlığa faydalı kişilere elbette saygı duyulmalı, Bu tür hikayeler milleti uyuşturmaktan ileri gitmemiş olayları biraz akıl süzgecinden geçirmek gerekmez mi? mesela Erzincan'da Terzi Baba var Erzincan yıkıcı depremler geçirdi ve daha bunun gibi birçok....
 Tevhid Ehli
 5 Nisan 2015 Pazar 22:54
Subhanallah bu nasil hikayeler , nasil uydurmalar Allahu azze ve celleden baska kimse , ne deprem yaratabilir ne durdurabilir, sofi zihniyetli tarikatcilarin uydurdugu hikayeler.Allah bizleri şirkten uzak tutsun..
 Okuyan
 2 Kasım 2012 Cuma 13:59
Ya adam zaten halkın anlattığı hikayeler demiş. Ama durum bu yazmasın mı?
 ejder tepesi-2
 2 Kasım 2012 Cuma 13:51
vardır.Halen daha bu tür bidatlar neden halka gerçekler gibi sunuluyor?Bu olmadık soyut kavramlar neden hâlâ revaçtadır? Bu Müslümanlar'ın ne zamana kadar böyle hayali şeylerle gözleri bağlanmaya devam edecektir? Ezelde ve ebedde diri olan,yalnız ve yalnız Allah(cc)'tır.Her şey ondan istenilir ve umulur.Ölülerden medet ve yardım istenmez. İslamiyet'te ruhbanlık yoktur.Artık bu tür hikâyeleri bırakınız.Habib Baba ve diğerlerine "Allah rahmet etsin" denir ve Allah'ın rahmeti dilenir.Allah var iken her şey ondan istenirken Fatihaya,rahmete muhtaç olanlardan,ölülerden acaba rahmet ve yardım dilenir mi veya bir depremi biri yapıp diğeri durdurur mu? Halen bu hikâyeler neden anlatılır,nereden uydurulup çıkarılır? Gerçekleri yazınız,halkı böyle soyut kavramlarla uyutmayınız. Unutmayınız ki üniversite sınavına hiç çalışmayan bir öğrenci,böyle ölü birisini ziyaret etmekle sınavı kazanamaz.Bu Allah'ın kanununa aykırıdır.Ölüden yardım istenileceğine çalışıp çabalayıp kazanılmalıdır.Selamlar.
 ejder tepesi-1
 2 Kasım 2012 Cuma 13:33
Sayın Gezmiş,sizin bu anlattıklarınız birer hikâyedir.Habib Baba ölmüştür.İnsanlar yalnız ve yalnız Allah'dan yardım dilerler. Kâinatta olan her şey Allah'tandır.Depremi yapmak da durdurmak da hepsi Allah'ın gücündedir.Bunu Habib Baba'ya verirseniz şirk koşmuş olursunuz.Lütfen insanları böyle hayali şeylerle uyutup oyalamayınız. Böyle büyük zatlar hep böyle hayali şeylerle uğraştırılır veya yardım ederler de uçak,gemi,denizaltı,tren, telefon, bilgisayar,diğer tüm teknolojik eserlerin yapılmasında Müslümanlara yardım etmezler, yerin derinliklerindeki zenginlik kaynaklarının kullanılmasında ve çıkarılmasında Müslümanlara neden yardım etmezler?İslam Âlemi neden hep böyle soyut kavramlarla uğraştırılır? Çünkü inanılması ve sömürülmesi çok kolaydır da ondan.Eğer bu dedikleriniz gerçek olsaydı,bugün İslam Âlemi'nde kan,gözyaşı,fakirlik, hastalık, yoksulluk,açlıktan ölümler vb. hiç olmaması gerekirdi.Demek ki bunlar gerçek ve doğru değildir.İnsanlara hep çalışmalarının karşılıkları
 cumhur
 2 Kasım 2012 Cuma 13:21
Rabia hatun Erzurum'a hiç gelmemiştir,Basrada yaşamış ve ölmüştür oysaki Erzurumda Rabia Hatun'a atfedilen mezar vardır.
 Cumhur
 2 Kasım 2012 Cuma 09:22
Şeyh uçmaz,müridi uçurur,Yaradan akıl fikir versin,nasıl müslümanlıksa ölüden medet umuyorlar,biraz okuyun,Kur'an ın ilk emri oku,Depremin Allahın yarattığı nizama ve kanunlara göre olduğunu bilmiyormusunuz.Tekrar diyorum Allah akıl fikir versin,hurafelerden,bidatlardan kurtarsın İnşaallah.
 gani
 2 Kasım 2012 Cuma 06:57
o zaman habipbaba hintli mi?
 Ufuk Atmaca
 2 Kasım 2012 Cuma 06:53
Habip Baba'nın timurtaş türbesi olduğunu evet yeni duydum ama habipbaba ile rabia hatun için anlatılan hikayeler ve yaşadıkları zamanlara bakıyorumda çok çelişki var gibi. yani biri diğerinden yüzlerce sene önce öldüğü halde koltuğunun altından baktırıp insanları hep yılan çıyan gibi göstermesini söylüyorum. Bence bunları çok fazla abartarak anlatmışlar.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   Künye
Copyright © 2024 Erzurum Gazetesi